Bir ülkenin en önemli meselesi eğitim olmalıdır. Eğitim ve öğretimin eksikliği, telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurur.Ülkelerin gelişmişliği, maddi ve manevi üretim ve kalkınması, eğitime ve öğretimin kalitesine bağlıdır. Eğitim, sadece okuldaki örgün eğitimden ibaret değildir.Eğitime verilen değere paralel olarak, ülke ve milletler şekillenmiş olur. Eğitimin malzemesi insandır.Bu nedenle kutsal bir meslektir eğitim.Peygamber mesleği diye ifade edilir.Örgün eğitim ve öğretimi veren öğretmen, en zeki, en özellikli ve istekli kişilerden seçilmelidir. Yüce bir görev olan eğitim için, çok nitelikli ve bu meleği seven kişiler yönlendirilmelidir.Titiz bir seçim ile ve teşviklerle öğretmen yetiştiren okullar yeni baştan gözden geçirilmeli ve öğretmenin itibarı yüceltilmelidir.
Eğitimin bir politikası olmalı ve sık sık bu politikalar değiştirilmemelidir. Devlet, ihtiyaç duyduğu alanlarda eğitim kurumu açmalı, kontenjanlar bu ihtiyaç doğrultusunda belirlenmelidir. Öğretmen olacak kişi, severek ve isteyerek bu mesleği tercih etmelidir.Öğretmen, anne baba şefkatiyle, sabır, ilgi ve bilgiyle görevini icra etmelidir. İşinden zevk almalı, öğrencilerine kendi evladı gibi yakınlık ve ilgi göstermelidir. Öğretmenin icra ettiği bu ulvi görev, çok muhterem ve liyakatli şahsiyetlerin eliyle icra edilmelidir.Ülke gençliğinin en önemli tercih alanlarından biri eğitim olmalıdır. öğretmen yetiştiren okullar olan eğitim ve ilahiyat fakülteleri, çeşitli teşviklerle daha cazip hale getirilmelidir.
Öğretmenin, verimini arttırması için yapması gereken bir başka konu, öğrenci velileriyle ve öğrencilerle sıkı bir münasebet kurması ve sevilmesidir.Öğrencilerin evlerine gitmeli, ev ortamlarını görmeli, aileleriyle sıkı bir diyalog içinde olmalıdır.Bazende öğretmen, öğrencisini evine götürmeli, değer verip izzet ve ikramda bulunmalıdır. Yaklaşık 50 yıl önce beni evine davet eden Durmuş Ali Karabacak adındaki öğretmenimi, hala hayırla yâd ediyorum ve örnek bir davranış olarak anlatıyorum.Bu ev ziyaretleri, çok büyük faydalar içerir.İletişimi, saygı ve sevgiyi arttırır.
Öğretmen, okulda da öğrencileriyle gerektiğinde kantinde bir çay içmeli, ikramlarda bulunmalıdır.Tenefüslerde ve başka zamanlarda onlarla masa tenisi, satranç, basketbol, voleybol gibi sportif veya kültürel aktivitelerde bulunmalıdır.Koridorlarda selamlaşmalı, güler yüz göstermelidir.
Öğretmen, cebinde, çantasında küçük hediyeler bulundurmalı, güzel bir davranış veya bir başarı karşısında öğrencisini ödüllendirmelidir.Küçük bir hediye veya bir jest bile,öğrencinin moral ve motivasyonunu yükseltir, azmini ve başarısını arttırır.Bir kalem, bir kitap, bir başka şey olabilir. Burda önemli olan, öğrencisinin başarısını veya güzel bir davranışını farkedip ona hissettirmek, ilgi gösterip değer vermek, muazzam bir teşviktir. İhmal edilmeyecek kadar önemli bir davranıştır.
Öğretmen sınıfa girerken selam vermeli, düzgün kıyafetlerle ve önünü ilikleyerek girmelidir. Büyük ve örnek öğretmen Nurettin Topçu Hoca şöyle diyor: “ Ben kırk yıl boyunca hiç abdestsiz sınıfa girmedim, mabede girer gibi derse girdim.”
Nurettin Topçu Hoca, Öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmasında ise:” Sizler çocukların kalbine adalet ve merhameti yerleştirin yeter.” diyor. Manevi değerler, ancak okul öncesi ailede ve İlk sınıflarda kazanılabilir. Bu kazanımlar alındığı takdirde, toplumun geleceği için mükemmel bir şey olur.Bu kazanımlar ancak erken yaşlarda elde edilebilir. “Ağaç yaş iken eğilir” derler. Adalet, merhamet, nezaket, sabır, adabı muaşerat, saygı ve sevgi gibi değerler, eğitimin en önemli konularıdır.Bu manevi değerler ısrarla öğrencilere kazandırılmalıdır.Erbakan Hoca’nın şu sözü de çok önemlidir:”Biz çocuklarımıza helalı- haramı, dünyayı-ahireti öğretiriz. Manevi kalkınma ancak bunlarla olur. Başka çaresi yok.”Bu saydığımız manevi değerlerin kazandırılması, manevi kalkınmayı, huzur ve barışı temin eder.Toplumu, kötü davranışlardan, hak ihlallerinden kurtarır.
Öğretmen, öğrencisine ismi ile hitap etmeli, küçük düşürücü hitaplardan uzak durmalıdır.Öğretmen gönül ehli insanlar gibi, anne/ baba şefkati gibi bir şefkatle iletişim kurmalıdır. Nasılki her anne ve baba, evde bir öğretmen gibi eğitimci olmalı ise, öğretmenler de anne yüreğiyle, baba disipliniyle öğrencilerine yaklaşmalı, öyle hitap etmelidir.
Öğretmen, talebelerine kitap okuma ve not tutma alışkanlığını ilkokulda kazandırmalıdır.Kitap okuma programları yapılmalı, çok okuyan öğrencilere ödüller verilmelidir. Günlük tutmak, okunan metinlerin mefhumunu yazmak… okumak kadar önemlidir.Yazarların portrelerini incelediğimizde, çoğunun günlük ve benzeri yazılarla bu işe başladıklarını görmekteyiz.Okumak ve yazmak, ihmale gelmeyecek kadar önemli ve sihirli iki kavramdır.İlmin ve araştırmanın başı ve kaynağı okuyup yazmaktır.Kelime hazinesi bizim ülke insanında çok düşüktür.Ancak okuyarak bu konu geliştirilebilir.Kelime dağarcığına göre kişi düşünür ve üretir.
Öğretmenler arası diyalog çok şey kazandırır. Teknik ifadeyle öğretmenlerin zümresi, bir çok zorluğun anahtarı olabilir. Sınıfa hakimiyet konusu olsun, problemli öğrencilerin ıslahı ve eğitimi olsun, eğitim kalitesinin arttırılması konusu olsun, zümre toplantılarıyla, istişare ve iletişimle çözülebilecek konulardır. Yeter ki bu işin sevdalısı olalım.Dertli olan kişi, dermanını bulur. Öğretmenler arası eğitim diyaloğu, teknik ve bilimsel istişareler, bir çok sorunu çözer.Tecrübeli öğretmenlerin genç öğretmenlere tecrübelerini, genç öğretmenlerin de taze bilgi ve teknoloji hakimiyetlerini buluşturmaları gerekir.Bu işi sevmeden olmaz, ilgi göstermeden olmaz, bilgi olmadan hiç olmaz.Sevgi, ilgi ve bilgi olunca zümrelerin diyaloğu ve müzakeresi de artar. Böylece eğitimde kalite ortaya çıkar.
Öğretmen, sınıfa hazırlıklı girmelidir. Hazırlanmadan derse giren öğretmenler açık verir. Bu da öğrencinin gözünden kaçmaz.Öğretmeni rencide ederler. Derse hakimiyet bilgiyle olur. Bu da güveni getirir.Bir Çin atasözü der ki:” üç gün okumayanın sözü dinlenmez.” Öğretmen öğretendir, öğrenecek ki öğretsin.Hem yararlı olabilmek için ve hem de sınıfa karşı mahcup olmamak için iyi hazırlık yapmalı ve çok okumalıdır öğretmen.
Ayrıca hocanın öğrencilerini çok iyi tanıması gerekir.Her bir öğrenci için bir dosya açması faydalı olur. Çocuk hakkında notlar alıp onu tanımaya çalışması, ailesiyle ve gerekli yerlerle paylaşması faydalı olur. Yetenek ve kabiliyetlerini keşfetmeye çalışması çok önemlidir. Bu konu öğretmenliğin en önemli konularından biridir. Cenab’ı Hak insanları farklı meziyetlerle yaratmış.Çoklu zeka denilen bu hususu öğretmen doğru bir tesbitle öğrenip kaydederse, öğrencinin geleceği için mükemmel olur. Sevdiği ve zevk aldığı alanda ilerler. Üniversite ve alan değiştirmek durumunda kalmaz. Sanırım yüzde otuz oranında okul değiştiren lisans öğrencileri vardır Türkiye’de. Bu da en büyük zaman ve ekonomi israfıdır.
Öğretmen, öğrencinin hem aklına, hem gönlüne ve bazen de midesine dokunmalıdır.Öğretmen için eğitim, ibadet hükmünde olmalıdır. Çünkü öğretmenlik bir peygamber mesleğidir ve malzemesi insandır.Maddeten çok fakir aile çocukları vardır. İncitmeden elbise, ayakkabı vb eşyaları temin etmek mümkündür ve çok kıymetlidir. Ömür boyu hayır duasını alır. Gönüllere hitap etmek ise eğitimin alanına girer.Bakanlığımızın adı Milli Eğitim Bakanlığıdır, öğretim bakanlığı değildir. Okul dersleri ise akla hitap eder. Hiç birini ihmal etmemek gerekir.
Son sözüm ise şudur: Öğretmenlik mesleğine yeterli ilgi ve alaka gösterilmediği sürece, eğitimimiz istenilen düzeye gelmez.Öğretmenin itibarı yükseltilmeden ve hak ettiği maddi ve manevi değeri kazanmadan kalite yükselmez.Öğretmen yetiştiren okullar bir an önce masaya yatırılmalı ve çok ciddi politikalar geliştirilmelidir. Aksi takdirde ciddi bir gelişme olmaz. Selam ve dua ile.
Abdurrahman Sevgili