Bugun...


Abdurrahman SEVGİLİ

facebook-paylas
HAK VE ADALET
Tarih: 11-10-2020 19:03:00 Güncelleme: 11-10-2020 19:03:00


Bu iki terim İslam medeniyetinin temelini, omurgasını oluşturmaktadır. Herkesin, her cemaat ve cemiyetin yaptığı iyi şeyler ya da yanlışlıklar vardır. İlahi hukuku kabul edenler var, beşeri hukuku esas alanlar var. Biz beşeri hukukun adil olamayacağını düşünenlerdeniz. Ancak referansınız ne olursa olsun, ister İlahi hukuk ve şer-i düzen, ister batı hukuku olsun, kişilerin, toplulukların ve devletlerin uyması ve konulmuş olan bu  kurallara herkesin uyma  mecburiyeti vardır. Uygulama noktasındaki kişilerin de, bu kanunları herkese  ADİL  bir şekilde uygulaması temel esastır. Yani “adalet mülkün temelidir.” Devletin esasıdır. Adalet yoksa devlette  yoktur demektir. Herkese hakkını vermek adalettir, tersi ise zulümdür. Cenabı Hak ( Nahl ,90 ) da: “ Muhakkak ki Allah adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya vermeyi emreder.” Buyurmaktadır. Yani konumuz olan adalet, Allah’ın emridir. Onu yerine getirmemek ise ZULÜMDÜR , O’na (cc) isyandır.

Yüce Allah ( cc ), insanı “Eşrefi mahluk” olarak yaratmış ve sorumluluklar vermiştir. Beş önemli şeyi de koruyun diye bütün elçilerine emretmiştir. “ zarurat-ı Diniyye” veya “ zarurat-I hamse “

diye  bilinen bu beş önemli HAK: Din, can, mal, akıl ve neslin korunmasıdır. Bu beş değere zarar vermek haram kalınmış  ve ısrarla korunması istenmiştir. Bu talimata bütün beşeriyetin uyması gerekir. Normal olan budur. Ancak gafil insan, zalim insan Rabbinden  ve buyruklarından çoğu zaman uzaklaşmış, bu mühim emanetleri koruyamamıştır. Yaratılıştan Cenab’ı Hak tarafından verilen bu haklar,  insanoğlu tarafından zaman zaman  gasp edilmiş  ve bu olumsuz süreç maalesef artarak günümüzde devam etmektedir. Bunlardan birisi olan YAŞAMA HAKKI, tarih boyunca çeşitli milletler ve devletler tarafından, hatta birey ve cemiyetler tarafından ihlal edilmiş, haksız yere  cinayetler işlenmiştir. ABD nin yerlileri olan Kızılderililerin neredeyse tamamı, barbar Batılılar tarafından, vahşice öldürülmüşlerdir. Birinci ve ikinci cihan harplerinde yaklaşık 82 milyon insan öldürülmüştür. Bosna Hersek’te 250 bin müslüman Sırplar tarafından Avrupa’nın ortasında ve herkesin gözü önünde  katledilmişlerdir. Afganistan’da, Arakanda, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de…milyonlarca müslümanın kanına girilmiş, yaşama hakkına son verilmiştir .Yaşama hakkının ihlali konusunda insanlık iyi bir sınav vermemiştir. Peki “ eşrefi mahluk” olarak yaratılan insan, hemcinsleri tarafından, bunca vahşete, barbarlığa neden duçar oldu ve bu mezalime  karşın  kim bunların hakkını hukukunu koruyacak,  kim bu zulme dur diyecek ve engel olacaktır. Adaleti kim tesis edecek, bu kadar zulüm görmüş mazlum halkların hakkını adil bir şekilde kim alacak ve bu zalimleri kim  cezalandıracaktır.?

Yaşama hakkının ihlali gibi mal mülk ve servetin, diğer bir ifadeyle özel mülkiyetin ihlali ve sömürülmesi, gasp edilmesi de Rabbimiz tarafından yasaklanmış ve koruma altına alınmıştır. Bireysel anlamda hırsızlık, gasp, soygun, kapkaç… gibi hak tecavüzleri, maalesef yaygınlaşmıştır. Kişinin alınteri ve el emeği İle elde ettiği servet, meşru çerçevede kazanıldığı  sürece can gibi değerlidir, Kul hakkıdır. Başkasının malında gözü olan fertler gibi, çok sayıda  guruplar, çeteler ve devletler de vardır. Üzülerek söylemeliyim ki, bu sömürü ve gayri meşru mal edinme şekli, tarih boyunca olmuş ve olmaya devam etmektedir. Hak etmediği halde ve  güçlü oldukları  için, muhataplarına güç getirdikleri için, hiç acımadan insanları, toplumları ve devletleri sömürmüş, malına ve her türlü  servetine  el koymuşlardır. İngilizler tarihte bu sömürü imparatorluğunun başında gelmektedir. Hindistan’ından Avusturalya’sına kadar, Kanada’dan Ortadoğu’ya kadar… pek çok yeri, yer altı ve yer üstü zenginliklerini acımadan, çekinmeden sömürmüştür. Yüce Mevla’nın koymuş olduğu “ mal emniyeti” prensibini, Rabbimin bu ilahi fermanını dinlememiştir. Adalet, hak, hukuk,, merhamet… gibi kutsal değerlerden mahrum olunca insanlık, her şey meşru hale gelir. Sadece İngiltere mi? Hayır. Vahşi Batının tamamı neredeyse böyle zulm etmiştir, gücü yeten her kesi, her yeri sömürmüş ve  sömürge olarak kullanmıştır. Servet ve zenginliklerini gaspetmek  için milyonlarca insanın yaşama hakkına son vermişlerdir. Mesela Fransa, Fas, Tunus ve Cezayir’i, İtalya Libya’yı, Rusya ve Amerika Afganistan’ı, Çin Doğu Türkistan’daki müslüman Uygur Türklerini, ABD ve İsrail’in Ortadoğu ve Filistin  işgalini ,vahşet ve mezalimini…aynen İngiltere gibi, acımasızca sömürmüşler,  ve bu mal varlıklarını, yer altı ve yer üstü zenginliklerini elde etmek için büyük katliamlar ve akla gelmeyecek vahşetler yapmışlardır.

Peki insanı bu hale getiren, acımasızlaştıran, zalim yapan şey nedir?! Eşrefi mahluk olarak yaratılan insan, nasıl Erzeli mahluk olabiliyor.?  Aşırı dünya sevgisi mi? Yoksa inançsızlık  ve gaflet mi? Kul olduğunu unutma, ölümü ve ahireti, hesabı, kitabı, cenneti, cehennemi, inkar mı?  Veya aşırı dünya sevgisi ve  dünya sarhoşluğu mu ? Bence hepsi bu vahşette etkendir. Vicdan, adalet, Allah korkusu, insanlık sevgisi.. gibi değerlere sahip kişi ve toplumlar, bu şekilde  canavarlaşmaz, ilahi  düzeni böyle ifsad etmez, tam tersine bozgunculara bir şekilde engel olmaya çalışır. İfsad yerine ıslah eder, kötülük yerine iyilik yapar. “İnsanların en hayırlısı insanlara iyilik yapan kimsedir.” Anlayışının uygulayıcısı olur. İslam, inşa, ihya ve ıslah medeniyetidir. Mümin, bu ulvi medeniyetin temsilcisidir.

Konumuz olan Hak ve Adalet, işte bu kutsal değerlerdendir. Hatta bu değerlerin en başında gelmektedir.İyi bir mümin adil olmak zorundadır. Adil bir hükümdar kimseye zulmetmez, kimsenin hakkına hukukuna tecavüz etmez. Hz Ömer gibi adaletin timsali insanların çoğalması,  ancak İslami bir eğitimle olur. İslamca bir hayat ve İslami bir eğitim  bu işin tek çözümüdür. İslamdan önce kendi kız çocuğunu diri diri toprağa gömen Ömer, dünyanın imrendiği koca Ömer, Adil Ömer oluyor.Onu yücelten değer İslam’dır ve İslama uygun inanç ve davranışlarıdır. Yüce Allah Kuranı Kerim’de adalet, hak ve hukuk konusunda şöyle buyurmaktadır:”Allah(cc), size emanet edilen şeyleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verecek olursanız  ADALETLE hüküm vermenizi emrediyor…”(Nisa,58)

“Yine Allah (cc ) şu iki adamı da misal verir: Onlardan biri elinden hiçbir iş gelmeyen, iki lafı bir araya getiremeyen bir ahmak, üstüne üstlük birde efendisinin sırtında yük. Onu nereye gönderse hiçbir zaman  başarılı bir sonuçla dönemez. Şimdi böyle biri,  ADALETİ emreden ve kendisi de dosdoğru yolda olan kimseyle denk tutulabilir mi?” ( Nahl,76 )

“ Şu halde müminlerden iki gurup çarpışırsa, aralarını bulun; fakat bir taraf diğerinin hakkına saldırırsa, sizde o haksız taraf ile Allah’ın emrine dönünceye kadar çarpışın; Ama  eğer  (saldırganlıktan)  vazgeçerse, tarafların arasını ADALETLE ayırın ve ( bunun için gerekirse) fedakarlıkta bulunun: çünkü Allah ( cc ), ( barış için ) fedakarlık edenleri sever.( Hucurat,9 )

Peygamber Efendimiz (sav) : “Her hak sahibine hakkını ver” buyurmaktadır. (Buhari, savm 51 ) “çocuklarınızın arasında adaletli davranın.” ( Ebu Davud, Buyu’:80)

“ Hakemlik yaptığınız zaman adil olun.”( Taberani El Mu’Cemül Evset IV.40-41)

“ Devlet otoritesi en büyük hamidir, koruyucudur..Haksızlıklarla onun ( devletin) vasıtasıyla hukuk yoluyla mücadele edilir ve onun vasıtasıyla (tehlikelerden) korunulur. Şayet bu otoriteyi kullananlar, Allah’tan sakınmayı emreder ve adaletle hükmelerlerse,  bu yaptıklarından sevap kazanırlar.Bunun aksine davranırlarsa (vebalini) çekerler.” (Müslim, İmare,43)

“Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahman’ın yanında, nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır.” (Nesai, Adabul-kudat, 1)

Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Adil ve başarılı devlet başkanı, Yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi, ailesi kalabalık olduğu halde,  haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır.” Müslim, Cennet 63.

Hz Ali ( ra ) hak hukuk ve adalet konusunda şu tavsiyelerde bulunmuştur:                                                                                                                                                                                           Haklı olduğun yerde korkma, yardımcın Allah’tır “

“Sen, babanın hakkına riayet edersen,  oğlunda senin hakkına riayet eder.”

Hz Ali yöneticilere ise şu tavsiyeleri yapmaktadır:

“Sakın  insanın iyisiyle kötüsü, senin yanında bir olmasın”

“Kendin hakkında, sana yakınlığı olanlar hakkında, teban arasından kendilerine meyil beslediklerin  hakkında; Allah’a ve Allah’ın kullarına karşı ADALETTEN katiyen ayrılma. Şayet böyle yapmazsan zulmetmiş olursun.Dünyada zülüm kadar Allah’ın lütuflarını izale edecek ve kahrını hızlandıracak bir şey olamaz.Herhalde şu an,  en büyük yönetimsel sorunumuz, yöneticilerin ADALETTEN sapmalardır.”

Haksızlık önünde eğilmeyiniz. Çünkü hakkınızla beraber Şerefinizi de kaybedersiniz.”

Nerede olursan ol hakkı bulmaya çalış. Zorda olsa adaletten ve haktan ayrılma”

Evet  Allah’ın, Resulullah’ın ( sav) ve Hz Ali’nin ( ra )   buyurdukları gibi, her halükarda, zorda olsa hak ve adaletten ayrılmamalıyız.Kul hakkına girmemek, herkesin hakkını vermek bir mecburiyettir. Aksi takdirde hak ihlali gerçekleşir. Yazımın başında değindiğim ve yüce Rahman’ın birer hediyesi olarak bahşettiği hakların korunması, O’nun( cc ) emridir, hak ihlali ise Mevlaya isyandır. Cana zarar veremezsin, mala zarar veremezsin, akla, nesle  ve dine zarar veremezsin. Zarar veren her kim olursa olsun zalimdir. Karşı koymak ve mazlumu korumak zorundasın. Son söz olarak diyoruz ki, zalime karşı mazlumdan yana ol ki Hak Teala da MAHKEMEİ KÜBRADA seni ve senin hakkını korusun. Gerçek bir iman, samimi bir ahiret inancı, kişiyi hak ve adalete götürür. O halde güçlü bir iman, salih bir amel, hakkı tavsiye ve sabrı tavsiye insanın kurtuluş reçetesidir. Hak  ve adaletin tesisi için bir formüldür.Bu dört vasfı taşıyan samimi müminler, adil olurlar, hak ve hukuka riayet ederler, ebedi hayatı, hesabı kitabı, cenneti cehennemi ve en önemlisi de Rabbinin rızasını düşünürler. Zalimlerden ve zulmünden uzaklaşır, şefkat ve merhamet abidesi olurlar. Efendimiz ( sav ), “ müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez ve onu zalime teslim etmez…” buyurarak,  görev ve sorumluluğumuzu öğretmiştir. Rabbimden niyazım , düşman çizmesi altında inim inim inleyen mazlum İslam coğrafyasını,  çağdaş zalimlerden kurtarmak ve mağdur müslümanları korumaktır. Hatta mazlum bütün insanlığı zalimlerin elinden kurtarmaktır. Öncelikli olarak birbirimize sahip çıkacak, birbirimize zulmetmeden, herkesin hakkını hukukunu teslim edeceğiz. Gayret bizden tevfik Allah’tandır..

 

 

 

 

 

 

 

 



Bu yazı 209 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI