Kamu kurumları sanki birilerinin çiftliği haline geldi. Elimizi hangi kuruma atsak elimizde kalıyor. Bunun nedeni atanan yöneticilerin vasıfsız, liyakatsız, ehil sahibi olmamasıdır. Milli eğitim, sağlık, çevre, tarım vs. bu kurumlarda yöneticilik yapan insanlar birilerine hizmet etmek için atanmışlar. Amaç o kişilerin emrinden çıkmamak, o kişilerin isteği doğrultusunda hareket etmektir. Amaç millete hizmet değil. Bugün milli eğitimde olan sorunlar sağlıkta, tarımda, belediyelerde de var. Burada Hz. Peygamberin bir hadisi aklımıza geldi. “İş, ehil olmayana verilince kıyameti bekle diyor.” Biz, kıyametin alametlerini beklemeyelim. Yani ulu emir burada devlet başkanıdır. Başkan vekili valilerdir. Valiler de görevi yerine getirmeyen yöneticilere gerekeni yapmalıdır. Yani kıyameti beklemeye gerek yok. Zaten bir gün kıyamet gelecek, zaman ve saat belli değil. Yöneticiliğin idareciliğin vasfı ayrıdır. Bu iki görevi birbirine karıştırmamak gerekiyor. Sormak istiyorum herhangi bir ili yöneten Vali herhangi bir vakitte tebdili kıyafet ile vatandaşın arasında gezmiş mi, dertlerini dinlemiş mi? Bu ilgisizlişk ve umursamazlıkları gördükçe aklıma Hz. Ömer’in bu kısası geliyor.
Sırtında çuvalla Medine’yi dolaşıyordu. Ya Rabbi hiç mi kibirlenme gururdan eser olmaz? Tüm Medine ayağa kalkıyor hayretle Halifeyi izliyor. Adı ‘Medine’de çuval taşıyan Emirel Müminin’ diye yayılıyor..
Herkes ayaktaydı. Kimse bir anlam veremiyor. Bu tebanın altında ezilip büzülmesini hayret hayranlıkla izliyordu.
Nihayet ukaz panayırından geçiyor oğlu Abdullah ve arkadaşları..
…
-Bu Halife Ömer değil mi? sırtında un çuvalı taşıyor
Dediğin de Abdullah ‘ın zoruna gidiyor.
-Ya Emirel Müminin çuvalı bana verseniz.
-İşine git Abdullah
-Ey babam iki büklüm oldunuz. Çuvalı bana verseniz..
-İşine git Abdullah
Demem o ki Hz. Ömer bile bu denli özverili iken sizler neden bu tavırlara devam ediyorsunuz.