Bugun...


Abdulsamet Özer

facebook-paylas
MAL DA YALAN MÜLK DE YALAN!
Tarih: 11-10-2020 19:01:00 Güncelleme: 11-10-2020 19:01:00


İslâmın beş şartından biri, malın zekâtını vermektir. Zekât vermek, elbette lazımdır. Zekâtı seve seve ve İslâmiyetin emrettiği kimselere vermelidir.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı kerimde, çok yerde namazla zekât beraber “Namazı kılın, zekâtı verin” buyuruluyor. Zekât vermeyene, Allah lanet eder. Kıtlıklara maruz kalır, temiz malını kirletmiş olur, o mal telef olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “En faziletli ibadet namaz, sonra zekâttır.”

Mal sahibi mülk sahibi

Hani bunun ilk sahibi.

Mal da yalan mülk de yalan

Var biraz da sen oyalan.

Yunus Emre ne güzel de bahsetmiş. asırlar öncesinden teşhisi koymuş. Yalan dünyaya o kadar kapılmışız ki gerçek sahibi kim? Biz ne yapıyoruz burada? Ne için geldik buraya, sormak aklımızın ucundan geçmiyor. Dünya nimetleri gözümüzü o kadar kör etmiş ki sanki hiç gitmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Para, pul, şan, şöhret hepsi yalan bir kandırmaca. Başına bir iş gelmeden anlamıyor bunu insanoğlu. Açın gözünüzü diyor yunus emre açın ki sadece oyalanmayın burada hakikati görün diyor, uyarıyor.

Dolayısıyla geçici olan bu dünyada biriktirilen altın, gümüş, kağıt para, büyükbaş, küçükbaş hayvan, kağıt para ve ayrıca tarlada ekilen ekine düşen zekatı hak sahibi Müslümanlara vermekten kaçınmayalım. Bunun bir vebalinin olduğunu ve dünya malının dünyada kalacağını biliyoruz. O halde Rabbimizin namazdan sonra ve hatta namazla birlikte zikredilen zekata pür dikkat kesilelim.

Bir hadis-i şerifte “Hastayı sadakayla, malı zekâtla koruyun!” buyurulmaktadır.

Resulullah efendimiz, “Zekâtı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin boynuna sarılır” buyurup şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu: “Hak teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar. O mallar Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp baştan ayağa kadar onları sokacaktır.” (Âl-i İmran 180)

Bu acı azaplardan kurtulmak için, malların zekâtını vermek şarttır. Zekât kırkta bir, uşur onda bir verilir. Kur’an-ı kerimde, “Malı, parayı biriktirip zekâtını vermeyene çok acı azabı müjdele! Zekâtı verilmeyen mal, para, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahibinin alnına, böğrüne, sırtına mühür gibi basılacaktır” buyurulmuştur. (Tevbe 34, 35)

Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi gerekir.

Zâdül-mukvîn kitabında deniyor ki: “Eski âlimler yazmış ki, beş şeyi yapmayan, beş şeyden mahrum olur: 1- Malının zekâtını vermeyen, malının hayrını görmez. 2- Uşrunu vermeyenin, tarlasında, kazancında bereket kalmaz. 3- Sadaka vermeyenin, vücudunda sıhhat kalmaz. 4- Dua etmeyen, arzusuna kavuşamaz. 5- Namaz vakti gelince, kılmak istemeyen, son nefeste kelime-i şehadet getiremez. Namaz kılmanın birinci vazife olduğuna inandığı hâlde, tembellik ederek kılmayan fasıktır.”

“Kur’ân-ı kerimde üç şey, üç şeyle beraber bildirildi. Bunlardan biri yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz. Peygambere itaat edilmedikçe, Allahü teâlâya itaat edilmiş olmaz. Anaya, babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz. Malın zekâtı verilmedikçe, namazlar kabul olmaz.”

İmâm-ı Gazâlî hazretleri, mahşer gününü anlatırken buyuruyor ki: “İnsanlardan her biri, dünyada sımsıkı sakladıkları malı boyunlarına geçirmişlerdir. Deve zekâtını vermeyenlerin, boynuna deve yüklenir. Öyle bağırır ve ağırlaşır ki, büyük dağlar gibi olur. Sığır, koyun zekâtı vermeyenler de, böyle olur. Bunların feryatları âdeta gök gürlemesi gibidir.

Bunun için zengin olan her Müslümanın, elindeki malının zekâtını seve seve ve İslâmiyetin emrettiği kimselere vermesi lazımdır.

Malını seven bir kimse, niçin başkalarına bırakıp gitmektedir. İnsan, malının hepsini veremezse, hiç olmazsa kendini de, bir vâris yerine koyup, hissesini ahiret yolunda harcamalı veya zekâtını verip azaptan kurtulmalıdır. Abdullah-i Ensârî hazretlerinin buyuruyor ki: “Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, ye de, yok olsun!”

Hadis-i şerifte; “Ey Âdemoğlu! Benim malım, benim malım dersin. O maldan senin olan, yiyerek yok ettiğin, giyerek eskittiğin ve Allah için vererek, sonsuz yaşattığındır” buyurulmaktadır. Gerisi yok olup gidecektir. Kimse beraberinde bir çorap dahi götüremeyecektir.



Bu yazı 714 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI