3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle Güneydoğu Güncel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Zeki Özer, mevcut medya düzenine ve gazetecilik mesleğine yönelik baskılara dikkat çeken kapsamlı bir açıklama yaptı. Özer, dünyada ve Türkiye’de gazetecilerin maruz kaldığı tehditleri gündeme taşıyarak, “Bugün özgür basından söz etmek artık abesle iştigal haline gelmiştir” dedi.

 

Özer, özellikle son iki yılda yaşanan gelişmelerin basın özgürlüğü açısından iç karartıcı bir tablo sunduğunu ifade ederek şu açıklamalarda bulundu:

“Son 18 ayda sadece Gazze’de 210 gazeteci katledildi. Bu, savaş bölgelerinde çalışan gazetecilerin nasıl bir ölüm tehdidiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ancak mesele sadece savaş bölgeleriyle sınırlı değil. Dünyanın dört bir yanında gazeteciler baskı, sansür, işten atılma, yargı tehdidi ve şiddetle karşı karşıya. Bu şartlarda özgür gazetecilikten bahsetmek artık ne kadar mümkün olabilir?”

 

“Her İktidar Basını Susturmaya Çalışıyor”

 

Açıklamasında siyaset ve medya ilişkisine de dikkat çeken Özer, iktidarların değişse de baskının devam ettiğini belirtti:

“Bugün basın özgürlüğü için mücadele ettiğini söyleyenler, yarın iktidara geldiklerinde aynı baskıcı yöntemleri sürdürüyor. Bu durum bir istisna değil, neredeyse bir kural haline geldi. Her iktidar döneminde basın, ya doğrudan ya da dolaylı yollarla kuşatma altına alınıyor. Bu nedenle artık samimi, ilkesel ve kalıcı çözümler üretilmesi gerekiyor.”

 

“Diyarbakır’da da Basın Nefes Alamıyor”

 

Mehmet Zeki Özer, yerel basının da ağır bir baskı altında olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugün Diyarbakır’da birçok gazeteci ekonomik, siyasi ve güvenlik baskıları nedeniyle özgürce yazamıyor. Yerel medya zaten sınırlı kaynaklarla ayakta durmaya çalışırken, bir de baskılarla mücadele ediyor. Bu durum sadece gazetecileri değil, halkın haber alma hakkını da ortadan kaldırıyor. Çünkü basın sustukça halk da körleşir, sağırlaşır.”

 

Çözüm Önerileri: Özgür Basın İçin Somut Adımlar Atılmalı

 

Özer, açıklamasının sonunda sadece eleştiride bulunmakla kalmadı, aynı zamanda çözüm önerilerini de paylaştı. Basın özgürlüğünün sağlanması için şu adımların atılması gerektiğini vurguladı:

Gazetecilerin güvenliği anayasal düzeyde korunmalı, saldırılar ağır yaptırımlarla cezalandırılmalıdır.

Basın üzerindeki siyasi ve ekonomik baskıların önüne geçmek için özerk ve bağımsız medya denetim kurulları kurulmalıdır.

Özellikle yerel medyanın kamu kaynaklarına erişimi şeffaflaştırılmalı ve siyasi nüfuzdan uzak hale getirilmelidir.

Basın yasaları çağdaş normlara göre yeniden düzenlenmeli; internet haberciliği üzerindeki kısıtlamalar kaldırılmalıdır.

Yeni nesil gazeteciler, bağımsız ve etik ilkelere göre yetiştirilmeli, üniversitelerde medya okuryazarlığı yaygınlaştırılmalıdır.

Basın özgürlüğü evrensel bir hak olduğundan, uluslararası basın kuruluşlarıyla işbirliği içinde olunmalı ve ortak mücadele hattı oluşturulmalıdır.

 

“Kamu Yararını Gözeten Bir Meslek”

 

Özer açıklamasını şu sözlerle tamamladı:

“Gazetecilik, milletin yararına, kamuoyunun faydasına yürütülen bir meslektir. Bu mesleğin baskı altına alınması yalnızca gazetecilerin değil, tüm toplumun susturulması anlamına gelir. Bu yüzden bugün sözde değil, gerçek anlamda özgürlük isteyen herkesin ortak mücadele etmesi gerekiyor. Çünkü özgür basın, özgür toplumun temelidir.”

 

3 Mayıs’ın yalnızca bir kutlama günü değil, aynı zamanda özeleştiri ve çözüm arayışı günü olması gerektiğini vurgulayan Özer, tüm meslektaşlarını dayanışmaya ve mücadeleye davet etti.