TBMM’de basın toplantısı düzenleyen HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, yasa dışı bahis sitelerine düzenlenen operasyonları değerlendiren Ramanlı, "Kumarın her türlüsü yasa dışıdır, haramdır, zararlıdır ve kötü alışkanlıktır. Devlet, hükümet ve toplum olarak toplumumuzu kumarın her türlüsüne karşı koruma yükümlülüğümüz vardır." ifadelerini kullandı.
“Kumarın normalleştirilmemesi gerekiyor. Emeğin, alın terinin değerinin verilmesi gerekiyor. Kolay yoldan para kazanmanın sonu hüsrandır.”
Son günlerde vergilendirilmemiş kumarın gayrimeşru, vergilendirilmiş kumarın ise yasal ve meşru olduğu yönünde bir algı oluştuğunu söyleyen Ramanlı, şöyle konuştu:
"Kumarın her türlüsüyle devletin mücadele etmesi gerekiyor. Kumar illeti, sosyal ilişkileri bozduğu gibi psikolojik sorunlara da sebebiyet veriyor. Aile ilişkilerini de tahrip ediyor. Neticede sağlıksız ve huzursuz bir topluma yol açıyor. Kumarın her türlüsüyle mücadele edilmesi gerekiyor. Maalesef son yıllarda sanki öyle bir ayrıma gidilmiş görünüyor. 'Vergisi ödenen, devletin vergisini aldığı kumar meşrudur' anlayışı çok sakat, çok yanlış bir anlayıştır. Bu anlayıştan derhal bizim kurtulmamız gerekiyor. Kumarın her türlüsüne karşı tedbir geliştirilmesi gerekiyor. Caydırıcı cezalar öngörmemiz gerekiyor."
İnternet sitelerinde, spor aktivitelerinde ve stadyumlarda sanal bahis reklamları gördüklerini kaydeden Ramanlı, "Gençlerimiz, toplum adeta kumara alıştırılıyor. Kumar normalleştiriliyor. Kumarın normalleştirilmemesi gerekiyor. Emeğin, alın terinin değerinin verilmesi gerekiyor. Kolay yoldan para kazanmanın sonu hüsrandır." değerlendirmesinde bulundu.
“Uyuşturucu kullanımı ve ticareti, kırmız alarm veriyor”
Son yıllarda toplumun içini acıtan en önemli sosyal yaralardan birinin madde bağımlılığı olduğunu dile getirerek açıklamalarına devam eden Ramanlı, “Artık neredeyse köylerimize kadar giren uyuşturucu kullanımı ve ticareti, kırmızı alarm veriyor. Ülke olarak bununla ilgili yeterince mücadele etiğimizi söyleyemeyiz. Sadece torbacılarla uğraşmak, torbacıları gözaltına alıp hapislere tıkmakla bu işin önünü alamayız. Uyuşturucu kullanımı ve bağımlılığının temel sebeplerinden biri yoksulluktur, adaletsizliktir, aile kurumunun zayıflatılmasıdır. Aile kurumunu güçlendirmemiz, eksikliklerimizi tamamlamamız, yanlışlarımızdan dönmemiz gerekir. Öte taraftan torbacılarla değil, baronlarla mücadele etmek gerekir.” dedi.
“Sadece çalışanların değil çalışmayan kadınların da doğuma teşvik edilmesine yönelik çalışmalar yapılmalı”
Ramanlı, 2023 verilerine göre doğum artış hızında bir yavaşlama olduğunu belirterek, "Normal şartlarda nüfusun yenilenme oranı 2,11 olarak ifade ediliyor, ülkemizde doğum artış hızı 1,51'de kalmış. Bu Türkiye tarihinin en düşük rakamlarıdır. Ülkemizin nüfusunun yenilememiz gerekiyor." şeklinde konuştu.
Çalışan kadınların doğum için teşvik edileceği yönünde bilgiler olduğunu söyleyen Ramanlı, sadece çalışanların değil çalışmayan kadınların da doğuma teşvik edilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini anlattı.
“Siyonist çete, İslam ülkelerinin sessizliğinden cesaret alıyor”
Geçtiğimiz günlerde Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Ramanlı, “Maalesef bölge ülkeleri, İslam ülkeleri Siyonist çeteyi sadece kınamakla yetindi. Herhangi bir somut adıma evirilmeyen bu toplantıların neticesi olan kınamalardan hemen sonra siyonist barbar çete katliamlarına devam ediyor. Zaten dünyanın sessizliği ortada. Başta ABD ve Avrupa olmak üzere pek çok ülkenin desteğini alan bu Siyonist çete İslam ülkelerinin sessizliğinden de cesaret alıyor. Her defasında İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler toplanıyor, en sert şekilde kınamalar yayımlıyor ama bu somut bir adıma dönüşmediği içinde adeta siyonistlerin cesaretlenmesine sebep oluyor. Üstelik yapılan açıklamalarda Filistin’in tek temsilcisinin ve muhatabın sadece FKÖ olduğu yönündeki ifadeler de bize göre sıkıntılıdır. Bugün direniş HAMAS demektir. Gazze’deki bütün yoksunluğa rağmen işgale direnenler HAMAS güçleridir. HAMAS’ın yok sayılarak sadece FKÖ’nün Filistinlilerin tek temsilcisi olarak kabul edilmesi de çok büyük bir yanlıştır.” diye belirtti.
Ramanlı, bu konuda son olarak “Kuzey Gazze’de insanlar haftalardır tuzlu su içmek zorunda. Kuzey Gazze’ye acilen insani bir koridor açılması artık bir zarurettir.“ şeklinde çağrıda bulundu. 
“Hukuk mücadelemizi yine hukuk içerisinde vermek mecburiyetindeyiz”
Açıklamalarının ardından soruları cevaplandıran Ramanlı, CHP'li milletvekillerinin İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'yı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na girişini engellemesine yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Ramanlı, bu görüntülerin Meclis'e yakışmadığını söyleyerek, "Bizler elbette siyasi partiler olarak birbirimizden çok farklı düşünebiliriz. Yapılan uygulamalardan rahatsız olabiliriz. Hakkımızı, hukuk mücadelemizi yine hukuk içerisinde vermek mecburiyetindeyiz." değerlendirmesinde bulundu.
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, engelleme görüntülerinin üzücü olduğunu kaydederek, "Biz her ne diyeceksek diyelim, hangi itirazda bulunacaksak bulunalım, hangi mücadeleyi vereceksek verelim hukuk içerisinde vermekle mükellefiz." ifadesini kullandı.
“CHP istediği kadar inkâr etsin. Gerçekler belgeleriyle ortada”
Milli Eğitim Bakanının laiklik ile ilgili düşüncelerine dair sorulan bir soruyu yanıtlayan Ramanlı, “Milli Eğitim Bakanı bu konuda eksik söylemiş. Daha tek parti ve vesayet dönemlerinin uygulamaları hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki… CHP’nin tek parti dönemi ve ardıllarındaki o vesayet dönemlerindeki baskın zihniyeti sebebiyle bu ülke çok ciddi yaralar aldı. Çok ciddi mağduriyetler yaşandı. O tarih geldi-geçti. Ama CHP’nin de geçmişte ‘helalleşme’ adı altında bazı açılımlar yaptığını biliyoruz. Ama onlar yarım kaldı. Biz tarihi kavga etmek için değil ibret almak için okuyoruz. Bizim hep birlikte yaşama kültürüne erişmemiz gerekiyor. Geçmişi inkâr ederek bir yere varamayız. Hafızamız diri ve neyin ne olduğunu biliyoruz. Bunları saklamaya gerek yok. Daha 28 Şubat kararlarının üzerinden çok vakit geçmedi. Tek parti döneminde bugünkü gibi basın imkânları yoktu ve basın özgürlüğü yoktu. Arşivlerde tek parti zihniyetinin vesayet organları eliyle bu ülkeye yaşattıklarına görebilirsiniz. Hepimiz temel hak ve özgürlüklerini eksiksiz kullanabilme hürriyetine sahip olabilmeliyiz. O yüzden yeni anayasa diyoruz. O yüzden darbe ürünü anayasadan kurtulalım diyoruz. CHP istediği kadar inkâr etsin. Gerçekler belgeleriyle ortada. Türkiye, eski Türkiye değil. Şartlar, eski şartlar değil. Kimsenin kimseye böyle zulmedebilme hadsizliğini gösterebileceği bir ortam, bugün olmadığı gibi yarında olmayacaktır inşallah.” dedi.