Bugun...


Abdurrahman SEVGİLİ

facebook-paylas
MÜMİN, MÜNKERE MÜDAHALE ETMEK ZORUNDADIR
Tarih: 08-09-2021 00:01:00 Güncelleme: 08-09-2021 00:01:00


 “Sizden kim bir münker (haram olan bir şey) görürse onu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğzetsin (en azından rahatsızlığını hissettirsin) ve bu da imanın en zayıf mertebesidir.” (Hadisi şerif)

 Kurtulmanın dört temel unsurundan birisi hakka davet, münkere engel olmaktır. Rabbimin emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak her müminin görevidir. İman etmiş kişi, Rabbinin her buyruğunu yaşamak, anlatmak ve yaşatmak zorundadır. Emirlere itaat, yasaklardan kaçınmak eş zamanlı ve bir bütün olarak yerine getirilmelidir. Hatta Mekruh ve şüpheli şeylerden bile kaçınmak gerekirken, büyük günahları dahi çok rahat bir şekilde utanmadan, sıkılmadan işler olduk maalesef. Haya, edep, ar ve namus çok zayıfladı. Büyük cürümler işleyenlere karışmaz, Allah’a isyan edenlere karşı nemelazımcı ve vurdumduymaz olduk.

Allah’ın mülkünde yaşayan, sonsuz nimetleri içinde nimetlenen, O’nun tarafından yaratılmış bir kulu ve   yaratılmışların en şerefli bir mahluku olarak Rabbini tanımayan, varlığını ve nimetlerini inkâr eden nankörlere karşı davet ve irşat görevi, namaz kılmak gibi farzdır. Yaradılış gayesini düşünmeden gafilce bir hayat sürdüren dünyaperest insanları uyarmak her müminin üzerine farzdır. Allah’ın kulu olarak mülkünde yaşayan herkes, O’na kulluk görevini halkıyla yapmalı, sonsuz şükür ve hamt içinde akıllı bir mümin olmalıdır. Ancak insanların çoğu tam tersine isyan ve dalalet içine girmişlerdir. İşte bu asi, gafil ve zalim olan bu insanların önüne geçmek, onları bu bataklıktan ve uçurumdan kurtarmak uyanık olan her muvahhidin dini bir görevidir.

 

     Bilindiği üzere Asr Suresinde Cenab-ı Hak, kurtuluşun formülü olarak dört temel şeyi zikretmiştir. Tekrar bunları hatırlatmak isterim. Malum bu dört şey: İman, salih amel, hakkı tavsiye ve sabır. Bu dört şeyi yapanlar hariç herkes hüsrandadır, zarardadır. Asr Suresinde de görüldüğü gibi “hakkı tavsiye” veya diğer ifadelerle, davet, tebliğ, irşat, emri bil Maruf nehyi anil münker meselesi, temel dini konular arasında sayılmış ve bu görevi yapmayanların hüsranda olacağı beyan edilmiştir yüce Rabbimiz tarafından.

 

     Şunu özellikle vurgulamak isterim ki, dinimizin bütün emir ve yasakları biz insanlar için konulmuş ilahi kurallardır. Emirlerinde bizler için faydalar vardır, yasaklarında da mutlaka zararlar vardır. Yüce Allah’ın koymuş olduğu bu İlahi talimatları yerine getirmek yüce Allah’a ibadet ve itaat niyetiyle yapılmalıdır elbet, ancak yukarıda da belirttiğim gibi fert ve toplum yararı olduğu da muhakkaktır. Din, can, mal, akıl ve nesil korunmuştur Rabbimiz tarafından.” Zarureti hamse”, veya “zarureti dinîye” de denilen bu değerlere zarar veren her şey haram kalınmıştır. Örneğin her türlü sarhoş ediciler ve Uyuşturucular, zina, haksız yere adam öldürmek, kul hakkını yemek… bu ve benzeri Saiklerle Allah-u Teala tarafından haram kılınmıştır. İşte bizim için konulmuş olan bu mükemmel ilahi mesajlara uymak, uymayanları uyarmak gibi çok önemli ve zorunlu bir görevimiz vardır.

 

    “Her koyun kendi bacağından asılır” anlayışı İslami bir anlayış değildir. Ben namaz kılayım ama başkası beni ilgilendirmez, ben Uyuşturucu kullanmam, zina yapmam ama toplumdan, komşumdan, akrabamdan bana ne? Diyemem. Ben cennete gireyim, çocuklarım girsin ancak başkası için “ila cehennemi Zümera” demek bencilliktir, insanları sevmemektir ve Rabbe itaatsizliktir. Onun için diyoruz ki mümin “vurdumduymaz”, “nemelazımcı” olamaz ve böyle bir lüksü yoktur. Toplumun derdiyle dertlenmek ve gereğini yapmak zorundadır. Duyarsızlık, korkunç bir hastalıktır ki biz maalesef bu hastalığa yakalanmış bulunuyoruz.

 

    Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Rabbinin yoluna hikmet ile ve güzel nasihatlerle davet et ve onlarla en güzel bir şekilde mücadele et.” Şeklinde Rabbimin çok kesin ve yol gösterici emri   bulunmaktadır. Başka birçok ayette de bu önemli konu zikredilmiştir. Bu ayeti kerimede Allah-u Teala, davetçinin işi bilen bilgili birileri tarafından yapılmalı hükmünü koymuştur. İrşat ve tebliğ işi bilgi ve hikmeti gerektirir. Davet işini hikmet ile, usulünce ve ehil kişiler tarafından yapmak gerekir. Yerinde ve zamanında münkere müdahale etmek esastır. Elimizle mi yoksa dilimizle mi veya bir şekilde mi müdahale edileceği iyi bilinmelidir. Tebliğ sadece iyi niyetle yapılmaz. Mübelliğ veya mürşit dediğimiz kişilerde bu işin ilmi olmalıdır. Davetçi alim olmalı, hikmet ile hareket etmesini bilmelidir. Başka bir ayeti kerimede de Yüce Allah: “sizden, iyiliği emreden ve kötülükten meneden bir topluluk olsun.” Şeklindeki ayeti kerime de bu zikrettiğimiz hususu teyit etmektedir. Bu iş için sizden özel olarak seçilmiş bir “tebliğ” gurubu bulunsun diye ferman buyuruyor yüce Mevla. Eğitimini almış bir gurup bu işi yapmalıdır. Aksi takdirde fayda yerine zarar verilebilir.

 

    Davet işi Müslüman ferdin oluşması için önce ailede başlar. Ancak ailede, sözlü tebliğden ziyade “temsil” olayı çok önemlidir. Çocuğa örnek olmak, eskilerin tabiriyle “üsve-i hassene” olmak, şimdikilerin rol model dedikleri işi yapmak. Güzel yaşamak, güzel konuşmak, merhametli ve adil olmak gibi. Böyle bir ebeveyni gören çocuk bu karakterde yetişir. Ailede en güzel davet şekli bu dur. Okulda ise öğretmen ayni şeyi yapmalıdır. Aile bir okul, okulda bir ev olmalıdır ki ilk davet işi güzel bir şekle girsin iyi bir temele otursun.

 

     Sözlerimi toparlarken, yanlışı düzeltme, isyan ve harama müdahale işi, ömür boyu yapılması gereken bir cihat görevidir. Sorumlu olduğumuz herkese, ulaşa bileceğimiz her nefere, yüce Allah’ın dinini, Efendimiz (sav) in sünneti seniyyesini, doğruluğu, merhameti, hak ve adaleti, infak ve her türlü yardımlaşma ve paylaşmayı… bir şekilde hatırlatmamız, usulüne göre, yerinde ve zamanında anlatmamız icap eder. Gaflete düşmüş, aşırı dünya sevgisinin felakete düşürdüğü, zulüm ve haksızlığın girdabında boğulmak üzere olanların elinden tutmak, elzemdir, ihmal edilemez bir görevdir. Edep ve haya noktasında çok kan kaybettiğimizi hatırlatmak isterim. Herkes yapabileceği kadar sorumludur. En yakından başlamak üzere uzağa doğru görev ve sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Tebliğ ve münkere müdahale işi için her türlü bilgi ve aracı  kullanmalıyız. Güleryüz, bir selam, hediyeleşmek, dürüst ve emin olmak, sadaka, zekât ve her türlü infak… tebliğde birer araç olabilir. Sosyal medyayı da özellikle zikretmek isterim. Herkes gücü kadar çalışırsa, oto kontrol sistemi oluşursa tahribat azalır aziz dostlar. Selam ve dua ile…       



Bu yazı 6045 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI