Yağmur ENSARİ “Cuma Sohbetleri” köşemizin bu haftaki konuğu Diyarbakır Sümer Cami imamı Abdulvasi Yaz. Abdulvasi Yaz ile...
Yağmur ENSARİ
“Cuma Sohbetleri” köşemizin bu haftaki konuğu Diyarbakır Sümer Cami imamı Abdulvasi Yaz. Abdulvasi Yaz ile görüştük. Bu kapsamda görüştüğümüz Yaz, İslam dininin açık olduğunu, bir Müslüman ve Gayrimüslim’ in kardeş olamayacağını, sadece aynı ortamda yaşayabileceklerini söyleyerek, İslam kardeşliğine dair konuştu.
Konya’da billboarda asılan ve içeriğinde Müslümanlar Gayrimüslimlere kardeş olamaz mesajını barındıran afiş birçok kesim tarafından eleştirilmişti. İslam Dininin öyle bir kardeşliği kabul edip etmediğine dair Diyarbakır Sümer Cami İmamı Abdulvasi Yaz ile görüştük. Bu kapsamda görüştüğümüz Yaz, İslam dininin açık olduğunu, bir Müslüman ve Gayrimüslim’ in kardeş olamayacağını, sadece aynı ortamda yaşayabileceklerini söyleyerek, İslam kardeşliğine dair konuştu. İslam kardeşliğine dair açıklamalarda bulunan Yaz,“ Mümin, mümin olmayanlarla kardeş olamazlar. Müslüman olmayanlar da Müslümanlar içerisinde pekâlâ yaşayabilirler. İslam adaletinden istifade edebilirler. İslam adaleti içerisinde bütün hak ve hukukları hatta dinlerini dahi en güzel şekliyle sürdürebilirler” dedi.
-İSLAM KARDEŞLİĞİ NEDİR?
YAZ: İnnemel mu’minune ihve(hucurat/10.) yani cenaballah’ın Kurân’da bizi kardeşleştirdiği ayet. Ancak mu’minler kardeştir. İnnemel mu’minune ihve ayeti kerime bu. Bunun mealinde buna benzer Kur’an-ı kerimde birçok ayet geçmekte. Ancak müminler müminlerle kardeş olur.
-PEKİ, MÜMİNLERİN DIŞINDA İSLAM’DA KARDEŞLİK VAR MIDIR, YANİ MÜMİN OLMAYAN BİRİYLE KARDEŞLİK OLUR MU?
YAZ: Mümin, mümin olmayanlarla kardeş olabilirler mi hayır. Mümin, mümin olmayanlarla kardeş olamazlar. Peki, mümin, mümin olmayanlarla birlikte yaşayabilir mi evet. Ama bunun şartları var: Müslüman olan bir toplumda Müslümanların çoğunlukta bulunduğu ya da azınlık dahi olduğu bir toplumda Müslüman olanlar kendi iradelerini başkalarına teslim etmez, iradelerine kendileri sahip çıkar. Ama topraklar eğer İslam’ın toprağıysa, iradenin tamamen Müslümanların elinde olması lazım ve irade Müslümanlar arasında olması lazım. Müslüman olmayanlar da Müslümanlar içerisinde pekâlâ yaşayabilirler. İslam adaletinden istifade edebilirler. İslam adaleti içerisinde bütün hak ve hukukları hatta dinlerini dahi en güzel şekliyle sürdürebilirler.
-BU BİRLİKTE YAŞAYA BİLME HANGİ HUSUSLARDA SON BULUR?
YAZ: Ne zaman Müslüman olmayanlara karşı İslam toplumlarında engellemeler gelir, o insanlar İslam düşmanlarıyla eğer ittifak ederlerse tıpkı bu asrımızda olduğu gibi. İslam düşmanları onlara yardımcı olurlarsa, onların gölgesinde çalışırlarsa, onların iradesi çerçevesinde hareket ederlerse, eğer o Müslüman da olsa gayrimüslim de olsa o insanlarla kardeşlik mefhumu ortadan kalkar. Yani o insanlar İslam’a göre Müslümanların bağlı bulunduğu iradeye değil, başka iradeleri topluma empoze etmeye çalışır, hele Müslüman olanlar Müslümanın kardeşliği değil Müslümanın düşmanı olanlarla işbirliği yaparsa burada tamamen her şey sona erer. Orda kardeşlik ortadan kalkıyor 1, 2.’si orada İslam toplumu onlarla yaşamayı da sınırlamayı getiriyorlar. Nasıl, ne konuda sınırlama getiriyor? Müslümanların arasında başka İslam düşmanlarıyla işbirliği yapanlar engellenir. Hapse atılır, sürgün edilir. Mademki İslam toplumunda Müslümanların dışında bir toplumla yani o memleketin düşmanlarıyla ittifak içerisinde o Müslümanlara karşı, kendi ülkemize karşı toplumun birlik ve beraberliğini, ümmet anlayışını bozuyorlarsa o insanlara hiçbir zaman hoşgörüyle bakılmaz, İslam toplumu içerisinde onların bütün yaptıklarına sınırlana getirilir. Hatta sürgün dâhildir.
-KURAN’DA BU İRADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN VERİLMEMESİNE DAİR BİR AYET VAR MIDIR?
YAZ: 1: iradeni vermeyeceksin ayeti kelime var. Yaeyyuhellezine amenu latettehizul yehude velen nesara evliyae mindunil müminin. Yahudilerin nesaralarını veli edinmeyin diyor cenaballah. Kim ki sizde Yahudilerin nesaraları, onların kitabı, ahiret inancı var. İradelerinizi onlara teslim ederseniz siz de onlardansınız. İslam iradeyi başkalarına yani Yahudi’ye, Hristiyan’a teslim etmeyi engelliyor. Yani ben bir Müslüman olarak Amerikan çıkarları için çalışamam, onları kendime veli edinmem. Fransızları kendime veli edinmem, kendi irademle onların gölgesinde çalışmam. Rusya’nın menfaatleri için İslam topraklarında çalışamam. Bunu yapan bir Müslüman İslam düşmanlarından bir tanesidir. Onların çıkarlarına çalışıyorsa onların askerlerinden, halkından farksızdır. İslam olarak biz kendi mumun kardeşlerimizi ve iman coğrafyasında onları veli edinmekle yükümlüyüz. Peki, kendi aramızda nasıl olacağız? Kemdi aramızda da: ben bir Yezidi’ye kardeşim deyip Müslüman kardeşimi bir tarafa bırakıp, yezidiyle onlara karşı bir savaş açtığım andan itibaren Yezidi’den farkım yoktur. Çünkü İslam’da kendi topraklarında, kendi öz iradesine karşı savaşmaya rahmetle bakılmaz. Fitneye, küfre karşı şedid kendi insanlarına karşı son derece merhametli olacaksın. Yani halk9nızın bir kısmı yetmiş bin TL maaş alıyorsa elli bin, yirmi bin TL maaş alıyorsa, bir kısmı da iki bin TL maaş alıyorsa bu İslami bir adalet değildir. Bu merhamet değildir. Maaş açısından buna merhamet demeyiz.
2: bir kısım insanlara en hızlı zenginleşme yolunu açıyorsanız ve o insanlara her türlü kolaylık sağlıyorsanız, ama orta direk ve aşağısı dediğimiz Müslüman halkın çoğunluğuna adalet gereği onların da bütçelerini, ev sahibi olmaları için hiçbir çalışmanız yoksa bu ilahi adaletin dışında, rahmetin dışında olan bir anlayıştır. “ Habeşistanlı bir köle ile peygamberin kabilesinden olan Kureyş kabilesinin en şereflisi arasında herhangi bir fark yoktur. İslam eşitlik dinidir, adalet dinidir.
-BÜTÜN BU ADALETSİZLİKLERİN TEMELİNDE NE YATMAKTADIR?
YAZ: Eğer biz, topraklarımızda tüm yasalarımızı İslam’ın eşitlik ve adalet temeli üzerine inşa edersek aramızda hiçbir sorun çıkmaz. Memleketimizde hiçbir şey olmaz. Küfre, fitneye, delalete karşı şedid, kendi aramızda da son derce merhametli olursak İslam’ın emrettiği gibi hiçbir zaman küfrün İslam topraklarında hiçbir işi olamaz. Yaşayamazlar, müdahale edemezler. Peki, biz ne yapıyoruz? Biz bunun tam tersini yapıyoruz. Küfrün taşıdığı ideolojiyi taşıyoruz. Çıkar, menfaat, irade açısından onların çıkarına çalışıyoruz. Ama kendi iman coğrafyamıza milletimizin karşısında emir ve komutayı küfürden alıyoruz. Yani emir, komutayı dinimizden almıyoruz. Dinimize göre adaleti kendi milletimiz üzerinde almıyoruz. Uygulamadığımız için şefkatimizi, merhametimizi, rahmetimizi bugün tüm bu problemler adaletsizlikten dolayı, hukuksuzluktan dolayı meydana çıkmaktadır. Merhamet ve şefkati halkımıza yansıtmadığımız için bu adaletsizlikler meydana çıkmaktadır.
-PEKİ, BU BAHSETTİĞİMİZ KONULARA DAİR NELER YAPMAMIZ GEREKİYOR?
YAZ: Kitabımızı açarsak zaten sahabeler’ in adaletini, Peygamber Efendimizin asrısaadet dediğimiz o dönemdeki adaletini zaten görürüz. Bizim şuanda memleketimizdeki yasalar Kuran’a göre değil. Yasalarımızın yüzde 90’ı Avrupa yasalarıdır. Şefkat ve merhamet açısından biz, belli bir zamana kadar da sürekli olarak siyasi iktidarların vicdanına bırakıldık. Mesela iktidardaki parti Allahtan ve dinden uzaksa dine yakınları sonuna kadar ezdiler. Ama dindar iktidar geldiğinde dinin üzerinde bir takım esneklikler yapıldı. Din açısından hürriyetin 1-2 kapısının açıldığını görmekteyiz, bu gayet güzel oldu. Ama halkımıza karşı ilk etapta şefkat ve merhameti dile getirdiğimiz zaman söz konusu şefkat ve merhameti, para, ev, araba sanırsak yanılmış oluruz. Tabi halkımıza bunları da yansıtacağız ama ideolojik olarak halkımıza yardımcı olmalıyız. Okullardaki öğrencilerimizi küfür, içki, bağımlılık gibi bataklıklardan kendi evlatlarımızmış gibi uzaklaştıracağız. Bir tane evladımız dahi fitne ve küfrün içindeyse evlatlarımızı oradan çıkarmalıyız. Bizler Müslümanlar olarak sürekli birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Bu birlik ve beraberliğimizi de yeni nesillere aktarmalıyız. Kuran ahlaklı gençler yetiştirerek, İslam kardeşliğine ve birliğine sahip çıkmalıyız.
Bu haber 36 defa okunmuştur.