Bugun...


Abdurrahman SEVGİLİ

facebook-paylas
AİLE VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ-1-
Tarih: 11-10-2020 19:12:00 Güncelleme: 11-10-2020 19:12:00


Aile gerçekten çok mühim bir müessese.Toplumun temel taşı olan aileye yapılan saldırılar, son zamanlarda sınır tanımaz bir hal aldı. İki milyon kişinin evden uzaklaştırma aldığını ve binlerce kocanın erken evlendiği için hapiste olduğunu ve gerçek tecavüzcülerin koğuşlarına atıldıklarını  biliyor musunuz? Kadının beyanı, aile kurumunu dağıtmak konusunda esastır. Kadının bir telefonuyla koca, hemen uzaklaştırma alır. Bu uzaklaştırma süreciyle birlikte, ailenin nasıl parçalandığını ve şiddetin nasıl arttığını hep birlikte acı acı izliyoruz. Ancak erken evlilikte kadının feryadını dinleyen yok maalesef. Şayet amaçları, kadını korumak ve ona değer vermek olsaydı, erken evlilik konusundaki kadınların çığlığını da duymaları gerekmez miydi? Demek ki, esas olan şey, kadının korunması değil,  aile bütünlüğünün bozulmasıdır.

Aile reisi olan koca, evden uzaklaşınca, o eve bir daha huzur ve bütünlük girmez ve genellikle o aile dağılır. Çocukların huzuru ve düzeni bozulur, yetim ve öksüz kalma süreci başlar. Sokak çocuklarının çok büyük ekseriyeti, bu tür ailelerin çocuklarıdır. Kadının şikayetinden vazgeçmesi bile hiçbir şey değiştirmez.” Tartıştık, fakat  barıştık, huzurumuz düzeldi” dese bile kadın, bu son ifadesi para etmez. Çünkü yasa böyle emrediyor. Boşanma ve ailenin dağılması gerekiyor. Ayrıca, eşler arasında baş gösteren tartışmada, arabulucu da yasak. Aralarına kimse giremez, kanunen yasak. Neredeyse her  konuda “arabuluculuk” mevzuatı, yasalarımızda mevcutken ve Kurana da uygun ve güzel bir madde iken, ne hikmetse aile içi anlaşmazlıklarda özellikle yasaklanmıştır maalesef.

Aile çökerse toplum da çöker. Bugüne  kadar en sağlam kurumumuz olan ailenin  tahrip edilmesi, kanserden daha tehlikeli ve korkunç  bir durumdur. Biz 2011 yılında İstanbul Sözleşmesini imzaya açtık ve  imzaladık. Bu sözleşme 2012 yılında da yürürlüğe girdi bütün siyasi partilerin ittifakıyla.2014 yılında da 6284 sayılı kanunu yine mecliste bulunan bütün partilerin ittifakıyla çıkardık. (AKP, MHP,HDP ve CHP). Ayrıca ETCEP (Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği)  gibi projeler de hemen uygulandı okullarımızda. Bu yasaları  150 civarında feminist vb derneklerin şiddetle savunduğunu da biliyoruz. Finansmanını, Sorosların, Ford Vakfının, ABD büyükelçiliği ile pek çok uluslararası  dış gücün desteklediği bilinmektedir. Bu  sözleşmeler, yasalar ve projeler, sadece birer problem değil bir felakettir, bir afettir, geleceğimizin yok olmasıdır.

Çok üzülerek belirtmeliyim ki, aileler hızla yıkılıyor, boşanmalar ve  şiddet hızla artıyor, evlilik dışı ilişkiler ve zina almış başını gidiyor. “Eş veya karı-koca” ifadelerinin yerine “Partner” ifadesinin bu sözleşmede kullanılması, ifade etmekten bile haya ettiğimiz ahlaksızlıklara bir mesaj ve  LGBT’yi teşviktir. Yeter ki aile kurumu ayakta kalmasın, her şey serbest olsun. Helak olmuş Lut kavmi gibi ve daha ötesi ahlaksız bir yaşantı şekli ve  “ailesiz” bir toplum amaçlanmaktadır.

Aile mefkûresinin, evliliğin, fıtratın, edep ve hayanın…kalmadığı bir döneme doğru hızla koşuyoruz. Allah’ın ( cc ) yarattığı kadın ve erkek cinsiyetiyle ve insan fıtratıyla oynanılıyor. Allah’ın yarattığı kadın ve erkeğin fonksiyonlarını benimsemeyip, arzu ettikleri misyonu yüklemeye çalışıyorlar. Allah’ın farklı yarattığı kadını ve erkeği, yani biyolojik cinsiyete  itirazları var. “Toplumsal cinsiyet eşitliği” ifadesini kullanarak, Allah’ın yaratma biçimine başkaldırıp, erkeğe kadın, kadına da erkeklik misyonunu  yüklemeye çalışıyorlar. Ucube üçüncü tip yaratıklar inşa edilmek isteniyor. Kadına yüklenmiş olan misyon kabul edilmiyor, kadının ve erkeğin misyonu yeniden tanzim ediliyor. Mesela kadına bıyık takıyorlar, erkeğin kucağına bebek vererek, amaçlarını açıkça sembollerle dile getiriyorlar.Kadının çocuk doğurması, annelik gibi doğal misyonlarına itirazları var. Aile yıkan bu yasa ve sözleşmelerle, bütün ilahi mesajlara karşı olup, Allah (cc) ile, İslamın  aile yapısıyla büyük bir savaş başlatmış durumdalar.

2011 yalında imzalanan İstanbul  Sözleşmesi ve akabinde çıkarılan 6284 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden sonra şiddet ve boşanmalar kat kat artmıştır. Neredeyse 30-40 yaşlarından önce evlenen kimse kalmadı. Gençler evlenmeye cesaret edemiyor, evlenince neye uğrayacağını kestiremiyor: Ömür boyu nafaka, çocuk haczi veya başka bir kumpas gibi. Evliliğin süreceğine dair inançları ve güvenleri zayıflamıştır. Eften püften bahanelerle boşanmalar o kadar arttı ki, neredeyse kimseye  güven kalmadı. Bi şekilde evlenen çiftlerde, ya hiç çocuk yapmıyor, ya da bir ikiyi  geçmiyor.

Geçmişten bugüne nüfusun azaltılması için, doğum kontrolunun  teşvik edilmesi, kürtajın gündemden hiç düşürülmemesi, kısırlaştırıcı gıdaların  üretilmesi, hatta bazı gıdaların geçmişte okullara bedava dağıtılması, yerli tohum yerine ithal tohumların  teşvik edilmesi… gibi hain projelerini  daima gündemde tutmuşlardır.

Her şeye rağmen doğmuş olan çocuklarımız ve gençlerimizi kendilerine benzetmeye çalışmakta, kültür dayatması ve kültür emperyalizmini icra etmektedirler. Bazı aileleri, medyayı, ve devletin bir kısım kurum ve kuruluşlarını, bürokratları, sivil toplum kuruluşlarını ve bazı siyasileri buna zorlamaktadırlar. Yeni neslin, çocuklarımızın batı kültürü ile yetişmesi için büyük bir  İFSAD hareketi içine girmiş bulunmaktadırlar.Baba ve anneler, neredeyse eş ve çocuklarına nasihat bile edemez duruma getirilmişlerdir. (DEVAM EDECEK)



Bu yazı 2219 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI