Bugun...



“Eğitimde yeniden yapılandırma süreci başlatılsın!”

Güneydoğu Güncel Gazetesi yazar ve eğitimciler, dün başlayan eğitim ve öğretim sezonunun değerlendirdi ve ekledi; “Eğitimde yeniden yapılandırma süreci başlatılsın!” Güneydoğu Güncel Gazetesi yazarları, 2021-2022 Eğitim ve öğretimin başlamasıyla ilgili birer açıklama yaptılar. Eğitimin mevcut durumu ve önerilerini sıralayan Yazarlar, Millet adına yürütülecek ve milletin sesi olacak bir yaklaşımla demokrasi ve hukuk ekseninde olduğu gibi Eğitimde de bir yeniden yapılanma süreci yaşamamız gerektiği yönünde görüş bildirdi.

facebook-paylas
Tarih: 07-09-2021 00:25

“Eğitimde yeniden yapılandırma süreci başlatılsın!”

İşte, Yazarların eğitim sistemiyle ilgili yaptığı açıklamaların detayları;

SEVGİLİ: “MADDE MADDE EĞİTİM”

Eğitimci-Yazar Abdurrahman Sevgili de ‘Madde Madde Eğitim’ konulu yazısında, Eğitimde yapılması gerekenleri  36 Madde halinde yazdı. Eğitim ya da terbiyenin, beşikten mezara kadar olduğunun altını çizen Sevgili, “Hayat boyu öğrenme şarttır. Eğitim, ana karnında başlar, doğarken ezan ve kamet ile devam eder” dedi.

Eğitim ve Yazar Sevgili, 36 maddelik eğitimde yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“Aile eğitimi, çocuğu şekillendirir. Yüzde 85 oranında, çocuğun kişiliği okul öncesinde şekillenir. Aile büyükleri, şayet çocuğun geleceğini düşünüyorlarsa, iyi rol model olmak zorundadırlar. Çocuk gördüğünü, duyduğunu alır. Ebeveyn düzgünse çocuklar da  düzgün yetişir genel olarak. Ev bir okul, okul da bir ev olmalıdır. Yani anne baba eğitimi öğrenmeli, öğretmende anne baba sevgisiyle/şefkatiyle öğrencisine yaklaşmalıdır.

“ÖĞRENCİNİN BEYNİNE, GÖNLÜNE VE MİDESİNE DOKUNULMALIDIR”

Öğrencinin hem beynine hem gönlüne ve hem de midesine dokunulmalıdır. Sevgi, ilgi, bilgi, sabır ve iletişim, eğitimde sihirli kavramlardır. İçini doldurmak gerekir. Bir Çin atasözünde:” üç gün okumayanın sözü dinlenmez” denilir. En başta okuma ve günlük tutma  alışkanlığı kazandırılmalıdır. Bu iki kazanım, çocuk için muazzam bir gelecek sağlar. Örnek ve büyük eğitimci Nurettin Topçu öğretmenlere seslenirken: ilkokulda merhameti, ortaokulda adaleti kazandırın yeter demektedir. Yani bu ve benzeri evrensel değerler her şeyden evvel öğrenci için  bir kazanım haline getirilmelidir.

“EĞİTİMDE EN ÖNEMLİ FAKTÖR ÖĞRETMENDİR”

Eğitimde en önemli faktör öğretmendir. En çok öğretmene yatırım yapılmalı, en başarılı kişiler öğretmenliğe yönlendirilmeli, en büyük paralar öğretmene verilmeli ve toplumun ihtiyacı kadar öğretmen mezun edilmelidir. Eğitim ve ilahiyat Fakülteleri her yönüyle elden geçirilmelidir. Öğretmen sabır küpü ve bilgi hazinesi olmalıdır. Bunlardan belki daha önemlisi öğretmenin anne baba şefkatiyle öğretmenlik yapması, öğrencisine ve velilerine sevgi ve ilgi göstermesidir.

“ÇOCUKLAR İSTİDAT VE KABİLİYETİNE GÖRE MESLEKLERE YÖNELMELİDİR”

Eğitimde en önemli esaslardan birisi de çocuğun istidat ve kabiliyetine göre mesleklere yönelmesidir. Kişi sevdiği işi yapmalı, yaptığı işten zevk almalıdır. Gönüllülük esasıyla, ibadet aşkıyla işini icra etmelidir. Çoklu zekâ kavramı eğitimde önemli bir ifade olup, yüce Allah’ın farklı yarattığı  insanların Yetenek ve kabiliyetlerini  keşfetmek be o alana yönlendirmek, eğitimde en önemli işlerden birisidir.

Üniversiteye kadar müfredat konuları az, hayattan çeşitli becerileri ve değerleri  kazandırmak daha doğru olacaktır. Güzel sanatlar, şiir, resim, spor, geziler çeşitli aktiviteler…  çocuğun hayatında önemli bir yer işgal etmelidir. Kurumlar, müzeler, iş merkezleri ve fabrikalar gezdirilmelidir. Sınavlara boğmaktan kurtarmalıyız öğrencileri. Üniversitede ise daha ciddi, uzmanlık seviyesinde bir eğitim verilmeli ve öğrenci seçtiği alanı isteyerek/severek seçmeli ve alanına hâkim olarak mezun edilmelidir. Eskilerin “adab-ı muaşara” dediği görgü kulları gibi önemli konular müfredata dahil edilmeli,  önemli bir kısım konularda da mevcut proğramdan  çıkarılmalı, hafifletilmelidir.  Okul, cezbetmelidir çocukları/öğrencileri ve öğretmenleri. Cazibe merkezi olmalıdır. Okul ve aile arasında muazzam bir iletişim olmalı, İş birliği, güç birliği yapılmalıdır.Okul öğretmen ve idarecileri, ev ziyaretlerinde bulunmalıdır. Öğretmen, her ders için muhakkak hazırlık yapmalı, plansız ve programsız derse girmemelidir. Selam vererek sınıfa girmeli, öğrencilere ilgi göstererek, değer vererek, ismen hitap ederek, dersine hâkim olarak dersini vermeli, güler yüzlü ve fedakâr olmalıdır. Verdiği ödevleri ölçülü vermeli, verdiği görevleri ve sözleri muhakkak takip etmelidir. Böylece değerini ve ders verimini arttırmalıdır.

“HER OKUL AYRI BİR PROGRAM İZLEYEBİLMELİDİR”

Her okul ayrı bir program izleyebilmelidir. Çünkü her birey, her okul, her şehir ve her bölge farklıdır ve tek merkezden eğitilemeyecek kadar farklı karekterdedirler. Bireyler farklı olduğu gibi, coğrafyalarda farklıdır. Öğretmen ve idarecileri bu konuda biraz serbest ve esnek bırakmalı, devletin personeline güvenmesi gerekir. Teorik derslerden ziyade, daha çok pratik yapmak daha faydalıdır. Meslek liselerini arttırıp, düz liseleri azaltmak şarttır. (Bu kısmen yapıldı)

“ÖĞRETMEN ZÜMRELERİ ÇOK SIK YAPILMALIDIR”

Öğretmen zümreleri çok sık ve amacına uygun bir şekilde ve çözüme yönelik yapılmalıdır. Zümre, İstişare demektir, birlikte çözüm üretmektir. Çok önemli olan bu konu daha sistematik bir hale getirilmelidir. Okullar arası geziler yapılmalı, güzel örnek çalışmalar karşılıklı olarak yerinde görülmelidir. Kardeş okul uygulamaları yapılmalı, istifade etmek  amacıyla verimli bir şekilde icra edilmelidir. Öğrenciler, sürekli düşünmeye, yeni yeni şeyler üretmeye yönlendirilmelidir. Basın ve sosyal medyanın tahribatına karşı çok ciddi tedbirler alınmalı ve bu etkili mecralar eğitim, kültür, bilim, sanat…alanlarında daha aktif hale getirilmelidir.

“KIZLAR VE ERKEKLER AYRI EĞİTİM GÖRMELİDİR”

Örgün eğitim, karma olmamalı. Kızlar ayrı erkekler ayrı eğitim görmelidir. Sınıf mevcutları olabildiğince az olmalı. Mümkünse 12’yi geçmemeli. Her öğrenci nasıl çalışacağını iyi öğrenmeli, verimli çalışma modellerini iyi uygulamalı, verimli olan vakitlerde çalışmalıdır. Öğretmen, birçok öğretim metodunu, yerinde ve zamanında aktif bir şekilde kullanmalıdır. Öğretmen, öğrencinin merakını, ilgi ve öğrenme arzusunu uyandırmalıdır. Öğretmen öğrettiği şeyin pratik hayatta karşılığını iyi anlatmalı, böylece derse karşı ilgisini arttırmalıdır.

“ZAMANIN ÖNEMİ VE YÖNETİMİ İYİ İŞLENMELİDİR”

Zaman yönetimi çok önemli bir konu olup, israf edilmemeli, zamanın önemi ve yönetimi iyi işlenmelidir. Uyku ve beslenme konusunda bilimin verilerine uyulmalı, her iki konu da  çok önemli  olup, bilim ışığında bu  icra edilmeli, öğrencilere anlatılmalıdır. Fulbrayt antlaşmasından hemen çekilmeli, eğitimin milli olduğu unutulmamalı, dışa bağımlı bir eğitimin verimli olamayacağı unutulmamalıdır. Milli Eğitimin değişmez politikaları olmalı, bakanlar sık sık değiştirilmemelidir. Eğitimle yoğrulmuş  ir yetenekli kişi, sürekli veya uzun süreli Millî Eğitim Bakanlığını yönetmelidir Ehliyet ve liyakat esasına göre atamalar yapılmalı, bu alana özellikle siyaset girmemelidir.

“EN BÜYÜK BÜTÇE VE İMKANLAR EĞİTİME AYRILMALI”

En büyük bütçe ve imkanlar eğitime ayrılmalı, eğitim işi çok iyi yapılmalı ki, suç oranları düşsün, cezaevleri yerine eğitim ve bilim merkezleri ve fabrikalar kurulsun. Yerli ve milli markalar çoğalsın. Unutulmamalıdır ki, her vatandaş öğretmenin eli altından geçer. Eğitim düzelince büyük oranda herkes düzelmiş olur. Bu sayılan hususların yerine getirilmesi mümkündür. Büyük bir irade ve ciddiyetle eğitim yapılınca, beyin göçü de durmuş olur. Hatta göçmüş olan beyinler geri döner. Hatta ülkemiz, evrensel dünya nezdinde bir çekim ve cazibe merkezi olur. Ülkedeki adalet anlayışı da eğitimi direk ya da dolaylı olarak etkileyen çok önemli bir faktördür. Adalet mülkün temelidir.

“TOPYEKÜN BUR EĞİTİM SEFERBERLİĞİ VE ÇOK GÜÇLÜ BİR SİYASİ İRADE GEREKİR”

Bütün bu sayılan işlerin yapılabilmesi için topyekûn bir eğitim seferberliği ve çok güçlü bir siyasi irade ve büyük bir istikrar gerekir. Temennim, bunların hayata geçirilmesi ve ülkenin hem maddi hem manevi yönden kalkınması, huzur ve refahın ülkemde başta olmak üzere özellikle mazlum coğrafyalarda da hayat bulmasıdır.”

GÜCÜM: “İNSANLIK BUGÜN İTİBARİYLE ÖNEMLİ BİR DÖNÜM NOKTASINA GELDİ”

Yazar Tarık Ziya Gücüm, İnsanlığın günümüz itibarıyla önemli bir dönüm noktasına geldiğine işaret ederek, “Bilim ve sanatta gelişim süreci, küresel dengeler, uluslararası ilişkiler, haklar, özgürlükler, adalet, eşitlik, enerji, ticaret, çevre, tarım, insanlığın geleceği gibi tüm insanları ilgilendiren hususlarda dünyadaki mevcut yapılanmanın ciddi sorunları var. Yeni dengeler, yeni siyaset biçimleri, yeni değerler, yeniden yapılanma arayışları söz konusu. İnsanlık tarihi ile eşdeğer olan eğitim sürecinde teknik olarak günümüze benzer bir eğitim sisteminden söz etmek mümkün olmasa da, tarih boyunca özellikle Toplumların devamı açısından eğitim yaşamsal önemde görülmüş,  Toplumların geleceğini güvence altına almak amacıyla, o toplumun Kültürel,  politik, ekonomik vb. özelliklerini benimsemiş ve uygulayabilen yeni kuşakların yetiştirilmesinde eğitim önemli işlevler görmüştür” dedi.

“MUTABAKAT ZEMİNİNE İHTİYACI VAR”

Türkiye’nin aydınları, akademisyenleri, medyası, sivil toplum kuruluşları ve tüm kesimleriyle Eğitimin teori ve pratiğindeki işleyişinde bir mutabakat zeminine ihtiyacı olduğuna değinen Gücüm, “Bir bütünlük içinde atılması gereken adımlara ihtiyacı var. Millet adına yürütülecek ve milletin sesi olacak bir yaklaşımla demokrasi ve hukuk ekseninde olduğu gibi Eğitimde de bir yeniden yapılanma süreci yaşamamız gerekiyor” diye konuştu.

ÖNERİLER

Yazar Gücüm, alınması gereken tedbirleri ise şöyle sıraladı: “Geçmişte Bilginin değişmezliği ve kesinliği söz konusu iken bugün bilginin değişkenliği kabul edilmelidir. Geçmişte öğrenme sadece bilginin aktarılması ile gerçekleşirken bugün öğrenme aktif katılımla gerçekleşmelidir. Geçmişte Akıllı, üstün zekalı, rasyonel, elit, seçkin bireyler yetiştirme amacı güdülürken bugün tüm bireyleri kapasiteleri ölçüsünde geliştirme, herkesin öğrenebileceğine olan inanç söz konusu olmalıdır. Geçmişte katı disiplin, dayak ve cezalandırma esas iken bugün fiziksel ve psikolojik şiddetin olmadığı eğitimde demokrasinin esas olduğu gerçeği bilimsel olarak kabul edilmelidir. Geçmişte eğitim sadece yaşama hazırlık süreci olarak görülürken bugün eğitimin yaşamın bir parçası ve yaşamla iç içe olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Geçmişte konu ve öğretmen merkezli anlayış, içerik öğesi ağırlıklı program ağırlıkta iken bugün öğrencinin bireysel gelişimi ve sorun çözme kapasitesinin geliştirilmesi esas alınmalıdır. Vb. ayrışımlarla eğitim anlayışı ve uygulamalarında geçerli sabit yaklaşımlar analiz edilip uygulama alanları yaratılmalıdır.

“EĞİTİMLE İLGİLİ YAPISAL SORUNLARI AŞMAKLA MÜMKÜNDÜR”

Türkiye’nin arzulanan seviyeye yükselebilmesi, küresel bir aktör olabilmesi ve güç dengelerini kendi lehine çevirebilmesi ancak eğitimle ilgili yapısal sorunlarını aşmakla mümkündür. Bir sıçrama noktasının eşiğinde durduğumuzu ve bu süreçte atılacak doğru adımların Türkiye’yi taşıyacağı ufukları mutlaka hesaba katmalıyız. Tüm ulus olarak elbirliği ile eğitim seferberliği şeklinde her türlü hak, eşitlik ve bilimsel talebin önündeki yapısal engeller kaldırılmalı ve böylelikle tüm insanlarımızın sahip olduğu potansiyeli ülkemizin geliştirilmesi yolunda kullanabilmesinin önü açılmalıdır”

ÖZER: “OKULLAR AÇILMADAN KAPANMASIN”

Yazar Mehmet Emin Özer, Uzun bir süredir pandemiden dolayı kapalı olan okullar bu hafta açıldığına işaret ederek “ Açmama gibi bir şansımız kalmadı artık. Öğrenciler okullarına öğretmenler öğrencilerine kavuştu. Ebeveynler de rahat bir nefes almış oldu. Okul koridorlarında ve bahçesinde uzun süren sessizlik, artık yerini cıvıl cıvıl yankılanan çocuk seslerine  bıraktı. Okullar can buldu. Sınıflar öğrenmeye acıkmış ışıl ışıl parlayan çift gözlerle doldu. Umarım okullardaki bu canlılık ve cıvıl cıvıl çocuk sesleri kısa sürmez. Herkesin özlemle beklediği bu güzel manzarayı devam ettirmek tamamıyla bize bağlı olacak” diye konuştu.

“KURALLARA UYUP TEDBİRLİ DAVRANMALIYIZ”

Geçen yıl da okulların açıldığını hatırlatan Özer, “Ancak toplum olarak tedbirsiz davrandığımızdan dolayı okulları kısa bir süre sonra tekrar kapatmak zorunda kaldık. Şöyle bir atasözümüz var. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.  Evet, geçen yıl ağzımız yandı bu sene ağzımızın yanmaması için eğitimin bütün paydaşları olarak belirlenen kurallara uyup tedbirli davranmalıyız.  Bakanlığımız okullara öğrenciler ve öğretmenler için maske ve dezenfektan malzemesi gönderdi. Çoğu okulumuz fiziki açıdan bakımdan geçti. Öğretmenlerimizin çoğunluğu aşı olmuş durumda. Bunlar şu ana kadar yapılan olumlu şeyler. Ama bunlar yetmez. Çocukların yüz yüze eğitimden mahrum kalmaması için bir an önce  okullara işkur üzerinden yapılan temizlik personeli görevlendirmeleri yapılmalıdır. Aşı olmayan öğretmen ve velilerin ikna edilip aşılanma süreci hızlandırılmalıdır. Herkesin temizlik, maske ve mesafe kurallarına uymaya devam etmesi hastalığın tekrar yayılmasına engel olacaktır. Sonuç olarak Maske Milli Eğitimden, temizlik İşkurdan  ve  tedbir bizden olacaksa okulların kapanmasına engel olmuş olacağız” ifadelerini kullandı.

MERMUTLU: “BİR ÜLKENİN GELECEĞİ GENÇLERİN EĞİTİMDEN GEÇER”

Yazar Muharrem Mermutlu da, Bir ülkenin geleceğinin gençlerinin eğitiminden geçtiğine değinerek, “Cumhuriyet kurulduğundan bu yana en sıkıntılı ve başarı elde edilemeyen bakanlık milli eğitimdir. Ülkenin geleceğinin inşaasında tarihinden kopuk değerlerinden uzak batı taklitçisi içi boş bir gençlik yetiştirmek için istikrardan uzak her dönem yeni bir program uygulaması ile milli eğitim müfredatları ile karşı karşıyayız. Her hükümet iktidarında en az iki bakan ve müfredat değişimi ile kafaların karışık bir çalışma ile karşı karşıyayız. Bunu birçok örnekle açıklamak mümkündür” dedi.

“YÜZYILDIR BİR İSTİKRAR SAĞLANAMADI”

Milli eğitimin her iktidarın ideolojik hesapları ile toplumun gerçekliğinden ve tarihi tecrübelerinden mesafeli uygulamalarla deneme yanılma yoluyla takriben yüzyıldır bir istikrar sağlayamadığına işaret eden Mermutlu, şunları söyledi:

“Gelen gideni aratır sil baştan uygulamalarla eğitimde istikrar sağlanamadı. Aşağıya indikçe keyfiyetin halk tarafından görüldüğü ve adam kayırmanın israfın disiplinden uzak farklı yapıların kümeleştiği politize olmuş kadrolarla taze zihinlerin olumsuz etkilendiği bir sürecin şahitleri olarak şaşkınlık içinde bir toplumla karşı karşıyayız. Ezberci ve vatan sevgisi kaygısından uzak iktidar muhalefet çatışmasına feda edilen bir nesil yetişmektedir. Eğitim programları okul kitapları gizli bir el tarafından batı hayranlığı içerikli değerlerimizden uzak bir anlayışla öğrencilerimize okutulmaktadır. Eğitimde tarihi tecrübelerimiz batıya dahi eğitimde istifade edilecek nitelikte olmasına rağmen hükümetin ve milli eğitim Bakanlığı'nın bunu göz ardı ederek Batı'nın peşine takılarak laik sekûler kaygıları önceleyen bir müfredatın şekillenmesinden yana karar vermesi düşündürücüdür. İşgalci batı anlayışı cumhuriyet kurulduğu günden bu yana elini bu gençliğin üstünden çekmemiştir. 

“BARIŞIK BİR EĞİTİM MODELİNİN İNŞASINI BEKLİYORUZ”

Umuyoruz ki sağlıklı bir gelecek için bundan sonra gençliğimizin bilimsel kaygılarının öncelediği her alanda bilimsel gelişmelere açık insanlığa faydalı buluşlarla halka hizmeti hakka hizmet olarak algılayan değerlerinin farkında olan tarihi ile barışık bir eğitim modelinin inşası için hükümetin duyarlılığının bir an önce harekete geçmesini temenni ediyoruz”

KAYA: “VELİLERİ OKULA DAVET EDİYORUM”

Eğitimci ve Yazar Eyüphan Kaya da, Velileri okula davet ederek, “Sevgili veliler, devlet devasa okulları sizin çocuklarınız okusun diye yapıyor, idareci ve öğretmenler de atıyor, ama sıra size gelince okulda yoksunuz. Birkaç yıl önce lise müdürleri hizmet içi seminerinde bir bakanlık yetkilisi demişti ki; “okul veliye hayırlı bir evlat yetiştirmek için yardımcı bir kuruluştur” bence çok yerinde bir tespit. Çünkü öğrenci yarının vatandaşı olarak bize de faydası olabilir ama asıl kendisinden faydalanan velidir. Benim velim günümüzün adıyla kursa binlerce para verirken çocuğun asıl yetiştiği eğitim kurumu olan okula 50-100 lira vermiyor. Velinin bu kadar dahi değer vermediği bir kuruma öğrenci nasıl değer verecek?” dedi.

ÇORBADA TUZUNUZ OLSUN!

Her yıl eğitim öğretim yılı başladığı zaman en geç ilk iki ayda Okul Aile Birliği yönetimleri yenilendiğini,  buna candan talip olamayınca hatır gönül için Aile Birliği yönetimine Veliler alındığını ifade eden Kaya, “Eğer sizin bu millet, bu memleket açısından bir derdiniz varsa okul aile birliğine girin. Okulla ilgili olan kararlara katkınız olsun, o kararların yerine getirilmesi için çorbada tuzunuz olsun. Okulun sorunlarıyla ilgilenin, hayırsever insanları okula davet edin, her işi devletin işleyişine bırakmayın” diye konuştu.

OKUL AİLE BİRLİĞİ NELER YAPABİLİR?

Kaya, Okul aile birliğinin yapabileceklerini de şöyle sıraladı:

“Okulun hijyenik düzeyde temizliğine dikkat edebilir, Sorunlu öğrencilerin ev ziyaretlerine katılarak öğrencinin lehine karar verilmesinde katkıda buna bilir, Şubeler düzeyinde sınıflar arasında bilgi yarışmaları düzenleyebilir, Okula dışarıdan sıkıntı veren birileri olursa emniyet ile iş birliği içinde sorunu giderebilir, Başarısız öğretmenleri kendini yetiştirmesinde yardımcı olabilir, olmazsa müdahil olup ona okul değiştirebilir, Okulun başarılı olması için diğer paydaş kurumlarla iletişimini sağlayabilir, Maddi imkanı sıkıntılı olan öğrencilere burs temin eder, Velilerin veli toplantısına gelmesi için çalışma yürütür, Okul müdürünün kendisinden yardım istediği konularda ona yardımcı olur, Sene başında ortaya koyduğu bir yıllık eylem planının gerçekleşmesi için çalıma ve çaba içinde olur”

“VEKİLERİ OKULA DAVET EDİYORUM”

“Bütün bu çalışmaları yaparken güzel söz ve davranışlar sergileyerek örnek bir duruş ortaya koyar” diyen Kaya, önerilerini de şöyle sıraladı:

“Dolayısıyla okula gidişi okulun tüm paydaşlarını sevindirir, bu da okulun başarısına fevkalade bir katkı sağlar. Hatta yanı başınızdaki okulda öğrencilerimiz olmazsa dahi okul idaresini ziyaret ederek okula nasıl bir katkımızın olabileceğini idareye sorarak okul yönetimine dolaylı bir destek verilebilirsiniz. Eğer yarının üretken, kanaatkâr, cesur ve huzurlu toplumunu istiyorsak bunun yolu okuldan geçer. Tabi öğretmen ve idareci profili, okul müfredatı hepsinin başarı üzerinde payı var. O konularda da bir çalışma ve çaba içinde olmak lazım. Örneğin bütün okullarımızda “Kur’an ahlakı” adlı bir ders olmalı, bu derste bir yandan Kur’an-ı Kerim öğretilmeli, diğer açıdan da Allah’ın insandan istediği yaşam biçiminin içini dolduracak bir ahlak öğretilmelidir. Fen ve Matematik öğrenerek kişi adam olmaz, insanı insan eden; Dil, Din, Tarih ve Kültürdür. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığının Talim Terbiye Kurlu sabıkalıdır. Tabi yine bunu sorgulama hakkı veliye düşer.  Okullarımızın fiziki yapıları iyileştirildiği gibi keşke yarısı kadar da öğretmen, idareci ve müfredatta iyileştirme yapabilseydik!  İşte bütün bu konularda faal olmaları için velileri okula davet ediyorum”

ABAKAY: “TEŞHİS KONULMADAN TEDAVİ MÜMKÜN DEĞİLDİR”

Eğitimci-Yazar-Siyasetçi Saadet Partisi Kayapınar İlçe Başkanı Mehmet Ali Abakay da, Teşhis konulmadan tedavı mümkün olmadığını altını çizerek, Millî Eğitim Bakanı değişince meseleler ortadan kalkmaz” dedi.

Eğitim ve öğretim, hayatın en önemli ve devamlılığı aksatılmaması gereken can damarı olduğunu vurgulayan Abakay, şöyle dedi: “Eğitim ve öğretim olmadan hayat döngüsü sağlanamaz.  Günümüzde tıpta hastalık teşhisi yapılmadan tedavî söz konusu değildir. Tedavî için teşhis şarttır. Millî Eğitim sisteminde teşhisler ortada iken tedavî söz konusu olmamaktadır. Ciddî manada hasta olan birisine ağrı kesici vermek gibi bir yol izleniyor.  Evinde bilgisayarı olmayan, interneti bulunmayan, tek telefonla üç çocuğun derslerini takip ettikleri âile ortamını bilmeyenimiz yok. Ben de eğitim camîasindan geliyorum. Otuz beş yıl öğretmen ve idareci olarak bulunduğum camiada, maalesef her şey gelen emre uymakla sınırlı. Biz, olumsuz ve karamsar tablo çizmekten çok, egitim ve öğretim yılı başlarken öğrencilerimiz beraberinde öğretmenlerimizin sıkıntılarını ifade etmek istiyoruz. Her şey, eğitim ve öğretim yılının başarılı geçmesi dileğine bağlı değildir. Diyarbakır'da bir Anadolu Lisesi 10 sınıf ve her sınıf 40 mevcut ile açılıyor. Ikinci yıl, öğrenci kayıtlarında 25 yeni sınıf açılıyor, 9. Sınıf öğrencileri için.  Eğitim ve Öğretim Yılı başlarken yeni öğrenci alımları için kaç sınıf açılmalı?  Sınıf sayısı 40 ile sınırlı bir okulda mezun vereceğiniz 4. Yılda kaç öğrenci alabilirsiniz?  Okul ihtiyacı var. Bu kaçınılmaz. Fakat açtığınız okulda bir yılı ücretli öğretmenle geçiren öğrenci ne alabilir?  Ücretli öğretmen yerine bu mesleğin diplomasını verdiğiniz öğretmenlere kadro verilmeyecek, ücretli- sözleşmeli çalıştıracaksınız ve başarı bekleyeceksiniz...

“ÖĞRETMENLERE YAZIK EDİLİYOR, ÖĞRENCİLER HEBA OLUYOR”

Köyde, ilçede okul var ve öğretmen görevinde. Kalacak yeri olmayan, ev bulamayan öğretmen, toplu taşıma ile okula gelen öğrenci misali, işi bitince okulun bulunduğu köy ya da ilçe hayatından çıkıyor. Zilin çalmasıyla öğretmen ile öğrenci görüşmesi, konuşması mümkün değil. Hafta sonu okulda öğretmen o görmek söz konusu olamaz. Her yıl toplu taşıma sıkıntıları ve kimi olumsuzluklar yaşanmaktadır. Toplu taşımada ihaleler ile ilgili haberler yabancımız değil.  Çocuklara verilen kumanyaların ve içeceklerin standardı, çoğunlukla piyasanın oldukça altındadır. Yetişme cağında bir çocuk, sandviçle öğle arası gıda ihtiyacını karşılayamaz,aromalı renkli içecek meyve suyu olamaz. Kimi okullar yatılı olduğu için, kahvaltı- öğle ve akşam yemekleri kontrol edilmeli, eksiklikler ortadan kaldırılmalıdır.  Okul kayıtlarında kimi zorunlu gösterilen kalemlerin velilerde temini istenmektedir. Kimi zaman belirli sınıflara aldırmak için velilere hamilî kart yakınımdır muamelesi yapılmaktadır. Özel sınıf oluşturan eğitimci zaten suçludur. Veli de çaresizlikten dolayı bu suça ortaktır.  Okulların tümünde İŞ- KUR kaynaklı çalışanlar, dokuz ayla sınırlı çalışmaktadır. Gerek yaşları gerekse vasıfları bu işe uygun olmayanlar var. Siz kalkıp elli yaşında bir adamı çalıstıracağınıza 25 yaşında olan çocuğunu alın, bu olamaz mı? Kimi okullarda hizmetli yok ya da sayi bir adetle sınırlı.

SALGIN HUSUSU

Yeterince sıkıntının olduğu camiada salgın hususuna gelelim.  Okurlarınıza açık ve net bir eğitim ve öğretim fotoğrafı çekiyoruz.   Eğitim ve Öğretim Yılı, okullar bazında başlarken bir çok sıkıntı içinde, salgın hastalık ile istenilene ulaşma oldukça zor görülüyor. Öğrencilerin yüz yüze eğitim ve öğretim görmesi hedeflenen yeni dönem başında salgına karşı alınan tedbirlerin, sağlıklı bir ortamda eğitimi ve öğretimi sürdürmek için ne derecede etkili olacağını kestirmek mümkün değil, şimdiden. Ülkenin kanayan ve çözüm bekleyen meselerinden biri olan eğitim ve öğretim, bakan değişimi ile çözülebilecek mi? Mevcut ortamda eğitim ve öğretim, yüz yüze devam edecek mi? Üç dönemdir, sanal ortamda devam eden eğitim ve öğretim, gerçek manada istenileni vermekten uzaktır.  Öğrencinin internet üzeri verilen dersleri takip etmesinde yaşanan sıkıntılar oldukça artmıştır.

a-Bilgisayarının olmayışı,

b-Aynı evde iki, üç, dört öğrencinin bulunması,

c-Ev ortamında üç- dört öğrencinin dersleri takip etmesinin  tek cihazdan mümkün olmaması,

d-İnternetin her yerde çekmemesi, derslerin akıllı telefonda/ android takibinde üç- dört öğrencinin aynı evde olmasıyla sıkıntılar yaşanması, telefondan takip edilen dersler sebebiyle internet paket ücretinin masraflı olması

ÇÖZÜM YOLLARI

Abakay, çözüm yollarını da şöyle sıraladı:

Her eve ders takibi için bilgisayarın bakanlıkça verilmesi güçtür. Bunun bütçeyle karşılanması mümkün değildir. Evinde bilgisayar olmayan öğrenciye tablet verilmesi, fazla bir masraf gerektirmez. Ders kitaplarının tabletlere yüklenmesiyle bu tabletlerin getireceği maddî yük, oldukça hafifletilir.  Bir öğrenci tableti, yeni yılda yeni ders kitapları yüklenmesiyle güncellenir. Aynı evde farklı okula giden öğrencilerin, ders takibini tek cihazdan yapmaları mümkün değildir. Tablet ile bu çözüm sağlanabilir. Internet sağlayıcısı olmayan bir evde, bir ya da iki android telefonun bulunması, ders takibini sağlıklı takibi sağlayamaz. Öğrenciler, dönüşümlü ders takibi yaptığında ders eksiklikleri söz konusudur. Ekonomik dar boğazda, kirada kalan, asgarî ücretle ayakta durmaya çalışan, yoksulluk sınırının altında yaşayan bir âilede mevcut bir android telefondan iki ya da üç öğrencinin dersleri takibi, mümkün değildir. Ayda bir telefona internet paketi yüklemenin maliyeti, evde sabit internet hattı bulunmadığı zaman oldukça yüksektir. Yüz yüze eğitim ve öğretim yerini sanal ortamda bıraktığında bir çok öğrenci ilçe ya da köyde bulunduğu için internet kapsama alanına giremeyen alanlarda ders takibini yapma imkânına sahip değildir. Elbette sıkıntılı bir dönem içinde, EBA ile devam edileceği bilinen ve EBA Televizyon Programlarıyla desteklenecek olan sanal eğitim ve öğretim, yüz yüze eğitimin yerini tutamaz. Öğrencinin devam- devamsızlık problemi olmayan ortamda yüz yüze eğitimin de EBA'ya dönüşü kesinlik taşımaktadır. Önemli ve dikkât çeken bir husus, Bakanlık yasaklamasına rağmen, öğrenciye dayatılan yardımcı ders kitap alma arzusu, ders kitaplarının yetersizliğinden mıdır? Özel dershanelere bağlı kimi çıksan kadrolu öğretmenlerin öğrenci açığını doldurma mecburiyeti ve memuriyet dışı ücret alma isteği neyle ifade edilebilir?

“ÇALIŞANI YETERİNCE ÜCRET ALMADIĞI İÇİN MEMNUN OLMAYAN BİR KİTLE”

Millî Eğitim, ülkenin en çok problemli bakanlığı. Çalışanı yeterince ücret almadığı için memnun olmayan bir kitle. Devlet, imkânlarının sınırlı olduğunu belirtir, durur.  Öğretmen, kendi perspektifinden yaptığı iş karşılığında hakettiğini düşündüğü ücret olmayınca fazla çaba içinde görünmüyor. Sendikalı olup olmama, kendisi için artık önemli değil.   Bakanlık, insan yetiştiren ve toplumun mimarı öğretmenin sıkıntılarını gidermedikçe, öğrencilerin her birine tablet verse ne olur?  Her eve ücretsiz internet sağlansa sıkıntı ortadan kalkar mı? Öğretmen, ikinci bir iş yapıyor ise yapmaması için öncelikle yasaklarla değil, mantıkî çözümler geliştirmesi gereken Bakanlık, her seferinde yeni bakan larla değişim rüzgarları estirse de öğretmenin ve öğrencinin durumunu gören olmaz, bilen de bir şey yapamaz. Her şeyin ekonomi ile ölçüldüğü ortamda isini hakkıyla yapan öğretmen madalya ile taltif edilmez, çok başarılı olan öğrenci de istediği her okula devam edemez, hayalini gerçekleştiremez. Biz, yine de yeni eğitim ve öğretim yılında öğretmenlerimize, öğrencilerimize hayırlı bir eğitim ve öğretim yılı diliyoruz.

LALE: “TOPLUMUN İNŞASINDA ÖĞRETMEN VE EĞİTİMİN ROLÜ”

Yazar Ali Lale, Bir topumun inşasının bir eğitim modeliyle öğretmen tarafından yapıldığını belirterek, “Bir binanın inşasında ustanın maharetli olması ne kadar önemliyse, binanın inşasında kullanılan harçta o kadar önemlidir. Toplumun inşasında öğretmenin model olabilmesi için aldığı eğitim çok önemlidir. Eğer eğitimde Kur’an’ı ahlak verilmemişse, helal ve haramın sınırları öğretilmemişse, kul hakkına girmeyi, kul hakkı yemenin Allah katında ve toplum nezdinde ne kadar çirkin ve haram olduğu eğitimle verilmemişse, böyle bir eğitim modeliyle yetişen insanlarla istediğimiz bir toplum modeli inşa edilemeyiz. Bunu gerçekleştirmediğimiz için bugün toplumda “Büyük balık küçük balığı yutar “Kurallar ve anlayışı geçerli olmuştur. Gerçekten bugün toplumun gidişatına baktığımızdan toplum genel kültürü tarafından istenmeyen bu kural işlenmektedir.  Bu eğitimle yetişen bireylerin oluşturduğu toplumların bozulması kaçınmaz olur” diye konuştu.

“YÜZDE 95 MÜSLÜMANIZ AMA EĞİTİMİN YÜZDE KAÇI MÜSLÜMAN DEĞERLERİNİ TAŞIYOR?”

“Sözde toplumun %95 Müslümandır diyoruz” diyen Lale, “Ama verilen eğitimin % kaçı Müslüman değerlerini taşıyor. Hesabını yaptınız mı? Düşündünüz mü? Toplumun inşasında eğitim ve öğretmen birbirini tamamlayan iki unsurdur. Birinin eksikliği diğerini olumsuz yönde etkiler. İyi öğretmen; iyi aile ahlakı ve iyi eğitimle yetişmiş demektir. Onun için devlet olarak nasıl bir model istiyorsak bunu eğitimle ve aile kurumuyla gerçekleştirmek mümkündür.  İslam’ın doğuşu; Kur’an eğitimiyle kısa bir zaman da iyilik tarafı ağır basan bir insan modeli inşa edildi. Eşi benzeri olmayan bu model, kısa zaman içinde bütün insanları aydınlatmış ve insanları o cehalet karanlığında aydınlığa taşımıştı”

EĞİTİMDE BAŞARILI OLMANIN MODELİ

Lale, Yüce Allah’ın her insana ayrı ayrı kabiliyetler verdiğini ifade ederek, “Eğitimin amacı bu kabiliyeti ortaya çıkarmak ve eğitimi bu kabiliyet üzerinde inşa etmektir. Bence eğitimin en önemli işlevi de bu olmalıdır. O da öğrencinin kabiliyeti hangi yöndeyse o dala öğrenciyi yönlendirilerek eğitilmelidir. Böylelikle o öğrenciye kabiliyetine uygun bir eğitim verildiği zaman başarılı olacaktır. Bu başarı; okulun, kentin ve ülkenin başarısı olacaktır.  Örneğin matematik dersine kabiliyeti olan bir insan kolaylıkla matematik dersini inceliklerine kadar kısa zamanda vakıf olabilecektir. Onun için o öğrenciyi ona yönlendirilmelidir. Bu konuda rahatlıkla öğrenci   zirveye koşabilir. Diğer taraftan kabiliyetlerde bu şekilde yönlendirmeye yapıldığı zaman o öğrenci de o dalda başarılı olacaktır. O da kendi dalında rahatlıkla zirveye koşabilir. Kabiliyete göre bu yönlendirmeyi gerçekleştirecek bir eğitim sistemi ve bunu harfi harfine uygulayacak bir öğretmen modeli zorunlu olmaktadır. Öğretmenden eğitimle ilgili istediğimiz çalışmaların yapabilmesi içinde Öğretmeninde toplumda en büyük isteği zamanın şartlarına göre geçim sıkıntısını çekmemesi gerekir. Öğretmen görevini en iyi bir şekilde icra edilmesinde de idarecilerinde rolü unutulmamalıdır.  Bir eğitim sisteminin başarılı olması için öğretmeninde iyi motive edecek, liyakat ve ehliyet sahibi idarecilerin atamasıyla mümkün olur. İdareci; çalışkan olduğu zaman, öğretmeni daha iyi motive olur. Bu da eğitimde istediğimiz kaliteyi yakalayabiliriz. Böyle bir eğitim sistemiyle Ülkenin her dalda başarılı olmasını sağlayacak bireyler yetişir” ifadelerini kullandı.

 




Bu haber 1653 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Diyarbakır Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI