Güzel şehrimizin tarihçesini anlatacak değilim, ancak teğet olarak geçeceğim.9 bin yıllık tarihi geçmişe sahip görkemli şehrimiz, Hz. Ömer’in halifeliği döneminde, İslam topraklarına dahil edilmiştir. Hz. Ömer dönemi aynı zamanda İslam’ın fetih dönemiydi. Bizanslıların elinden bulunan şehir, Çin Seddinden sonra Dünyanın en eski, en uzun ve sağlam surlardan yapılmıştır. Diyarbakır surları 5.700 metre uzunluğunda 10-12 metre yüksekliğinde,3-5 metre genişliğindedir. M.Ö. 349 yılında Bizans İmparatoru Constantnus tarafından yenilenen surların 82 adet burcu dört yöne açılan kapıları bulunmaktadır.
Şehir 27 Mayıs 639 yılında Hz. Ömer’in Halifeliği döneminde Hz. Halit Bin Velid ve diğer komutanları tarafından fetih edilerek İslam topraklarına dahil edilmiştir.
Evet bu güzel şehrimizin ufaktan olsa bile bir geçmişini anlattık. Şehrimize karşı bize düşen görev nedir? İslam Halifesinden Bize emanet edilen, bu güzel şehri korumak ve burada insanların refah ve mutluluk içinde yaşamlarına katkı sunmak, hepimize düşen görevler arasındadır. Her şeyden önce; bize bu şehri teslim edenlere karşı layık bir kişiliğe sahip olmaya çalışmalıyız. Şehrin maneviyatına güç katan maneviyatımıza olumlu etki sağlayan şehitlerimiz canlarıyla bu şehre damgasını vurmuştur. Bu şehri almak isteyenler çoktur. Bunlardan en tehlikesi de kutsal topraklar diye hurafesini oluşturan, Yahudiler; dün Filistin’i almak için nasıl mücadele ettiler. Öncelikle Sultan Abdülhamit-Han’dan istediler. Filistin topraklarına kendilerine vermeyeceklerini ifade edince; Bunlar Sultan’a karşı binlerce algı operasyonları gerçekleştirdiler. Yahudilerin gece gündüz çalışmaların neticesinde; çoğu insanımızı algı operasyonlarına inandırmaya çalıştılar. Hatta biz tarih derslerini okurken, kitapta Abdülhamit Han’a “Kızıl Sultan” “diktatör denilmekteydi. Nihayet yerli geri zekâlıların katkılarıyla tahtan düşürdüler. Düşürenler sonradan pişman oldular ama iş işten geçmişti.
Bu Allah’ tarafından lanetlenmiş bu millet bizleri birbirimize düşürerek bu güzelim şehirlerimizi ve topraklarımızı bizden alma mücadelesini veriyorlar. Biz Diyarbakırlı olarak bu oyunları bilincinden olmalıyız. Aksi takdirde; dün olduğu gibi; bugünde rahatlıkla bizleri; mezheple, cemaatlerle ve ya ırkçılıkla birbirimize düşürebilirler.
Diyarbakır halkın %99 Müslümandırlar. Müslümanlar da birbirinin kardeşidir. Bunu sürdürmek ve devam etmek İslam’ın emirlerindedir. İçimize cemaat, mezhep ve Irk ayrımı koyanlara karşı bilinçli olmak zorundayız. Bugün ABD devleti binlerce, Irk ve binlerce mezhep bir arada hepsi de Amerikalı olarak kendini görüyor. Ama şerefsizler; özellikle Müslümanları kabinelere ayırmak istiyorlar. Gerçi Müslümanlara ’da Müslüman demek bin şahit gerekir. Bizde ne HZ. Muhammed’in ahlakı var, nede Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket ediyoruz. İşte Türkiye deki insanların en büyük zaafı budur. Yahudiler; Müslüman toplumlarda yaptığı misyoner faaliyetleriyle dini imanı olmayan bir toplum inşa etmeye çalıştılar. İşte onlar ektiğini biçiyorlar. Müslüman toplumların tek kurtuluşu; Kuran ve hadisle dirilişi yeniden gerçekleştirilmeleri gerekir.
alilale986@gmail.com