Bugun...



İMTİHANI KAZANMAK ÇOK KOLAY

Hani İlçe Müftüsü Ömer Faruk Yetim, yüce Allah’ın kullarına imtihanı başarsın ve geçsin diye doğru yönü gösterir...

facebook-paylas
Tarih: 15-02-2019 06:26

İMTİHANI KAZANMAK ÇOK KOLAY

Hani İlçe Müftüsü Ömer Faruk Yetim, yüce Allah’ın kullarına imtihanı başarsın ve geçsin diye doğru yönü gösterir levhalar koyduğunu söyledi.     Röportaj: Seyfettin EKEN Gazetemiz Güneydoğu Güncel’in her hafta düzenli olarak yayınladığı ‘Cuma Sohbetleri’ hız kesmeden devam ediyor. Sohbetimizin bu haftaki konuğu Hani İlçe Müftüsü Ömer Faruk Yetim. İlçe Müftüsü Yetim ile, İslam’ı, dünyevileşmeyi, yaşadığımız çağda başta gençler olmak üzere  insanların İslam’ı ne kadar bilip yaşadığı ve toplumun İslam’dan ne kadar uzaklaştığını, Allah’ın yasak buyurduklarının her geçen gün artarak uygulanması gibi meseleleri konuştuk. İşte, İlçe Müftüsü ile oldukça samimi ve dopdolu söyleşimiz; -ALLAH İNSANLARI NASIL YARATMIŞTIR? YETİM: Allah u Teâlâ insanı bozulmayan sağlam bir fıtrat üzere yaratmıştır. İmtihanı başarsın diye kulluk yolunda kendisine doğru yönü gösterir levhalar koymuştur. Akıl etme, düşünme ve ortaya irade koyma istidadını bahşettiği gibi haramlara, menhiyata, salim aklın onaylamadığı her türlü tutum ve davranışa set koyabilme melekesini de lütuf etmiştir. Düşmanlarının kuvveti, türlü desiseleri, farklı mülevven tuzaklarının varlığı hususunda ona ikazlarda bulunmuş, düşmanlarına karşı daima teyakkuzda kalmayı, uyanık olmayı emretmiştir. Tüm bu sorunların bir tezahürü olarak insanlığa kudve ittihaz edebilecekleri rehber Peygamberler göndermiştir.  Vahye muhatap olmanın esrarlarından belki de en önemlisi kişinin Rabbini tanıması ve kendini bilmesi, rubübiyyet makamının yüce sahibi olan Allah u Teâlâ ile ilişkilerini sağlam ve muhkem bir bağ üzere kurmasıdır. -TÜRKİYE’DEKİ DİNİ HAYAT NASIL? YETİM: Bugün Türkiye’de yapılan halk araştırmaları gösteriyor ki tüm dini malumat taklit çerçevesinde dönmektedir. Kulaktan dolma bilgiler doğru kabul edilmekte, kişinin inandığı husus saplantı haline gelebilmektedir. Araştırma, tetkik etme, sıhhatine vukufiyet için çaba gösterme yok denecek kadar azdır. Yapılan istatistiği bilgiler bu durumu gösterir mahiyettedir. Bugün Türkiye’de dini yaşam araştırılmadan herkes dünyevi makamlar peşinde koşuyor. -GENÇLİK NE DURUMDA? YETİM:  Gençliğin geldiği durum daha vahim. Hedonist, hazcı ve hızcı, dünya ve öbür dünya (ukba) adına pek beklenti içinde olmayan adeta gemileri yakmış bir kitle var ve tam karşımızda büyük bir sorun olarak durmaktadır. Bu tablonun oluşumunda sosyal medyanın payı yadsınamayacak kadar büyüktür. Dini hayat adına ortaya çıkan tablo, araştırma birimlerinin serdettiği veriler ürpertici hale gelmiştir. -SEKÜLERLEŞME KISKACINDA İSLAMİ KİMLİĞİ YAŞAMA SERÜVENİ NASILDIR? YETİM: Dünyevileşme kıskacında İslami kimlik, dünyaya rağbetin arttığı, dünyaya yönelik beklentilerin en üst seviyede olduğu bir süreçte İslami kimliği nasıl muhafaza ederiz. Müslümanlık nasıl olur, İslamiyeti nasıl yaşarız. Her taraftan insanların çevrenin dünya üzerinde bulunan insanların ve bu konuda dünyaya yönelik yaldızlı bir süreç var. Bu süreçte insanın dünyaya bağlanmasıyla alakalı her taraftan maneviyatına tabiri caizse saldırı var.İnsanların beklentilerinin bakış açılarının, dünyaya çevrildiği bir süreçte Müslüman nasıl Müslüman olarak kalabilir, İslami çerçeveyi nasıl muhafaza edebilir, Allah ve Resulünün kendisine emrettiği muvacehede, çizgide emir ve yasakları nasıl bir araya getirir. Bu çerçevede kişi Müslüman olarak nasıl kalabilir, dünya ve ahret çizgisini terazinin iki kefesi olarak düşündüğümüzde her iki tarafı kırmadan dökmeden, nasıl Müslüman’ca bir yaşam içerisine girer İslami kimliğini nasıl muhafaza eder, muhafazakârlığını nasıl en üst seviyeye çıkarır. -DÜNYEVİLEŞME KAVRAMI NASIL ORTAYA ÇIKTI? YETİM: Son 10 yılda yaşadığımız süreçte karşımıza dünyevileşme diye bir olgu çıktı. Bir taraftan Müslüman’ı Müslüman olarak kılabilme duygusu, diğer taraftan da Müslümanlara uygulanabilecek her türlü baskı ve despotvari bir tavır var. Bu sadece birilerinin bize anlatma, dünyaları sevdirme değil, kitle iletişim araçları kanalıyla normal bir haber okuduğumuzda bile dünyayı hoş gösterecek, dünyada sabit kalacakmış gibi hissettirecek reklamlara rastlıyoruz. Yeni nesil bu noktada pek bilinçli değil, şuurlu değil. Bizler anlatma, yaşama ve yaşatma kanununda bulunan insanların bu noktada hem kendi hayatlarını idame ettirme, İslami kimliklerini muhafaza etme noktasında temsil makamının gerçekte ortaya koyma noktasında yeterli donanıma sahip olduğumuz kanısında değilim. -KARUN HAKKINDA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ? YETİM: Karun kıssası anlatılırken; Karun’un konumu, Allah’a karşı dünyaya sapmışlığı, sadece yaşantının dünyadan ibaret olduğunu benimsemiş. Karun dünyanın bütün zenginliklerine sahip, bir insan ve şımarıklığı bize Allah u Teâlâ söylüyor. Karun, Musa kavmindendi fakat onlara karşı gelerek asi oldu. Karun’un daha önceden dünya malı yokken, mal varlığı yokken dünyaya sahip değilken sahih insanlardandı. Fakat Allah u Teâlâ ona mal mülk verince o da Musa (as)’ a karşı asi olarak ona karşı olanlara propaganda yaptırdı. -İNSANLARIN DÜNYA MALINA BAKIŞI NASIL OLMALIDIR? YETİM: Dünyadan Allah’ın sana verdiği nasip kadar al, dünyaya yönel, hedefin amacın uğrunda çalıştığın şey ahret olsun ancak Allah’ın sana takdir ettiği kadar dünya kısmetinden de istifade et denilmiş. Burada temel amacın ahret olduğu, insanın ahrete yönelik bir çaba içerisinde olması gerektiğini, fakat bunu yaparken de dünyadan el etek çekmeyip dünyadaki nasibini almasını da vurguluyor. Temel gaye Allah’ın karşısına çıktığımızda hesap verilebilir bir yaşantı içerisine girmemiz gerektiğini ifade ediyor. -TOPLUMUN KARUN’A BAKIŞI NASILDI? YETİM: Ayeti kerimelerde toplumun Karun’a bakışı şu şekildeydi. Orada enteresan bir şey var. Karun’un iyice yoldan çıktığını, fakat diğer insanlardan bazılarının da onun sahip olduğu servete sahip olmak istediklerini, bu zenginliğe meyil ettiklerini ayeti kerimeler bize söylüyor. İnsanlar keşke ona verilen bize de verilseydi diyorlardı. Asıl amacın, ahiret olduğunu ve dünyanın da geçici bir mekân olduğunu, dünyanın ahretin bir tarlası olduğunu gösteren ifadeler vardır. Yani onun gibi olmak isteyenler sonradan iyi ki Karun gibi zengin olmadık diye şükrettiler. -AMACIN AHRET OLMASI GEREKTİĞİNİ VURGULAYAN SINIFLAR HANGİSİ? Günümüze geldiğimizde dünya bir vasıtadır. Bilmeyen insanların irşat edilmesi içinirşat edecek kesimlerin, yani din âlimlerinin, gönül erlerinin, insanların asıl amacının gayesinin ne olması gerektiği konusunda bir rehbere ihtiyaç var. Asıl amacın ahret olması gerektiğini vurgulayan sınıf, ulema sınıfıdır. Ayrıca bugünün din gönüllüsü insanlardır. -GÜNÜMÜZDE SEKÜLERLEŞME NE DURUMDADIR? YETİM: Günümüzde sekülerleşme, kapitalist sistemde insanların sadece cesetten değil, aynı zamanda onlara bir ruh vermiş. Biz ona ruhumuzu üfledik diyor, İslam’ın gelişini, peygamberlerin gelişini dünyaya meyil eden insanların, dünyevileşme kıskacında bulunan insanları iyiye, doğruya kanalize edilmesidir. -İNSANLAR NE ZAMAN YOLDAN ÇIKTILAR? YETİM: İnsanlar, dünya malına sahip oldukları zaman yoldan çıktılar. Şımarıklık, imkânların bol olduğu dönemde ortaya çıktı. Menkıbelerde insanüstü özelliklere sahip biri, sahip olamayacak imkânlara sahip olduğu zaman şımarıyor. Bizim de burada durup düşünmemiz lazım, bu hususta neler yapılabilir diye düşünmemiz lazım. Bunu yaparken çevremizden başlayalım, dostlarımızdan, özellikle gençlerimizden başlayalım. -TÜRKİYE’DEKİ DİNDAR PROFİL NE DURUMDA? YETİM: Türkiye’deki dindar profil gitgide azalıyor, dine bakış gitgide yozlaşıyor.  Bunun farklı Saikleri ve sebepleri olabilir. Bugün gençlerimiz belki yeterli derecede bilgiye sahip olamadığı için bu haldedir. Dini Allah’ın istediği çerçevede yaşamamız konusunda başta eğitim sistemimiz olmak üzere eksikliklerimiz çoktur. Bilgiyi yüzeysel değil, yaşantıya da dökmemiz gerekir. Burada eğitimin ahlakiliği önemlidir. Eğitimden sonra bir erdem veya ahlak sahibi birey çıkmıyorsa burada düşünmek lazım. -EĞİTİM KONUSUNDA KİME NE GÖREV DÜŞÜYOR? YETİM: Sekülerleşmede herkesimin sorumluluğu var. Başta devlet erki ve resmi kurumlar olmak üzere ebeveynlere de görevler düşüyor. Toplumda vazife olarak toplum nezdinde ebeveynlere daha çok görev düşüyor. Çünkü ebeveynler çocuğunun nereye gittiğini, kimlerle arkadaşlık ettiğini, manevi seviyesinin ne ölçüde olduğunu bilmesi lazım. Çünkü dünyevileşmenin her taraftan üzerimize geldiği bir dönemden geçiyoruz.  Dünya sonuna kadar önümüze açılmış, büyük bir hırs var dünyayı kazanmaya yönelik, ahiret adeta unutuluyor. -PEYGAMBERLERİN EN BÜYÜK VAZİFESİ YETİM: Peygamberlerin en büyük vazifesi saplantıya düşmüş insanları Allaha çağırmaktır. Dünya zevklerinin geçici olduğunu bildirmeleri gerekir. Aranızda böbürlenmeyin demesi lazım.    



Bu haber 67 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Diyarbakır Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI