Bu konu gerçekten çok mühim. Aileye yapılan saldırılar en önemli meselemiz olmalıdır.Özellikle son zamanlarda aile kurumuna saldırılar donör tanımaz bir hal aldı.
Aile çökerse toplum da çöker. Son zamanlara kadar en sağlam kurumumuz olan aile, çok yoğun bir bombardıman altına alındı maalesef. Ailenin tahrip edilmesi kanserden daha tehlikeli bir durumdur. Aileleri yıkmak ve dinamitlemek için, ülkemizde uluslararası anlaşmalar imzalandı (2011 yılında İstanbul Sözleşmesi ), kanunlar çıkarıldı( 6284), ETCEP gibi projeler uygulandı, 150 civarında feminist vb derneklerin savunduğu, desteklediği, Sorosların, Ford Vakfının, ABD büyükelçiliği ile pek çok dış gücün desteklediği uluslararası sözleşmeler, yasalar ve projeleridir. Sadece birer problem değil bir felakettir, bir afettir.
Çok üzülerek belirtmeliyim ki Aileler yıkılıyor, AİLE müesseseleri yok ediliyor, aile mefhumunun, aile mefkûresinin kalmadığı bir döneme doğru hızla koşuyoruz. Allah’ın ( cc ) yarattığı kadın ve erkek cinsiyetiyle oynanılıyor. Affedersiniz Lutilik, eşcinsellik, lezbiyenlik, … gibi ahlaksızlıklar kanunlaştırılıyor, meşrulaştırılıyor. Allah’ın yarattığı kadın ve erkeğin fonksiyonlarını benimsemeyip, arzu ettikleri misyonu yüklemeye çalışıyorlar. Allah’ın farklı yarattığı kadını ve erkeği, yani biyolojik cinsiyet eşitliğine itirazları var. Toplumsal cinsiyet eşitliği ifadesini kullanarak yaradılışla, fıtratla mücadele ediliyor. Allah’ın yaratma biçimine başkaldırıyorlar, erkeğe kadın, kadına da erkeklik misyonunu zorla yüklemeye çalışıyorlar. Mesela kadına bıyık takıyorlar, erkeğin kucağına da bir bebek vererek amaçlarını açıkça sembollerle dile getiriyorlar. Aile yıkan bu yasa ve sözleşmelerle yaradılışa itiraz ediliyor, mevcut durum kabul edilmiyor. Allah (cc) ile, yaradılışla, fıtratla, İslami aile yapısıyla büyük bir savaş, büyük bir mücadele başlatılmış durumda.
Toplumumuzda boşanmalar hızla artıyor, evlilikler hızla düşüyor ve neredeyse 30-40 yaşlarından önce evlenen kimse yok. Pek çok kişi evlenmeye cesaret edemiyor, neye uğrayacağını kestiremiyor. Evlenenler ise işin vahametini genellikle bilmeyenlerdir. Ömür boyu nafaka, çocuk haczi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin… ne olduğunu bilmeyenlerdir daha çok. Evlenenler de, ya hiç çocuk yapmıyor, ya da bir ikiyi geçmiyor. Şer odaklarının bütün mücadelelerine ve engellemelerine rağmen, doğan çocukların peşini de asla bırakmıyorlar. O pis ellerini ailelerimizin içinden hiç ama hiç çıkarmıyorlar. Günümüzde nüfusun azaltılması, doğum kontrollerinin teşvik edilmesi, kürtajın gündemden hiç düşürülmemesi, kısırlaştırıcı gıdaların özellikle üretilmesi, yerli tohum yerine ithal tohumların teşvik edilmesi… gibi hain projelerini daima hatırda tutmamız ve uyanık olmamız, oyunlarını bozucu karşı tedbirleri mutlaka almamız gerekir. Her şeye rağmen doğmuş olan çocuklarımız ve gençlerimizi kendilerine benzetmeye çalışmakta, kültür dayatması ve kültür emperyalizmini icra etmektedirler. Bazı aileleri, medyayı, ve devletin kurum ve kuruluşlarını, bürokratları, sivil toplum kuruluşlarını ve siyasileri buna zorlamaktadırlar.Yeni neslin, çocuklarımızın batı kültürü ile ahlaksız bir şekilde yetişmesi için büyük İFSAD gayretleri içine girmiş bulunmaktadırlar.Televizyonlardaki dizilerin pek çoğunun bu amaca hizmet ettiklerini söyleyebiliriz.Toplumu tamamen TEFESSÜH edip, insanımızı özellikle çocuklarımızı ve gençlerimizi kendi benliklerinden, dinlerinden, örf ve adetlerinden, edep ve hayadan koparmak için büyük çabaları var. Öncelikli hedefleri, yukarıdada belirttiğimiz gibi müslüman nüfusu azaltmak ve hatta yok etmektir. Ardından doğmuş olan müslüman çocukların ve gençlerin edepsiz, hayasız , zani ve ahlaksız… bir şekilde eğitilmelerini sağlamak ve arzu ettikleri şekilde batı hayranı olarak yetiştirilmelerini amaçlamaktır. Bu konuda büyük oranda muvaffak olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ülkemizde evlilikler suç, zina ise serbest oldu maalesef. 18 yaşından küçük evlendiği için cezaevlerinde binlerce insanımız var, Hemde gerçek TECAVÜZCÜ lerin arasındalar. Ancak küçük yaşta zina yapmak suç değil. Kendi rızasıyla evlendiği ve huzurlu bir yuva kurduğu halde tecavüzcü suçlamasıyla bu insanlar hapislerde çürüyor, aileleri dağılıyor, çocukları arkadaşları arasına çıkamıyor, “babam niye cezaevine girdi” diye iç acıtıcı sorular soruyorlar ve bu çocuklar toplumda: “ tecavüzcünün oğlu” diye anılmaktadırlar. Mutlu bir şekilde evlenen bu gençlerin eşleri dul ve perişan, çocukları ise yetim bırakılıyor. Büyük travmalar yaşıyor bu aileler. Oysa ki nikahsız bir şekilde yaşı ne olursa olsun zina yapan insanlara en ufak bir suçlama yok, ceza ve mahkumiyet yok. Tekraren söylüyorum: Zina her yaşta serbest, evlilik ise yaşa bağlı olarak suçtur. Halbuki dünyanın pek çok yerinde evlilik yaşı daha düşüktür. Ve evlilik yaşı 18 olan hiçbir ülkede bile bu cezalar yoktur. Mesela ABD de evlilik yaşı 14 tür. Ve bu yaşlarda evlenenlere düğün masrafları devlet tarafından karşılanmakta ve bir miktar aylık bile bağlanmaktadır. Almanya’da her çocuk başı 3000 avro teşvik primi verilmektedir. Nikahlı nikahsız hiç farketmez, yeterki çocuk olsun, nüfus artsın. Bütün bu çabalarına rağmen Allah’a şükürler olsunki nüfusları artmıyor tam tersine düşüyor. İşte bu durum onları çıldırtıyor ve her şeye rağmen İslam aleminde nüfus artış hızı düşse bile, artış devam etmektedir. Esas meselenin arka planı ve korkuları budur. Batıyı çıldırtan ve tuzak üstüne tuzak kurmalarını sağlayan ana gerekçe budur.
Aile, Eğitim ve diğer değerlerimiz büyük tehdit altında. Toplumumuzda Cehalet hakim. Dünyevileştik ve duyarsızlaştık maalesef. İttifak içinde değiliz ve ihtilaflarımız bizi paramparça etti. Tembel ve cahil insanlar olarak birbirimizle uğraşır ve düşmanın ekmeğine yağ sürmekteyiz. Bizi yıkmak isteyen, değerlerimizle oynayan kişi kurum ve kuruluşlarla mücadele edip birlikte çalışacağımız yerde, birbirimizle uğraşmaktan zevk alıyoruz maalesef. İttifak ve ittihattan uzaklaştık/uzaklaştırıldık, etnik ve mezhepsel ihtilaflar…la paramparça olduk, birbirimize karşı kin ve nefret tohumları ekildi ümmet coğrafyasına. İslam Ümmeti, şimdi bu sıkıntılarla boğuşmakta iken, şer odakları da emellerine ulaşmanın zevkini yaşamaktadırlar. Dostumuzu düşmanımızı tanımaz hale geldik.Bilgi değil cehalet bizi sardı sarmaladı. Futboldan bilgisayar oyunlarına kadar, boş şeylerle,fuzuli , faydasız işlerle zamanı öldürmeye başladık. Bizler düşünme ve tefekkürden, üretimden uzaklaştık. Amaçsız bir şekilde gençliğimizi heba ettik.Ve ne kadar önemli konu varsa bi şekilde gündemden uzaklaştırdık.
Basın; aile içi huzursuzluk ve aileyi yıkma anlamında büyük işler icra ediyor. Bu kadar çarpıklık içerisinde AİLE yapımız çökertiliyor, çaktırmadan dinamitleniyor. Bu kaos ortamını bilinçli oluşturup en mühim kurumumuz olan aile paramparça ediliyor. En problemli çocuklar, çok büyük bir oranda parçalanmış aile çocuklarıdır. Uyuşturucunun her türlüsünden tutun, hırsızlığa kadar, kap kaç, yol kesme, tecavüz…den cinayetlere kadar neredeyse bütün suçlar bu şiddet gören ve parçalanmış ailelerin çocukları tarafından yapılmaktadır. Doğru düzgün hiçbir eğitim görmeyen ve sürekli şiddet gören, hiçbir ilgi ve sevgi görmeyen çocuk, fitili çekilmiş bomba hükmündedir. Her suçu işleyebilir, bütün suçları işlemeye müsaittir.
Bu konunun diğer bir cepheside, kadını koruyalım! diye çıkarılan bazı kanunlar ve sözleşmeler ailenin hiçbir bireyine yaramamıştır. En başta kadına şiddeti arttırmış, boşanmalar artmış, cinayetler artmış, evlilikler azalmış, bireyler evlilikten korkar hale gelmişlerdir. Kadının tek taraflı beyanı üzerine kocaya evden uzaklaştırmalar verilmekte ve bu durum kocanın evinden, çocuğundan, düzeninden, huzur ve mutluluğundan …uzaklaşması sonucunu doğurmuştur. Bu psikolojiye giren koca, telafisi mümkün olmayan suçlara, hatta cinayetlere kadar işi ileri boyutlara taşımaktadır. Boşanmalar artınca “ömür boyu nafaka” gibi, “çocuk haczi”… gibi pek çok sorun kendiliğinden oluşmaktadır. Bir çok kadın, bu ömür boyu nafaka işini ve çocuk haczi konusunu bir sektör haline getirmiştir. Erkek bu durumlar karşısında aciz ve çaresiz bırakılmış, itibarı yok edilmiş, evinden kovulmuş, sığınacak bir yeri dahi olmayan gariban bir insan durumuna düşürülmüştür. Bu psikolojiyi taşıyan bir insan neler yapmaz ki ?! Bilerek ve düşünülerek hazırlanmış bu metinlerin, aileleri ve dolayısıyla toplumu ne hale getirdiğini ve getirmeye devam edeceğini varın siz düşünün. Çocuklar futbol topu gibi bir oraya bir buraya savrulmaktadır. Kadının beyanı esas olunca ve erkeğin ifadesine bile hacet duyulmayınca olacağı budur. Bütün kadınlar doğru ve dürüst, bütün erkekler ise yalancı ve değersiz telakki edilirse AİLE BİTER.
Peki bu durumdan kim kazançlı çıkar? Veya bu durumdan kazançlı çıkan aile bireyi var mı? Toplum ve millet olarak bu işten ne gibi bir kazanç sağladık ?! Kadın korunmuş mu oluyor bu yasalarla?! Başta kadın olmak üzere Aile fertlerine huzur ve mutluluk mu gelmiş oldu, kadının değeri ve mutluluğu mu artmış oldu?! Cevabını size bırakıyorum.
Ayrıca, evlilik dinimizin emri, Peygamber Efendimizin sünnetidir. Aile neslin devamı için zaruri bir durumdur. Her kesin soyu sopu, nesli, nesebi belli olmalı. Eski ifadeyle USUL ve FURU denilen alt ve üst nesil belli olmalı ki,aile dediğimiz kurum ortaya çıksın. Sağlam aile yapısı sağlam toplumu oluşturur. Huzurlu aile yapımızda bir sekinet bir meveddet, bir muhabbet, bir düzen, bir güzellik vardır. İşte bu güzelliği yok etmek üzere büyük bir plan kurdular ve büyük bir saldırı başlattılar. Bize düşen uyanık olmak, bilgili olmak, oyunları ve saldırıları görmek ve oyunlarını başlarına geçirmek, dostunu düşmanını tanımak, güçlü olmak ve AİLEYE, AİLE KURUMUNA sahip çıkmaktır. Onun için size adeta yalvarıyorum değerli kardeşlerim! UYANIK OLUN VE AİLENİZE SAHİP ÇIKIN VE BU OYUNLARI BOZUN LÜTFEN. ÇOK OKUYUN, ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNİ BİLİMSEL YAPIN, SEVGİSİZ BIRAKMAYIN ÇOCUKLARINIZI, EŞLERİNİZİ ALLAH’IN BİR EMRİ VE RESULULLAHIN SON TAVSİYESİ OLARAK SEVİN SAYIN VE ŞER ODAKLARINA FIRSAT VERMEYİN. Herkese: “AİLENE SAHİP ÇIK “ diyelim. Son pişmanlık asla fayda vermez.
Son günlerde Diyanet İşleri Başkanımızın, Cuma hutbesinde çok haklı olarak ifade ettiği aile dışı ve yüce dinimizin yasakladığı, lanetlediği ilişkilerin, zinanın, lutiliğin, ve her türlü fuhşiyatın zararlarını, neden yasaklandığını anlatması, bir kesim insanımızı kudurtmuştur adeta. En az bu Aile düşmanı kesimler kadar, Aile müessesesine sahip çakmak zorundayız. Ankara, İzmir ve Diyarbakır Baroları, DİB Ali Erbaş’ın bu Kurani ifadelerine nasıl saldırdıkları, İslamı, çağlar ötesi bir ses diye dine olan düşmanlıklarına hep birlikte şahit olduk.Bize düşen safımızı netleştirmek, okuyarak cahilliğimizi gidermek, aile ve din düşmanı bu gürühü iyi takip etmek ve gereğini yapmak olmalıdır.Duyarsızlığa paydos diyelim, Dinimize, ailemize, edep, haya gibi bütün değerlerimize sahip çakmak zorundayız. Gayret bizden muvaffakiyet Rabbimdendir. selam ve dualarımla.
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort