Ülkemiz, durumuna bakıldığında siyasi ve ekonomik bakımdan kritik bir dönemden geçiyor.  Siyaset sahnesinde bulunan partiler ülkenin sorunları üzerinde durması gerekirken kendi aralarındaki çekişmeleri sanki ülkenin sorunuymuş gibi göstermeye çalışıyorlar. 17 yıldır bir siyasi parti iktidarda bulunuyor. İlk dönemlerinde özgürlükçü ve demokratik bir politika sergileyen AK Parti, her kesimden destek alarak birçok zorluğa rağmen gözle görülecek şekilde değişiklikler yaptı. Ama 2012’den sonra AK Parti’yi destekleyen şimdiki adıyla FETÖ Terör Örgütü’yle paylaşamadığı iktidar savaşına girdi. Bunu nasıl anlıyoruz? FETÖ Terör Örgütü AK Parti içindeki dönemin Başbakanı ve bazı bakanlara karşı kendi yargı gücünü devreye sokarak hükümeti devirmeye yönelik planlar yaptı. Ondan sonra hain FETÖ, 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulundu, fakat başarılı olamadı. Bu darbenin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen hala AK Parti’nin, FETÖ’cüleri temizleyemediğini her geçen gün yapılan operasyonlarla görmekteyiz. AK Parti her geçen gün bunların önüne geçemediği için hırçınlaşıyor. Bu da AK Parti’nin 2002 yılındaki çizgisinden uzaklaştığını, bunu da yeni başkanlık sistemiyle ve MHP’yle yaptığı Cumhur İttifakıyla anlıyoruz. Muhafazakâr, demokratik, özgürlükçü olan bir parti, milliyetçi muhafazakâr bir parti durumuna geldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sarf etmediği sözleri AK Parti genel başkanı sarf etmeye başladı. Bu da AK Parti içindeki muhafazakâr Kürt seçmeni üzerinde etkili oldu ve Kürtler AK Parti’den uzaklaşmaya başladı. Bunun yanında Türkiye’de demokrasi ve özgürlüğü savunan taraf da verdikleri desteği kesti. Bu uzaklaşmanın en belirgin örneği, 31 Mart ve 23 Haziran’da yapılan seçimlerle AK Parti’nin büyükşehirlerde kaybetmesiyle ortaya çıktı. AK Parti içinde bir dönem dışişleri bakanlığı ve başbakanlık yapan Davutoğlu ile eski bakanlardan Babacan’ın istifa etmesi AK Parti içindeki görüş ayrılığını gösterdi. Davutoğlu, Babacan ve ekiplerinin istifaları AK Parti’yi küçültmek amacıyla veya AK Parti’yi bölmek amacıyla yapılan istifalardır. Aynı tabloyu AK Parti kurulmadan önce Saadet Partisi’nde de görmüştük. Bu zaten siyasetin doğasında olan bir durumdur. Bu istifalar Cumhur ittifakının yanlış yolda olduğunu Davutoğlu ve Babacan’ın istifaları AK Parti’nin oylarının bölünmesini amaçlamaktadır. Bu iki ismin AK Parti’deki icraatlarını millet olarak hep birlikte gördük. Bu istifalar şu anlama geliyor: AK Parti seçmenlerinin içindeki muhafazakâr kesimin oylarını alması ve AK Parti daha önce halkın sesine kulak verirken şimdi kulak vermediğini, halka rağmen bazı siyasi manevralar yapıldığını gösterilmeye çalışıldığını düşünüyorum. Ama Davutoğlu, AK Parti’den oy kapar mı kapmaz mı bilmiyorum ama Konya ve İstanbul başta olmak üzere büyük istifa haberlerinin gelmesi AK Parti için vahim bir durumu göstermektedir. Babacan ise henüz net olarak belli olmayan ve kime hitap edeceği belli olmayan bir kimliktir. Babacan’ın en büyük etkisi ekonomik anlamda yaptığı icraatlardı. Ak Parti’deki bu istifalar, partinin güç kaybetmesine neden olmuştur. Ak Parti’yi kendi içinde görüş ayrılığına düştüğü bu durumdan bu saatten sonra kimse kolay kolay kurtaramaz.