Bugun...


Abdurrahman SEVGİLİ

facebook-paylas
DAVET-2-
Tarih: 11-10-2020 19:09:00 Güncelleme: 11-10-2020 19:09:00


Peki niye bu hale geldik, bu işin nedeni nedir, niye davet ve Cihat görevi yapılmıyor artık veya çok az yapılıyor.? Bunun nedenlerini incelediğimizde, yukarıda da koşacak değindiğim gibi birçok etkenin var olduğunu görüyoruz. Tesbit ettiğimiz sebeplerden birkaç tanesini burada  sıralamak isterim:

 

1-İman noktasında bir zafiyet söz konusu. İşin temeli imandır. Özellikle Ahirete iman konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyorum. Bu konuda “Ahirete gerçekten inanıyor muyuz?” diye sormadan edemiyorum. Ahirete inanıyormuş gibi mi yapıyoruz? İman konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu görüyorum. Birincisi bu.

 

2-Düşünme ve tefekkür melekemizi kaybettik. Tefekkür, teakkul, tezekkür… gibi kavramlar ve ilkeler dinimizce çok önemsenmiştir. Bu terimler Kurani terimler ve kavramlardır, Kuran’ın çok önemli ifadelerdir. Niye düşünmüyoruz diye baktığımızda da, en büyük neden olarak, okumama problemi olduğunu görüyoruz. Okuyan düşünür, okumayan düşünemez. Bizler okumuyoruz ve neticede düşünmüyoruz. Böyle olunca da gerçekleri, sıkıntıları ve çözümlerini üretemiyoruz. DAVET etme, Hakka çağırma melekesini, kaybetmiş oluyoruz. Böylece gaflet, topluma hakim oldu. Dava Şuuru gibi önemli olgular neredeyse hiç kalmadı. Boş, gereksiz, malayani ve hatta zararlı şeylerle zaman heba edilir hale geldi maalesef.

 

3-Haram lokma kişinin fıtratını bozar. Hücrelerini altüst eder. Amaçsız, hedefsiz, duygusuz ve ruhsuz bir neslin doğmasına sebep oldu. Dava da heyecan da bırakmadı. Can boğazdan geçer, boğazdan geçen gıdalar ruhu şekillendirir. Ancak beslenmemize toplum olarak dikkat etmiyoruz. Market raflarından Aldığımız gıdaları incelemiyoruz. Bu haram lokmalardan dolayı birçok maddi ve manevi hastalık oluşunca DAVET işi de tabiidir ki akamete uğramış oluyor. Haramdan oluşan can ve kan, davetten ve irşattan uzak olur, dava ve cihat alamete uğrar.

 

4- İnsan sosyal bir varlıktır. Çevresini, dost ve arkadaşlarını seçerken dikkat etmelidir. Yüce Allah (cc): “Sadık insanlarla beraber olunuz” emrini vermektedir. Sadık ve salih insanlarla kalkıp oturmak, canlı ve uyanık kalmayı sağlar. Esansçıya gidersen esans kokarsın, körükçüye gidersen duman kokarsın diye bir söz vardır. Davet işinin yapılabilmesi için önce kişinin dava bilincini kazanması lazım. O ruhu o heyecanı taşıması lazım. Çevre, dost ve arkadaş kişiyi büyük oranda etkiler.

 

5- Ümitsizlik ve ye’s, insanın mücadele azmini kırar, kişinin moral ve motivasyonunu azaltır. Olumsuzlukların, haram ve kötülüğün çok hızlı artması, insanları korkutmaktadır. Umutların yıkılmasını sağlıyor, ümitsizliği getiriyor. Bu olumsuzluk tablosu içerisinde, davet işi de olumsuz etkileniyor. Mücadele azmi kırılıyor ve kişi duyarsızlaşabiliyor.

 

6- Davete muhatap olan kişi veya gurupların, verebileceği tepki korkusu. Bu endişe ve korku, tebliğ ve davet işini aksatabilir. Davetçi, sert bir tepki ile karşılaşabileceğini düşünerek uyarma ve tebliğ konusunda ciddi tereddütler geçirebilir. Son zamanlarda çıkarılan sözleşme yasalarda bu konuya büyük oranda hizmet etmektedir.Bazen davet, taciz iftiralarına dönüşebiliyor, bir kadının beyanı kişiyi yıllarca evinden, ailesinden uzaklaştırıp, cezaevlerine sokabiliyor.(İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun, ETCEP, CEDAW vs…)

 

7-   Ayrıca ifsad edenlerin gücü ve çokluğu da davet işinde menfi olarak müessir olabilir. Bunların güçlü olması korku ve endişe oluşturabilir, davet işini zedeleye bilir.

 

Bunların dışında başka sebepler de sayılabilir. Ancak bunlarla iktifa etmek istiyorum. Asla unutulmamalı ki her Kabil’in bir Habil’i, her Firavn’un bir Musası vardır ve olmalıdır. Tarih boyunca Hakkın ve Batılın temsilcileri olmuştur ve olacaktır. Batıla karşı koyma mücadelesi her zaman ve her şeye rağmen olmak zorundadır. Kötülüğe engel olmak bir tercih değil bir mecburiyettir, görevdir, farzdır. Şair: “ye’s öyle bir bataktır ki düşersen boğulursun” diyerek ümitsizliğin tehlikelerini çok güzel ifade etmiştir. Her kes görevini yapar, kimisi ifsad eder kimisi ıslah eder, kimisi yıkar kimisi inşa eder. Biz müfsid ve bozguncuları uyarmakla mükellefiz. Sonuçtan değil davet görevimizden sorumluyuz. Yüce Allah (cc) Efendimize bile: “Ve ma aleyke illel belağ” “sana düşen ancak tebliğdir” buyurarak, hidayetin ancak Yüce Allah’ın elinde olduğunu bizlere bildirmiştir. Ayrıca bu mücadelede korku ve endişeye de mahal yoktur. ‘Daha Çok Korkmaya Müstahak Ve Layık Olan Varlık Ancak Yüce Allah’tır’ ayeti ortada iken bizim sadece O’na (cc) güvenip tevekkül etmemiz gerekmez mi? Elbette gerekir. “Allah cc bize kafidir O ne güzel vekildir” dememiz ve buna hakkıyla iman etmemiz gerekir. Bu dava, Hak ile Batılın, Tevhid ile şirkin mücadelesidir. Mühim olan bizim nerede olduğumuz, hangi safta yer aldığımızdır. Esas görevimiz Batıla karşı koyup Hakkı üstün tutmaya çalışmaktır. Bir şiirimizde şöyle diyoruz:

 

“Hak geldi mi batıl zail olur elbet, Hakkı sen tutup kaldıracaksın, sa’ yet”. Rabbimin razı olmadığı işleri yapmamak ve yaptırmamak ve sadece O’nun rızasını gözetmektir esas amaç ve gayemiz. İnsanlığın hidayeti konusunda telkinlerde bulunmak ve Hakka Davet etmektir görevimiz. Üstad N Fazıl Kısakürek:” oluklar çift birinden nur akar diğerinden kir.” diyerek bu iki yolu ne güzel şiirleştirmiştir. Saf belirlemek, Peygamberlerin, şehit, salih ve sadıkların yolunu izlemek, kötülerle ve her türlü kötülükle mücadele etmektir bizim işimiz. Bu mücadele her türlü araçla, siyaset ve yönetimle, DAVET, TEBLİĞ VE İRŞATLA yapılmalı, eğitimle yapılmalı, aileyle, okulla, basınla… yapılmalıdır.

 

Bu konu çok mühimdir. Asla ihmale gelmez. Görevini yapmayan hüsrandadır buyuruyor Cenabı Hak. Yukarda belirttiğim ve Davet işini olumsuz etkileyen hususlara takılmadan, bu Rabbimin verdiği bir görevdir diyerek cihadımızı sürdürmek zorundayız. “Düşman uyanıkken uyumak maskaralıktır.” diyor Merhum Mehmet Akif. Şehid El Benna’nın ifadesiyle:” İşimiz çok, zamanımız az” diyorum.

Rabbim bizlere, söylediklerimizi yaptırmayı nasib etsin inşaAllah. Mevlam bizleri hayırda yarışanlardan eylesin, ihlas ve samimiyetten ayırmasın.

 

Cenabı Hakkın DAVET VE İRŞAT konusundaki talimatlarıyla sözlerimi bitirmek istiyorum: “Asra yemin olsun ki bütün insanlar hüsrandadır. İman edip salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç.” ASR SURESİ

“Rabbinin yoluna hikmet ile ve güzel öğütlerle DAVET et. Onlarla en iyi bir şekilde mücadele et” Nahl:125

“Sizden öyle bir topluluk olsun ki, iyiliği emretsin kötülükten de men etsin” Ali İmran:104

Sadakallahul Azim. Selam ve dua ile.

 

 



Bu yazı 2133 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI