“İttihad” ve “vahdet” birlik anlamına gelen önemli kavramlardandır. “İttihadı İslam” İslam birliği demektir. Ümmeti binbir parçaya bölen batı, ikinci dünya savaşından sonra farklı farklı birlikler ve teşkilatlar oluşturdular. Birleşmiş Milletler ve Nato gibi kurumlar, bu dönemde kurulan Haçlı batının kurduğu şer ittifaklarıdır. IMF ve Dünya Bankası gibi ekonomik birlikler yine bu dönemde kurulan sömürü kurumlarıdır. Varşova paktı da Natoya karşı bir birlik olarak kurulmuş ve daha sonra dağılmıştır. Batı geçmişte birbirlerini bile hunharca öldürmüş ve ikinci dünya savaşından sonra yeter artık deyip iç savaşlarını bitirme kararı aldılar.Bu karardan sonra sözü edilen kuruluş ve ittifaklar kurmaya başladılar.
Buna mukabil, riyaseti Osmanlı’nın elinde bulunan hilafet müessesesini kaldırttılar. İslam Birliğini dağıtıp ümmeti paramparça ettiler. Hilafeti kaldırmakla beraber harf inkilabını da gerçekleştirdiler. Hem kültür ve tarihinden kopardılar müslümanları hem de Osmanlı İmparatorluğunu yıkarak istedikleri şekilde yönetimler oluşturdular. Bir dönem yüzölçümü 25 milyon kilometre karelere kadar çıkan Osmanlı İmparatorluğunu, çeşitli parçalara bölerek güçsüz devlet ve devletçikler oluşturdular. Bu küçük ve güçsüz ülkecikleri kendilerine bağladılar. Sayısı 57 yi bulan İslam devletleri günümüzde etkisiz ve güçsüz.Türkiye ve İran’ı kısmen istisna edebiliriz.Yeni kurdukları bu devletlerin başına kendilerine hizmet edecek yöneticiler, işbirlikçiler getirdiler. Ümmet anlayışından uzak, ırkçılığı körükleyen ulus devler kurdular ve ara ara birbirlerine düşürdüler. Hatta Alevi ve sünniler arasında mezhep kavgalarını bile çakardılar.Ülkemiz bunu geçmişte yaşadı. Yemen şimdi bu şavaşları yaşıyor maalesef. İran ve Suudi Arabistan sürekli birbirlerine mesafeli. Bu anlaşmazlıkları hep körüklediler.On yıl boyunca Irak-İran savaşı çıkardılar ve Irakı desteklediler. Küveyte soktular Irakı. Bütün bunlar, uzun süre yapılan şeytani planların bir sonucu olarak gerçekleşmiş olan hazin sonuçlardır.
Zalim batı biliyor ki, İttihat ve ittifaklar güçtür, kuvvettir. İhtilaf ve tefrika ise kan kaybı ve zayıf düşmektir. Bu yüzden küçük lokmalar haline getirip rahat sömürmek ve Siyonist İsrailin “arz-ı mevud” hedefini gerçekleştirmek için yapılan ameliyelerdir. Vadedilmiş toprakları elde edebilmek için her şeyin meşru olduğunu düşünürler. Yani anlayacağınız, tarih boyunca yaptıkları yetmiyormuş gibi, Türkiye dahil olmak üzere bir çok yeri daha işgal etmek istemektedirler. Filistin topraklarının yüzde 90 nından fazlasını işgal etmiş olmalarına rağmen, küçücük Gazze topraklarını bile Filistin halkına çok gören bir vahşi Siyonizmden ve onu destekleyen batıdan bahsediyoruz.
Bizde hilafet kaldırılırken batıda Papalık ve krallıklar devam etti . Onlar birlik içinde olsunlar ancak İslam coğrafyası birleşmesin, paramparça olsun, birbirleriyle uğraşsınlar, cahil ve muhtaç hale gelsinler.Amaçladıkları bu.İnsan hakları dedikleri zaman, sadece kendi haklarını anlamaktadırlar. Bizim nesil 50 yıl önceki dili anlamaz ve okuyamaz hale getirilmiştir. Halbuki başka milletler, binlerce yıl önceki kelimeleri konuşmakta/anlamakta ve tarihlerinden, kültürlerden koparılmamış bulunmaktadırlar.
Hz Adem’in çocukları Habil ve Kabil’den itibaren hak-batıl, zalim-mazlum mücadelesi başladı. Bu amaçla birlikler ve ittifaklar kuruldu ve taraftarlar oluştu.Allah’ın yolunda olup sıratı müstakim üzere yürüyenlerle şeytanın askerleri arasında mücadeleler hiç eksilmedi, artarak devam etti. Üstad N F Kısakürek bu iki yolu şöyle şiirleştirmiştir:” Oluklar çift, birinden nur akar diğerinden kir”
Ogün bu gündür hak ile batılın mücadelesi devam etmektedir:Hz İbrahim ile Nemrut’un, Hz Musa ile Firavun’un, Efendimiz ( sav) ile Ebu Cehillerin, Ebu Leheplerin mücadelesi şeklinde süregelmiş olup günümüze kadar devam etmiştir ve kıyamete kadar da devam edecektir. HİZBULLAH ve HİZBÜŞŞEYTAN olarakta adlandırabiliriz bu iki yolu.Yada kendilerine nimetler verilen sadıkların yolu ile gazaba uğramış ve sapıtmış yahudi ve hristiyanların yolu olarak isimlendirilir. Bu mücadele çok farklı isimler adı altında tarihte yerini almıştır. Siyonist İsrail ve insanlıktan nasipsiz ABD ve batı, Hakkı temsil eden İslam alemini yok etme peşindeler. Bu amaçla tarih boyunca planlı ve sinsi bir mücadele içinde olmuşlardır. İslama karşı birlik içindeler ve “ Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin, onlar birbirinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse oda onlardandır “ (Maide 51).
Öldürmek, sömürmek, işgal etmek, şeytanı temsil eden batı ve avaneleri için meşrudur. Müslümanların bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürmek, onları birbirlerine düşürüp zayıf hale getirmek, ekonomik olarak fakir, aç ve perişan etmek, bir zevktir. Özellikle yahudiler çok zengin olup güçlü lobiler oluşturdular ve batıyı etkilediler. Azgın bir millet olarak bir çok kere ağır bedeller ödediler. Örneğin Hitler’in yahudi soykırımını herkes bilmektedir.
Bütün bu zulüm ve sömürülerini hissettirmeden yapabilmek için de, hakkın ve haklının yanında yer alan insanları bi şekilde cahil bıraktılar. Eğitimlerine müdahale edip geri kalmalarını sağladılar. Fulbrayt antlaşması bu konunun en bariz örneğidir.En büyük şeytan ABD, bu anlaşma ile Türkiye dahil bir çok ülkenin eğimine direk müdahale etmişlerdir. Halen bu anlaşma geçerli olup eğitimimize yön vermektedirler. Bizi adeta kendi celladına aşık bırakarak, ümmetin yönünü düşman batıya çevirdiler. Dostlarını düşman, düşmanları dost gibi lanse etmeye çalıştılar. Maddi güç ve özellikle basının gücüyle algı operasyonları yaptılar. İşin farkına varan kişileri de bi şekilde susturdular veya yok ettiler.
Vahşi batı ve siyonistler, sömürü, zulüm ve asimilasyonun yanında hunharca katliamlarda da bulundular/ bulunuyorlar. Yirmi günden beri yaşanan soykırım ve vahşeti en büyük şeytan ABD olmak üzere neredeyse bütün batı zevkle seyrediyor. En ufak bir kınama bile yapmadılar.
Birleşmiş milletler ve ve diğer kurumların hepsi, zalim terör devleti İsrail’in yanında yer aldılar. Hiroşimaya atılan atom bombasından daha fazla bomba atıldı Gazze’ye. 3000 den fazla çocuk, bi o kadarda kadın ve yaşlı şehit ettiler.On binlerce Filistinli kardeşlerimiz de yaralı. Yüzlerce aile tamamen yok edildi.Çok sayıda cami, okul, hastahane ve üniversite yerle bir edildi. Özellikle sağlık personeli, doktor ve hemşireler şehit edildi. Ambulanslar, fırınlar ve su arıtma tesisleri yok edildi, Daracık coğrafyada 2,4 milyon insan aç, susuz, ilaçsız ve elektriksiz, internetsiz bırakılarak dünyayla irtibatları kesildi. Yasak olan beyaz fosforlu ağır bombaları çekinmeden kullandı bu terör devleti.Soykırım yapan Siyonist terör devletini, çok azı hariç bütün batılı devletler, kurum ve kuruluşlar desteklemektedirler. İnsan olmadıklarını adeta ispatladılar.
Bu Siyonist ülke ve vahşi batıdan merhamet beklenmez. Erbakan hocamızın da dediği gibi, bunlar ancak güçten anlarlar. En büyük güç ise BİRLİK olmaktır. İslam Birliğinin ne kadar önemli olduğunu bu gün çok daha iyi anlıyoruz
Erbakan Hoca, D-8 leri kurarken, bütün bu durumları görüyordu. Amacı, daha sonra 60 İslam ülkesini bir araya getirerek ikinci bir adım atmaktı. Son aşamada ise 160 ülkeyi ve bütün mazlum ülkeleri bir araya getirerek büyük bir İSLAM BİRLİĞİNİ kurmaktı. İslam Natosunu, İslam Birleşmiş Milletlerini, bütün ortak kurum ve kuruluşları kurmak amacındaydı. Bu şeytani güçler Hocayı da yarı yolda bıraktılar maalesef. Ancak birileri bu birlik ve beraberlik işini muhakkak takip edip sonuçlandırmalıdır. D-8 leri canlandırmalı ve geliştirmelidir.Batıl olan davada canla başla Çalışan bu vahşi insanların karşısında daha çok çalışmak mecburiyetindeyiz.Çok zaman kaybetmişiz. Bunu telafi etmek zorundayız.
Aksa Tufanı bir umut, bir ışık gibi geliyor bana.Sonun başlangıcı olduğunu düşünüyor ve bazı emmareler de görüyorum. Ümmet yakında ayağa kalkacaktır Allah’ın izniyle.Şimdiden beraber hareket etmeye başladılar bile. Ye’s ve vehn hastalığına düşmeden çok ama çok çalışmak durumundayız.
Üstad Beddiüzzaman Sait Nursi’ye ümmetin hastalıklarını sormuşlar. Cevaben şu üç şeyi söylemiştir:
1) Fakru zaruret (ekonomik olarak fakirlik)
2) Cehalet (Bilgisizlik, ne yaptığını bilmemek, ilim ve teknolojiden yoksun olmak, okumamak, düşünüp üretmemek..)
3)İhtilafı Ümmet yada tefrika:( Müslümanların ayrılığa düşmesi, birliğin olmaması)
Kalkınmanın ve kurtuluşun reçetesi ise, mali ve ekonomik yönden güçlenmek, ilim ve teknolojiye dört elle sarılmak ve son olarakta bütün ümmetin birliğini sağlamak, İSLAM BİRLİĞİNİ kurmaktır.
Bütün bunları yapmak mümkündür. Eğer inanıyorsanız siz ürünsünüz ve başarırsınız. İnanç tekeden bile süt çıkartır diyordu Erbakan hocamız.Biz aslında inancımızı yitirdik ve kaybettik. Tekrar bu inancı elde edebilir ve dünyayı zalimlerden kurtarabiliriz.Biz Kuran’ın ifadesiyle: Küffara karşı çetin, kendi içimizde merhametli olmalıyız.İçerde, sevgi ve merhamet, hoşgörü ve saygı birliliğin, beraberliğin, İSLAM BİRLİĞİ nin olmazsa olmazlardır.
Sözlerimi Allah’ın kelamı ve selamıyla bitirmek istiyorum:” Topyekün Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız ve ayrılığa, tefrikaya düşüp dağılmayınız.”
Selam olsun bu kutlu davada, Hakk’ın yanında yer alanlara, selam olsun mazlumdan yana tavır koyanlara, selam olsun Hamas’a, Kassam Tugaylarına, İslami Cihadın arslanlarına, selam olsun Hizbullaha ve bütün mücahitlerine, selam olsun malıyla, duasıyla , gözyaşlarıyla meydanlarda destek verenlere, Küdüs davasına ve zor durumda bulunan kardeşlerine dışardan da olsa destek olanlara.
Selam olsun Şehit Şeyh Ahmet Yasin’e, Şehit Rantisi’ye, Şehit Muhammed Mursiye. Selam olsun Gazze’nin, Batı Şerya’nın şehitlerine ve tüm şehitlere. İslam Birliğini kuracak olan yiğitlere şimdiden selam olsun. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, nusret ve hidayeti üzerinize olsun aziz dostlar.
Abdurrahman Sevgili
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort