Bugun...



Aile olmak; rahmet ve sevgi çatısı kurmak

Bu haftaki Cuma sohbetinde Diyarbakır İl Müftü Yardımcısı Mahmut Yıldızbaş, bu hafta “Aile Olmak; Rahmet ve Sevgi Çatışı Kurmak” adlı söyleşi yaptı.

facebook-paylas
Tarih: 03-12-2021 00:25

Aile olmak; rahmet ve sevgi çatısı kurmak

Yıldızbaş, Aile’nin toplumu oluşturan temel unsurlardan biri olduğunu anımsatarak, “Sosyal hayatın huzuru, güveni ve mutluluğunun teminatıdır. Bu sebeple kurulacak ailenin, manevi ve ahlaki temeller üzerine kurulması, yuvayı oluşturan bireylerin karşılıklı haklarının ve vazifelerinin bulunduğu bilincine sahip olması ve rahmet ve sevgiyle devam edilmesi önemli hususlardandır” dedi.

“DİNİMİZ AİLE KURUMUNA ÖNEM VERMİŞTİR”

Dinimiz aile kurumuna önem vermiştir. Bu yuvanın da manevi ve ahlaki prensiplerle kurulmasına önem vermiştir. Aile çatısında altında yaşayan bireylerin karşılıklı yerine getireceği görevlerinin bulunduğunu ifade etmiştir. Sözkonusu düşünce, niyet ve esaslar çerçevesinde kurulan aile yuvası toplumun saadetini, huzurunu ve güvenini sağlayan sebeplerdendir. Çünkü aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi günah sayılan çeşitli kötülüklerden alıkoyan bir vasıtadır.

Aile kurmak, kadının ve erkeğin dini ve yasal olarak karşılıklı haklarını ve görevlerini kabul edip bir yuva çatısı oluşturmaktır. Bu normal fiziksel bir aile oluşumudur. “Aile olmak”, kurulan ailenin rahmet, sevgi ve sabır gibi manevi ve ahlaki unsurlarla devam etmesini sağlamaktır. Saadet toplumunun oluşması “aile olmak” vasfını taşıyan yuvalarla mümkün olacaktır.

 Günümüz dünyasında çeşitli vasıta ve sebeplerle aile önemini yitiriyor veya ailenin önemi yitirilmeye çalışılıyor. Bu sebeple “Aile olmak nedir?” “Manevi temeller üzerine kurulan aile yuvası nasıl meydana gelir?”  hususları önemlidir, üzerinde hassasiyetle durulması gerekir.

EŞLERİN BİRBİRİNE UYGUN VE UYUMLU OLMASI

Aile yuvasını oluşturup devam ettirecek eşlerin manevi ve ahlaki hususlarda birbirine uygun/denklik ve uyumlu olması gerekir. Denklik eşler arasında uyum ve evlilik birliğinin devamının sağlaması açısından önemli bir etkendir. Denkliğin/uygunluğun/uyumluluğun sağlanmadığı evliliklerin ilk dönemlerinde duygusal yaklaşımlarla “Belki yanlış gördüm, öyle değildir, yanlış değerlendirmiş olabilirim” şeklinde umutlu beklentiler içinde olmaktadır. Fakat daha sonra zamanlarda uyumsuzluğun olmamasından dolayı geri dönülmez pişmanlıklara sebep olabilmektedir. Nitekim Peygamber efendimiz (s.a.s.) birbirine denk ve uyumlu durumunda olan ve evlenecek kız ve erkeğin evlendirilmesi tavsiye edip bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse size(dünür olarak) geldiğinde onu (kızınızla) evlendirin. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve bozgunculuk çıkar.” (Tirmizî, Nikâh, 3)

Manevi ve ahlaki açıdan uygun ve uyum içerisinde mümin erkek ve kadınların, birbirinin koruyucusu ve dostu olduğu, iyiliği emredip kötülüğü yasakladıklarını Kur’an-ı Kerim’de şöyle haber verilmektedir: “Mü’min erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 9/71)

RAHMET VE SEVGİNİN OLMASI

Rahmet ve sevgi, ruha yerleşip pozitif duygu sağlayan iki temel unsurdur. İnsanların ve yaratılmış varlıklar arasında bu iki temel duygunun var olması gerekir. Bu iki duygu toplumun çekirdek unsuru olup aileyi oluşturan kadın, erkek ve çocuklar arasında bulunmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de aile fertleri arasında rahmet ve sevginin var edildiği ve bunun da Allah’ı varlığının ve kudretinin delillerinden olduğu hususunda şöyle buyrulmaktadır: “Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğru bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rûm, 30/21)

Rahmet Peygamber’i efendimiz (s.a.s.) aile fertlerinin birbirine rahmetle muamele etmelerini tavsiye etmiştir. O (s.a.s.) da bu hususta bize örnek olmuştur. Ebû Hüreyre (r.a) asr-ı saadette meydana gelen bir olayı  şöyle ifade eder: Peygamber efendimiz (s.a.s.) Hz. Ali’nin (r.a.) oğlu Hz. Hasan’ı (r.a.) öpmüştü. O sırada Akra b. Hâbis (r.a.) de Peygamber efendimizin (s.a.s.) yanında bulunuyordu. Akra (r.a.): “Benim on tane çocuğum var, onlardan hiç birini öpmedim” dedi. Resûlullah (s.a.s.)  ona hayretle bakıp: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” dedi. (Buhârî, Edeb 18)

AİLE FERTLERİNİN KARŞILIKLI SORUMLULUKLARININ BİLİNCİNDE OLMASI

Eşlerin ve çocukların, birbirine karşı bazı sorumluluklarının olduğunu ve bunları saygı ve sevgi çerçevesinde yerine getirmeleri uygun bir davranış olacaktır. Baba, maddi açıdan eşinin ve çocuklarının helal yoldan ve gelirine göre nafakalarını sağlamadır. Allah, Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Varlıklı kimse, imkânına göre nafakayı ve ücreti bol versin. Maddî imkânları dar olan da, Allah’ın kendisine verdiği kadarından versin. Allah, herkesi ancak kendisine verdiği imkân nispetinde yükümlü tutar. Allah her zorluktan sonra bir kolaylık var edecektir.” (Talâk, 65/7)

Anne ve baba, manevi açıdan da çocuklarının iyi bir eğitim almasına ve erdemli ahlaki davranışlar kazanmasına çalışmalıdır. Bu şekilde yetişmiş çocuklar, aile ve toplum için faydalı birer birey olurlar. Peygamber efendimiz (s.a.s.) anne ve babının çocuklarına dünya hayatında bırakacakları en iyi bağış ve mirasın manevi ve ahlaki davranışlara vesile olacak iyi bir eğitim olduğu hususunda şöyle buyurmaktadır: “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33)

 Eşler iffet duygusuna sahip olup birbirine karşı sadakat içinde hareket etmelidirler. Dinimizin yasakladığı “nesli bozan zina” gibi kötü davranıştan uzak durmalıdırlar. Çünkü bu yasaklanan husus ailenin huzurunu, mutluluğunu ve güvenini bozan temel hususlardır. Allah Kur’an-ı Kerim’de zinaya yaklaşılmaması hakkında şöyle buyurmaktadır: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çirkinliği apaçık bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur.” (İsrâ, 17/32)

Çocuklar, anne ve babasına karşı saygı ve sevgi içinde olmalı ve onlara karşı vazifelerini yerine getirmede bir kusur göstermemelidirler. Peygamber efendimiz (s.a.s.) büyüklerin küçüklere sevgi, küçüklerin büyüklere saygı göstermesi gerektiği konusunda şöyle buyurmaktadır: "Küçüklerine merhamet etmeyen ve büyüklerine saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, El-Birr, 15)

AİLE MAHREMİYETİNİ KORUMAK

Mahremiyet, şahısların, diğer insanların öğrenmelerini istemedikleri özel hâllerine denir. Mahremiyete saygı, “gizlilik”, “özel hayatın gizliliği” ve “özel yaşama saygı” tabirleriyle de ifade edilmektedir. Eşlerin ve çocukların aile içindeki özel ve mahrem durumları, ister akraba olsun ister yabancı olsun aile dışındaki kimselere söylememeleri ve sosyal medya ortamında paylaşmamaları ailenin mutluluk ve huzuru için mahremiyeti korumaları uygun bir davranış olacaktır.

Peygamber efendimiz (s.a.s.) eşlerin mahrem durumlarını kimseye anlatmaması gerektiğini ve bunun ahirette büyük bir vebal olduğu konusunda şöyle buyurmaktadır: “Kişinin eşiyle birlikte olduktan sonra onun sırrını ifşa etmesi, kıyamet gününde Allah katında (sorumluluğu) en büyük olan emanetlerdendir.” (Müslim, Nikâh, 124; Ebû Dâvûd, Edeb, 32)

DÜNÜRLERİN VE AKRABALARIN AİLE MUTLULUĞUNA KATKIDA BULUNMALI

Aile mutluluğu ve huzurunu eşler tek başına sağlamaya çalışmakla beraber, eşlerin anne, baba ve akrabalarının evlatlarının kurduğu bu mukaddes yuvanın saadeti için katkıda bulunmaları gerekir. Günlük hayatta akrabalar arasında “kızının istenilmemesi veya kıza talip olunduğu halde verilmemesi ya da evlilik hazırlıkları yapılırken kendilerine danışılmamaları” gibi bazı olumsuz durum ve tavırlar oluşmaktadır. Akrabalar arasında meydana gelen olumsuz duygu ve davranışları, kurulan aile yuvasının fertlerine yansıtmamalıdırlar. Bu durum dinimizin kopmasını uygun görmediği akrabalık bağlarına (sıla-i rahime) zarar verebilmektedir.

Kız ve damat aileleri arasında yani dünürler, kız isteme, alınacak eşya listesi ve düğün sonra kadar geçirdikleri süreçlerde karşılıklı bazı olumsuz durumlar ister istemez meydana gelebilmektedir. Sözkonusu bu durumların kurulacak bu hayırlı yuvanın bir cilvesi görüp evlendirdikleri evlatlarının mutlu ve huzurlu yuvalarını olumsuz etkileyecek şekilde yansıtmamalıdırlar. Çünkü dinimiz iyilik ve takva üzerine yardımlaşmayı emretmektedir. Nitekim bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir. “Ey iman edenler! .....iyilik ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın cezası çetindir.” (Mâide, 5/2) 

AİLE FERTLERİ MANEVİ VE AHLAKİ HUSUSLARA DEĞER VERMELİ

İnsan ruh ve bedenden müteşekkil bir varlıktır. Bu sebeple aileyi oluşturan fertlerin bedenen sağlıklı ve ruhen zinde olması gerekir. Bunu sağlayan yollar ve vesileler bilinip aile fertleri tarafından takip edilmelidir. Müslüman ailenin temel özelliği, Kur’an ve sünnet-i seniyyeye göre yaşamaktır. Bu sebeple bu yüce idealin gerçekleşmesi için İslam temel ve sahih dini kaynaklardan öğrenilmelidir.

Aileyi oluşturan anne, baba, ve çocuklar, manevi ve ahlaki değerleri bilip hayatlarına yerleştirecek okuma programı yapmalıdırlar. Bunun yanında ibadetlerine dikkat edip aksatmadan eda etmelidirler. Özellikle anne ve baba, çocuklarının manevi ve ahlaki yönden yetişmeleri için örnek olup rehberlik etmelidirler. Çünkü bu durum ebeveynin sorumluluğundadır. Allah, anne ve babanın ailesini cehennem ateşinden koruması gerektiği konusunda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendiniz ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrîm, 66/6)

EVLİLİĞİN KOLAY OLMASI

Dinimiz kolaylık dinidir. İbadet ve taat konularında kolaylığı ifade ettiği gibi evlilikte de kolaylığa önem vermiştir. Bu nedenle evlenecek çift ve dünürlerin, nişan ve düğün süreçlerinde nikâhı/evliliği zorlaştıracak ve daha sonraki zamanlarda ailenin huzur ve mutluluğunu bozacak davranışlardan uzak durmalıdırlar. Bazen öyle durumlar oluyor ki, nişanlılık sürecinde gelin, gelinin annesi, babası ve kardeşleri, damat tarafını maddi açıdan zora sokacak taleplerde bulunabilmektedir. Bu durum da ya erkek tarafın istenilen hususları yerine getirmek için düğünden sonra yıllarca düğün borçlarını ödeyecek bir borç altına sokmaktadır ya da hayırlı evlilik işinin başlamadan bitmesine sebep olabilmektedir. Bu sebeple Peygamber efendimiz (s.a.s.) en hayırlı nikâhın/evliliğin en kolay ve külfetsiz olduğu hususunda şöyle buyurmaktadır: “Evlenmenin en hayırlısı, en kolay ve külfetsiz olandır.” (Ebu Davud Nikâh:32, İbn Mâce, Sünen, Nikâh, 25)

Manevi değeri olan ve mukaddes olarak görülen evlilik ve aile kurumunun manevi ve ahlaki değerler üzerine kurulmasına önem verilmelidir. Evlenecek çiftlere, ailelerini kurarken maddiyatı değil manevi esasları göz önünde bulundurmaları gerektiği ifade edilmelidir.

Sonuç olarak, aile kutsal ve manevi değeri olan sosyal bir kurumdur. Toplumun huzuru, mutluluğu ve güveninin teminatıdır. Bu teminatın gerçekleşmesi için kurulmuş veya kurulacak ailenin dinimiz İslam tarafından uygun görülen manevi ve ahlaki değerler üzerine kurulmasına önem verilmelidir. Söz konusu manevi ve ahlaki hususların bilinmesi için bu konuda uzman olanlara veya ilim adamlara sorulmalı veya konuyla ilgili okumalar yapıp bilgi sahibi olunmalıdır. Rahmete ve sevgiye dayalı bir aile çatısının oluşması, ancak manevi ve ahlaki değerlerin bilinip aile fertlerince uygulanmasıyla mümkün olacaktır. Rabbim, manevi ve ahlaki değerlerle bezenmiş, sevgi ve rahmetin yuvası aile olmayı bize nasip eylesin! Cumamız Mübarek Olsun”




Bu haber 370 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Diyarbakır Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI