Bugun...



KÜRT MEDRESELERİNDE İZ BIRAKAN ALİMLER -5-

BARZAN MEDRESESİ Barzan Tekkesi’nin kurucusu, asıl adı Abdurrahman olan Şeyh Taceddîn’dir. Adını Şirin Dağı’nın güney eteklerinde kurulan Barzan köyünden alan Barzanîler 7 koldan oluşan bir aşiretler topluluğudur. Bu kollar şunlardır: 1) Mizûrî Jorî, 2) Berojî, 3) Nizarî, 4) Şîrwan, 5) Dulemerî, 6) Girdî, 7) Herikî Binacî,

facebook-paylas
Tarih: 06-03-2025 00:20

KÜRT MEDRESELERİNDE İZ BIRAKAN ALİMLER -5-

 

 

Barzanîlerin soyu Behdînan Beyliği’ni miladi 1262 yılında İmadiye’de kuran Emîr Behaeddîn’e dayanmaktadır. Bu soydan gelen Emîr Mesûd beylik ve saltanat işlerini bırakarak İmadiye’den Barzan köyü yakınlarındaki Hefnika köyüne yerleşmiş, burada evlenmiş ve oğlu Said burada dünyaya gelmiştir. Bu aileden gelen Mela Abdullah geride üç erkek çocuk bırakmıştır ki isimleri şunlardır:

1) Abdurrahîm

2) Şeyh Taceddîn Abdurrahman (Barzan Tekkesi’nin kurucusu)

3) Abdüsselam I

Bu üç kardeşten Abdurrahîm, ziraat işleriyle uğraşmış ve ömrünün sonlarına doğru gözlerini kaybetmiştir.  

Çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü bir köy olmakla meşhur olan Barzan’da her biri kendi dinlerinin gereklerini özgürce yerine getiren Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanlar barış ve huzur içerisinde yaşıyorlardı. Bu bağlamda Müslümanların Camisi ile Yahudilerin havrası ve Hıristiyanların kilisesi birbirine yakın inşa edilmiştir. Bu üç büyük semavî dinin mensuplarının kendilerine mahsus mezarlıkları vardı ve başta taziye ve düğünler olmak üzere birbirlerinin acı ve sevinçlerini paylaşırlardı.   

2. BARZAN MEDRESESİ’NDE İZ BIRAKAN ÂLİMLER   

2. 1. Şeyh Taceddîn Barzanî

Barzan Tekkesi’nin kurucusudur. Asıl adı Abdurrahman’dır. Dinin Tacı anlamına gelen Taceddîn onun lakabıdır. Bazı görüşlere göre Mevlana Halid Nehrî’ye giderken Barzan’da Şeyh Taceddîn’e halifelik vermiştir. Fakat başka bazı araştırmacılar Şeyh Taceddîn’in Mevlana Halid’den değil, Seyyid Taha Nehrî’den halifelik aldığını ifade etmektedirler. Bunlara göre Şeyh Taceddîn ilim tahsili için babası tarafından Nehrî’ye gönderilmiş, Nehrî’de Seyyid Taha’dan ders alıp tahsilini tamamladıktan sonra Seyyid Taha onu Zêbar ağalarının halka yaptıkları zulme karşı mücadele etmesi için halife olarak Barzan köyüne göndermiştir. 

Barzan’da tekke kuran Şeyh Taceddîn aynı zamanda birçok ilimde mütehassıs bir âlimdi. Bundan dolayıdır ki Nakşibendî Tarikatını yaymaya çalıştığında insanlar ona güven duyuyor ve davetini kabul ediyordu. Vefatından sonra yerine halife olarak oğlu Birinci Abdüsselam Barzanî geçti.

2. 2. Şeyh Abdüsselam Barzanî I (ö. 1291/1874)  

Babasının adı Mela Abdullah, büyükbabasının adı Mela Muhammed’dir. Kendisi tarafından istinsah edilen bir haşiyede babasının ve büyükbabasının adını bu şekilde kaydederek ilgili haşiyenin sonunda Arapça şunları yazmıştır:

“Şerhu’l-Akaid üzerine yazılan Hayalî Haşiyesi üzerine kaleme alınan bu Abdulhakîm Haşiyesi, Hicri 1264 yılında Aste köyünde Zêbarî Aşiretinden ve Barzan Köyü’nden olan fakir Abdüsselam’ın eliyle yazılmıştır ki kendisi Mela Abdullah’ın oğludur; Mela Abdullah da Mela Muhammed’in oğludur”.

Şeyh Abdüsselam’ın büyükbabası ve onun da babasının isimleri konusunda değişik kaynaklarda bazı farklılıklar mevcuttur. Örneğin Mesud Barzanî yazmış olduğu “el-Barzanî ve’l-Hareketu’l-Taharruriyeti’l-Kurdiyye” adlı kitapta büyükbabasının adını Şeyh Abdurrahman olarak kaydetmektedir.

Döneminin ünlü bir âlimi, şeyhi ve şairi olan Şeyh Abdüsselam Barzanî medrese eğitimini babasından; Nakşibendî Tarikatını da Seyyid Taha Nehrî’den almıştır. Başka bir görüşe göre Mevlana Halid Barzan’dan geçerken Şeyh Abdüsselam ile tanışmış ve Şeyh Abdüsselam ondan bu tarikatı alıp onun halifesi olmuştur.

Büyük bir âlim olmasının yanında mütevaziliğiyle de tanınan Şeyh Abdüsselam, gerek yediği yiyecekler gerekse kaldığı ev açısından normal bir köylü nasıl yaşıyorsa o da öyle yaşardı. İlme ve talebelere çok önem verirdi. Genelde Behdînan Bölgesinde, özelde Barzan’da ilmi yaygınlaştırmak için değişik yerlerden âlimleri getirirdi ki bunlardan biri Mela Ahmed b. Abdulhalık Akrawî’dir. 1291/1874 yılında vefat eden ve “Seyda”  unvanıyla da anılan Şeyh Abdüsselam Barzanî’nin geride bıraktığı bazı eserler şunlardır:

1) Fıkıhla ilgili bir kitap

2) Eqîdeya Îmanê (Kürtçe yazmıştır)

3) Kudsiyye Risalesi Çevirisi: Şeyh Abdüsselam, Şeyh Hace Behaeddîn Nakşibendî’nin sözlerinden oluşan bu risaleyi Farsçadan Kürtçeye çevirmiştir.

4) Tam nüshası elde bulunmayan ve Barzan Kütüphanesinin yanmasıyla ilgili söylediği bir Kürtçe Kaside. Bu kasidenin kısaca öyküsü şöyledir: Seyyid Taha Nehrî’nin oğlu Şeyh Ubeydullah, ilim tahsili ve araştırmalar için geldiği Barzan’da buranın kütüphanesinde yaktığı lambanın ışığında bazen gece geç saatlere kadar çalışır ve kitapları incelerdi. Bir gece yine lambasını yakarak çalışmaya başlamış ve bir süre sonra uykuya dalmıştır. Kendisi uykudayken lamba düşmüş ve kitapların bulunduğu rafların yanmasına neden olmuştur.

Şeyh Muhammed Barzanî (ö. 1902)

Birinci Şeyh Abdüsselam Barzanî’nin oğludur. Barzan Tekkesi ve Medresesi’nin idaresi babasından sonra kendisine geçmiş ve o da bu misyonunu 1884-1902 yılları arasında yerine getirmiştir. Ancak babasının zamanında yaşanan sakin süreç, oğlu Şeyh Muhammed zamanında yerini bir dizi karmaşık olay ve ilişkilere bırakmıştır. Bu olayların bir tarafında Şeyh Muhammed Barzanî, bir tarafında otoritelerinin zayıflayacağından endişe eden bölge ağaları ve aşiret reisleri, bir tarafında Şeyh Ubeydullah Nehrî’nin oğlu Şeyh Muhammed Sıddık, bir tarafında da Osmanlı Devleti ve onun bölgeyle ilgilenen valileri yer almıştır. Kürtlerin sosyal dokusuna ışık tutan bu ilişkileri ve bu bağlamda yaşanan olguları burada Şeyh Muhammed Barzanî etrafında özetlemekte yarar görüyoruz.

Şeyh Muhammed Barzanî ve Yöre Ağaları: Şeyh Muhammed Barzanî’nin özelde Barzan’da, genelde Behdînan Bölgesi’nde yürüttüğü ilmî ve tasavvufî faaliyetler neticesinde binlerce mürit ve taraftar edinmesi yöredeki ağaları ve aşiret reislerini endişelendirmeye başladı. Zira yıllardan beri sömürdükleri yöre insanları onların çevresinden yavaş yavaş ayrılıyor ve Şeyh Muhammed Barzanî’nin etrafında toplanıyorlardı. Bu da onlar için bir eksen kayması ve otorite zayıflaması anlamına geliyordu. Bu ağa ve aşiret reislerinin başında 1880 yılından beri Zêbar mıntıkasına hükmeden ve bu mıntıkaya giriş yapan bazı aile ve aşiretlerden vergi alan Fettah Ağa geliyordu. Fettah Ağa 1885 yılında yöresel nüfuzunun zayıflamasından endişe ederek Musul Valisi’ne başvurdu ve Şeyh Muhammed Barzanî’nin halkı Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmaya teşvik ettiği yönünde ihbarda bulundu. Vali bunun üzerine Şeyh Muhammed’i Musul’a çağırdı ve burada mecburî ikamete tabi tuttu. Şeyh’in taraftarları onu geri getirmek için Musul’a doğru kitlesel olarak gittikleri sırada Musul’a girmeleri engellendi ve genç olanları askerlik görevi adı altında alıkonuldular. Bunun üzerine Şeyh Muhammed bir yolunu bulup Barzan’a döndü. 

1886 yılında Zêbar Ağaları bu kez Şeyh Muhammed’i öldürme planı yaptılar ve bunun için bir adam ayarladılar. Durumdan haberdar edilen Şeyh Muhammed bunun üzerine Barzan’ı terk ederek Şîrwan mıntıkasına gitti. Şirwanîler ona dokuz yıl sahip çıktılar. Zêbar ağaları bu kez resmî makamlar nezdindeki nüfuzlarını kullanarak Şeyh’in taraftarlarından askerlik çağında olanların askere alınmalarını gerçekleştirdiler. Bu durum Şeyh ve taraftarlarının hem bu ağalara hem de Osmanlı Devleti’ne tepki göstermelerine neden oldu. Bu bağlamda Şeyh Muhammed’e sahip çıkan ve ona yardımcı olan Şirwanîler ve Berojîler Fettah Ağa’ya karşı bir saldırı düzenleyerek onu Beroj mıntıkasından kovdular. 1891 yılındaki bu saldırıda oğlu öldürülen Muhammed Ağa Sûrcî ve taraftarlarının katılmasıyla Şeyh Muhammed karşıtı muhalefet de genişletilmiş oldu. 

Şeyh Muhammed Barzanî, vefat ettiği 1902 yılına kadar ilim ve irşat hizmetlerini sürdürmüş, vefatından sonra yerine oğlu İkinci Şeyh Abdüsselam geçmiştir

İkinci Şeyh Abdüsselam Barzanî (ö. 1914)

-Şeyh Muhammed Barzanî’nin beş oğlundan en büyüğü olup 1868 yılında doğdu.

-Babasının vefatından sonra Barzan Tekkesi’nin başına kendisi geçti.

-Nakşibendilik tarikatını memleketin dört bir yanına yaydı.

-Değişik aşiretlerden binlerce müridi oldu.

-Müritler onun göstereceği yolda canlarını vereceklerine dair yemin ederlerdi.

-Müritlerinden topladığı vergileri fakirlere dağıtarak sınıfsal farkı asgariye indirdi

-Nakşibendiliğin Hakkâri üzerinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine yayılması onun zamanında başladı.

-İlme çok önem verdi ve Mela Ahmed Akrawî’yi maaşlı müderris olarak tayin etti.

Onun reform niteliğinde olan bazı toplumsal icraatları şunlardır:

1. Özel mülkiyetin ekonomik sınıfsal düşmanlığı körükleyecek boyuta ulaşmasına izin vermedi.

2. Barzan Bölgesi arazilerini çiftçiler arasında dağıttı.

3. Başlık parasını ve kızları zorla evlendirmeyi yasakladı.

4. Her köyde bir cami yaptırdı, camileri hem birer ibadetgâh hem de birer danışma meclisi niteliğindeydi.

5.Her köyde o köyün bütün işleriyle ilgilenecek birer sevk ve idare heyeti kurdu.

6. Ordusunu her Kürt aşiretinden birer askeri gücün iştirakiyle oluşturdu ve her gücün başına kendi içlerinden bir komutan tayin etti

7. Hiçbir ayırım yapmadan her kes arasında sosyal adaleti sağlamaya önem verdi.

Gayr-ı Müslimleri Himaye Etmesi

-Şeyh Abdüsselam başta Hıristiyanlar olmak üzere Gayr-ı Müslimlere yüksek bir dini hoşgörü ile yaklaşır ve onları himaye etmeyi temel görev sayardı.

-Bunun somut örneklerinden biri şudur: İki Kürt aşireti cihat adı altında Hıristiyan TAHUMA aşiretine karşı harekete geçmek isteyince Şeyh Abdüsselam müdahale ederek büyük bir faciayı önledi.

-Hristiyanlara karşıki adaletinden dolayı “da” bağlacıyla “Hıristiyanların da Şeyhi” diye anılmaktaydı.

Bir Kürt Özerkliği İçin Kürt İttifakına Önem Vermesi

-Şeyh Abdüsselam, Barzaniler ailesi içerisinde Kürt yurtseverliğinin babası olarak biliniyor.

-Öbür Kürt aşiretleriyle ittifak kurmaya büyük önem verir, siyasi ve askeri bir birlik oluşturmaya çalışırdı.

-Kürt hakları için Behdinan aşiretleri arasında mekik dokurdu.

-Şu söz ona aittir: Ey Kürtler! Ayrılığa düşmeyin, birleşin. Kendi aranızda birlik olursanız kimse sizi mağlup edemez”.

-Özerk bir Kürt yönetimini kurmak için İmadiye’yi hareket noktası olarak kabul eden Şeyh Abdüsselam 1907 yılında 500 askeriyle birlikte İmadiye’ye girdi ve kayınpederi Hacı Abdülaziz’e misafir oldu

-İmadiye Kaymakamının vekili olan Demelûcî’ye şöyle der: (Demelûcî, İmaretu Behdînan, s. 83-84): “Osmanlılara sadakat ve bağlılığımızı her seferinde vurgulamamıza rağmen bu devlet aleyhimizde oluşturulan gerçekdışı raporlara göre hareket ederek halkımız üzerindeki zulüm ve baskıları her geçen gün daha da arttırmaktadır. Dolayısıyla bu kölelikten kurtulup kendi kendimizi yönetmekten başka bir çaremiz kalmamıştır”.

Dihok Vesikası ve Yankıları

Özerk bir Kürt yönetimi yolunda ulaşabildiği Kürt aşiretleriyle ittifak kurmaya yoğun bir mesai ayıran Şeyh Abdüsselam 1907 yılında Dihok’ta Şeyh Nur Muhammed Birîfkanî’nin evinde aşiretlerin üst düzey yetkilileri ile bir toplantı yaptı. Toplantının ardından oy birliğiyle kabul edilen 7 maddelik bir talepnameyi Bab-ı Ali’ye gönderdi. “Dihok Vesikası” olarak bilinen ve bu talepnamenin birer nüshasını Seyyid Abdulkadir Nehrî ve Emin Alî Bedirhan gibi Kürt büyüklerine gönderdi. Mesud Barzani’ye göre 1907 yılında Bab-ı Ali’ye gönderilen bu vesikanın yedi maddesi şunlardır:

1. Kürt dilinin beş Kürt ilçesinde (İmadiye, Akra, Dihok, Zaho ve Sincar) resmi dil olarak kabul edilmelidir,

2. Eğitimin Kürt diliyle yapılmalıdır,

3. Kaymakam, Nahiye Müdürleri ve diğer görevliler Kürtçe bilenler arasından seçilmelidir,

4. Alınan kararlar ve verilen hükümler İslam adaletine uygun olmalıdır.

5. Yargı ve fetva makamına seçilecek olanlar Şafii olmalıdır, çünkü Kürtler Şafidir,

6. Kürtlerden alınan vergiler İslam hukukunun tayin ettiği oranlarla sınırlı tutulmalı, fazlası iptal edilmelidir,

7. Toplanan vergiler başta yol yapımı olmak üzere beş Kürt ilçesinin ihtiyaçlarına sarf edilmelidir.

Bu talepler Bab-ı Ali’nin tepkisiyle karşılaşır. Devlet bunu bir ayrılıkçı vesika olarak kabul eder ve vesikayı imzalayanları Rus işbirlikçileri olarak ilan eder.

İttihatçılarla Savaşı

1908 yılında Sultan II. Abdülhamit azledilir, bir yıl sonra İttihat ve Terakkiciler yönetime el koyar ve Şeyh’in güçlerine karşı seferberlik ilan ederler.

-Seferberlik ilanıyla beraber Barzan üzerine Dağıstanlı Muhammed Fazıl Paşa komutasında 6.000 savaşçıdan ve 6 toptan oluşan büyük bir askeri güç gönderilir ve Şeyh’ten teslim olması istenir.

-Şeyh verdiği yazılı cevapta şöyle der: “Hayata önem vermem ve ölümden korkmam. Geldiğimiz aşamada sizlerle savaşmaktan başka bir yol kalmamıştır; istediğini yap!”

-Bunu söyleyen Şeyh kendi güçlerini Bires Dağı’nda konuşlandırır ve bu güçlerin başına komutan olarak Feqî Abdurrahman, Xwoşewî Silkî, Abdî Bîkulî, Hacî Durî ve Süleyman Osman’ı tayin eder.

-Dînarte yakınlarında meydana gelen şiddetli çatışmada Şeyh’in güçlerinden Sarim ve Amil adlarında iki savaşçı öldürülüp Salih Bîrsiyafî adlı biri de yaralanırken, karşı taraf çok sayıda kayıp verir ve 50 asker silahlarıyla birlikte teslim alınır. Esirler daha sonra serbest bırakılır.

-Bu başarısızlığı hazmedemeyen Muhammed Fazıl Paşa bazı Kürt aşiretlerinden de yararlanarak takviye ettiği güçleriyle Şeyh’in güçlerine karşı yeniden büyük bir saldırıya geçer.

-Bu büyük güç karşısında tutunamayan Şeyh Abdüsselam askerlerini küçük müfrezeler halinde dağıtır ve kendisi de Hıristiyanların yoğunlukta oldukları Teyarî mıntıkasına gidip Mar Şem’ûn’a sığınır.

-Muhammed Fazıl Paşa ordusu Barzan’da taş üstünde taş bırakmaz, köyleri yakar, her yeri talan eder, kadın ve çocukları bile esir alır ve Barzan’ı iki tabur askerle kışlası haline getirir.

-Bu korkunç yıkım esnasında Şeyh Abdüsselam’ın kardeşi Molla Mustafa Barzanî de daha üç yaşındayken annesiyle birlikte esir edilir ve Musul’da annesiyle birlikte zindana atılır.

Prof. Kadri YILDIRIM  KÜRT MEDRESELERİ VE ÂLİMLERİ ESERİNDE ALINMIŞTIR.




Bu haber 832 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER Manşetler Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI YUKARI