Bugun...


Abdurrahman SEVGİLİ

facebook-paylas
Ahirete gerçekten inanıyor muyuz?
Tarih: 26-11-2020 00:01:00 Güncelleme: 26-11-2020 00:01:00


Dünya hayatı, kabir hayatı veya berzah alemi ve nihayet ahiret hayatı. Ölüm ve akabinde bir daha geri dönülmeyen ebedi bir hayat. Ölüm haktır ve gerçektir. Bu gerçeği inkar eden, inkar edebilen kimse var mı? ”Bütün insanlar ölümü tadacaktır” diyor Mevlamız. Bunu inkar etmek mümkün olmadığına göre, yani ölüm gerçek olduğuna göre, inanıyorum diyen insanlar ne yapmalı? Ahiret hayatına, cennet ve cehenneme inanan müminlerin, dünyada ne yapması gerekir!? Hem inanıyorum demek ve hem de bir hazırlık yapmamak  olacak iş değil. Bu işte bir terslik var. İnanmıyorum ahirete, cennet ve cehenneme İmanım yok  diyen kimse için şimdilik bir sözümüz yok. Adamcağız dürüstçe inançsızlığını, imansızlığını ortaya koyuyor. Dinde de zorlama olmadığına göre , yapılacak tek şey , önce güzel bir tebliğ ile onu ikna etmeye çalışmaktır. “Hikmet İle Rabbinin yoluna davet et” talimatını uygulamaktır. Tercih kendisinindir, dilerse inanır dilerse inkar eder.

Peki inanıyorum diyen, ahiret, cennet, cehennem vardır, hesap kitap vardır deyip hiç bir gayret göstermeyen, inanmayan  kimseler gibi hareket eden, helalle harama dikkat etmeyen  sözüm ona Müslümanlara ne demeli?  Bu inançlı! insanları anlamakta zorluk çekiyorum. Ne oldu bize ya Rabbi , bu ümmetin başına neler geldi? İman konusunda sıkıntıları  var da ifade mi edilemiyor?, inanıyormuş gibi mi görünüyorlar Müslümanım diyenler.? Gaflet ve cehalet mi hakim oldu, dünya  sevgisi mi kuşattı bizleri, aklımızı başımızdan mı  aldı yoksa?  Kısa bir hayat ve çok anlamlı bir görev! Ebedi saadeti dünyada  elde etmek mümkün iken , dünyanın zevk-u sefasına dalmak, görev ve sorumluluklarını unutmak, akıl karı değil. Akıllı insan ebedi hayatını zindana çevirir mi? Akıllı insan Efendimiz ( sav) in ifadesiyle:” nefsini terbiye eden ve ölüm sonrası hayat için sürekli çalışan kimsedir” buyurmaktadır. Rabbine kulluk ve itaat için geçici bir süreliğine dünyaya  gönderilen, görevlendirilen insan, kendisine yazık ediyor maalesef. Allah(cc) Kuran-ı Kerim’de: ”Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” buyuruyor.

Yüce Mevlan’ın bu talimatını unutup gönderiliş gayesini idrak etmeyen, gaflete düşüp hazırlık yapmayan Müslümanlar, ebedi hayatını maalesef  zindan edeceklerdir. Dünyada kulluk görevini hakkıyla  yapması gerekirken , kuvvetli bir imana, salih amellere sahip olup, hakkı ve sabrı tavsiye eden bir mürşit, bir mübelliğ, bir davetçi olması gerekirken ve dahi ilim İle meşgul olup öğrendiği ile amel etmesi gerekirken, görevlerini ihmal etmekte, gaflete düşüp ahiret hazırlığını terk etmektedir Müslümanların çoğu. Ölümü, ahireti, kendisine verilen görevleri unutup, dünyanın heva ve hevesine kendisini kaptıran bu gafil Müslümanlar, büyük bir pişmanlığa duçar olacaklarıdır. Pişmanlığın asla fayda sağlamayacağı bir perişanlık. Yazık değil misin ey gafil kardeşim! Ebedi ve sonsuz hayatını heba etmeye,  bu ebedi hayatını zindana çevirmeye değer mi? Yüce Allah (cc) Fatır Suresinin 35.ayetinde mealen: “Bir şans daha vermeyeceğini, çünkü yeterli ömür verdiğini ve elçiler gönderip uyardığını beyan etmektedir”. Son pişmanlık fayda vermeyecektir. Henüz ölüm gelip çatmadan, o acıklı azaba uğramadan, dünyada hayatiyetini idame ettiren biz Müslümanlar, fırsatı henüz kaçırmış değiliz. Hayatta oluşumuzu bir nimet bilip, bu fırsatı bir ganimet sayarak hemen Rabbimize sığınmalı, samimi bir tövbe İle  günahlarımızın affını dilemeli, kul hakkı varsa iade edilmeli, helallik dilenmeli, namaz ve bütün görevler güzel bir şekilde ifa edilmeye çalışılmalı, haram kılınmış her yasaktan şiddetle kaçınılmalı, hatta mekruh ve şüpheli şeylerden bile uzak durulmalıdır. Müslümanların derdiyle dertlenmeli, sıkıntılarını paylaşmalı, derdini, kederini gidermek için yardım etmeli, yardım elini uzatmalı, zekat, sadaka ve her türlü infak yapılmalı, yetime, düşküne, akraba ve komşuya  özellikle ihtimam gösterilmelidir. Kendimizi, ailemizi ve sorumlu olduğumuz tüm kişileri uyarmalı , davet görevimizi de hakkıyla İfa etmeliyiz. Burada ne ekersek ahirette onu biçeriz. Zerre iyilik yapanda kötülük yapanda karşılığını muhakkak görecektir. Onun için aklımızı başımıza almak zorundayız, uyanık olup ölümü aklımızdan çıkarmamalıyız, sürekli tefekkür, tezekkür içinde olup Allah’ı (cc) zikretmeli, şükretmeliyiz. Kuranı anlayarak okuyup mesajlarını öğrenmeli ve hayatımıza geçirmeliyiz. Peygamberlerin, ashabı kiramın, müçtehid imamların, muhaddisinin,  zakir, zahid ve abidleri, Mücahit ve şehitlerin... hayatını çok iyi okumalı, ders çıkarmalı ve örnek almalıyız . Hulefai  Raşidini düşünerek, sadakati, adaleti, hilm, Zühd ve takvayı ,Kuran okumayı , şecaat, cesaret, ilim ve Vera yı, cihad , infak ve  fedakarlığı, teslimiyeti, samimiyeti ,  ve ahirete hazırlığın nasıl yapıldığını, nasıl yaptıklarını  yaşayarak  öğrenmemiz gerekir.

“Cennet ucuz değil Cehennem lüzumsuz değil.” diyor Üstad Bediuzzaman Said Nursi. Nede güzel söylemiş. Menzile ulaşmak, maksad ve muradımıza varmak ve Rabbimizin( cc) rızasını elde etmek ve ebedi Saadet’e ulaşmak bedel ister, can ister, mal ister, her türlü cehd ve gayret ister. Geçmişimizden, tarihimizden, değerlerimizden ve yıldızlarımızdan ilişkimizi hiç koparmamalı , Dört Büyük Halife gibi, diğer bütün sahabileri, Ömer b Abdülazizleri, Selahaddini Eyyubileri, İmamı Rabbanileri, Hasan Elbenna , Seyyid Kutup ve Şeyh Ahmet Yasinleri , Erbakanları... hiçbir zaman hayatımızdan çıkarmamalıyız. Cenabı Hak( cc): “Kunu meassadıkiin” sadıklarla, Allah’a sadık olan kimselerle beraber olunuz”  diye emrediyor. Günlük hayattada bize Allah’ı (cc) hatırlatan, gaflete düşmemizi önleyen, salih ve sadıklarla kalkıp oturmalıyız.

Ahiretini düşünen müminler Efendimiz’in(sav) şu hadisini de özellikle unutmamalıdır: Kişi ölünce amel defteri kapanır. Ancak üç sınıf insan hariç: 1. İlim İle meşgul olanlar, talebe yetiştirip eser yazan alimler. 2.Salih evlat yetiştiren anne ve babalar. 3. Sadaka-i  cariye  denilen ve insanlığın yararına olan eser ve icatları yapan kimseler. Cami, köprü, hastane,  çeşme … yaptırmak, su kuyuları açtırmak ve insanlığa faydalı  diğer işler… bütün  bunlar cari sadakalardır. Sevabı akar gider.

Ahiret mutluluğunun en önemli şartı ihlas ve samimiyettir. Aksi halde “riya” ve gösteriş karışır, bütün amellerimiz boşa gider.( Allah korusun ).  “Gıybet”  hastalığı da insanı müflis kılar , yaptıklarımızı siler süpürür ve Rabbimizin huzuruna iflas etmiş olarak çıkmış oluruz. ( neuzu billah ). Onun için niyetimize ve dilimize çok ama çok dikkat etmeli , bütün kalbi hastalıklardan kendimizi muhafaza etmeliyiz. Edep ve muhabbet,  hayatımızı kuşatmalı, nezaket ve vefa örneği olmak zorundayız eğer ahireti elde etmek istiyorsak.Yalan konuşmamalı, verdiğimiz sözü yerine getirmeli ve emanete ihanet etmemeliyiz eğer ebedi mutluluğu arzuluyorsak. Anne ve babamıza  öf bile dememeli, akraba ve komşularımıza karşı görevlerimizi yerine getirmeliyiz eğer “Hesap Günü’ne” inanıyorsak. Müslümanlara karşı merhametli, kafirlere karşı kişilikli ve onurlu olmalıyız. Ümmetin birliği ve kardeşliği için çalışmalı, düşmanların zulmüne, sömrüsüne engel olmalıyız eğer kurtuluş istiyorsak. Allah Azze ve Celle samimi olanların yardımcısıdır O ne güzel vekildir.

 



Bu yazı 6702 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI