Bugun...


Zeki Özer

facebook-paylas
EVLERİMİZİ BİRER DAR’UL ERKAM GİBİ BİR EĞİTİM YUVASINA DÖNÜŞTÜRELİM..
Tarih: 02-07-2023 00:03:00 Güncelleme: 02-07-2023 21:46:00


Batıda, laisizm, sekülerizm, liberalizm gibi batıl ve insan fıtratına ters olan ideolojiler Batılı toplumların ahlaken çökmesine ve çözülmesine neden olmuştur. Türkiye’de, Cumhuriyet rejimi ile ivme kazanan batılılaşma çabaları, ne yazık ki Türkiye’yi de bu konuda Batılı toplumlara benzeterek çökmenin ve çözülmenin eşiğine getirmiştir. Bugün Türkiye’de, herkesin feveran ettiği ahlaki çöküntü ve dejenerasyonun nedeni bu batılılaşma çabalarıdır. Üzülerek belirtelim ki, bugün, içinde yaşadığımız toplum, gösterilen bu batılılaşma çabaları neticesinde tam anlamıyla bir ahlaki çöküntü ve dejenerasyon yaşamaktadır.

İnsanların bir zamanlar konuşmaya dahi utanarak çekindikleri bazı konuların, bugün, toplumda çok rahat bir şekilde konuşulur olması, hatta alenen işlenir hale gelmesi, toplumda da herhangi bir tepkinin oluşmaması bu tehlikeyi daha da vahim hale getirmektedir. Çünkü televizyon programlarında, gazetelerde, haber sitelerinde, sosyal medyada ve magazin dergilerinde, her tür ahlaksızlık pervasızca sergilenmekte, cinsellik, müstehcenlik, alkol kullanımı özenilen bir değer haline getirilmektedir.

Ne yazık ki bundan en çok gençler etkilenmektedir. Reklâm, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda da hep aynı mesajlar verilmekte, kitlelerin dini, ahlaki değerleri yok sayılarak, sekülerizm, laisizm, ateizm, liberalizm vb. gibi sapkın ve batıl ideolojiler ile nikâhsız yaşama, flört, evlilik öncesi birliktelik özendirilmektedir.

Türkiye’de AKP iktidarı, 2002 yılından bu yana tek başına yönetimde bulunmaktadır. Politika olarak batılılaşma ile birlikte muhafazakâr demokratlığı benimsemiş ve buna göre politika ürettiğini iddia etmektedir. Kendisine yönelen ithamlara ise özgürlükçü ve batı yanlısı olduğunu, kişisel hayata ve yaşam tarzına müdahale etmediğini/etmeyeceğini de her defasında deklare etmektedir. Gerçekten de aile kurumunun temelini dinamitleyecek tarzda müstehcen yayın yapan yazılı ve görsel medyaya, alenen kadın ticareti yapılan mekânlara, -göstermelik bir iki operasyon hariç- uyuşturucu baronlarına, nikâhsız birlikte yaşamayı alenileştiren, modernlik, çağdaşlık olarak özendiren çevrelere alabildiğine özgürlük tanınmıştır. Hatta laiklerin beğenisini kazanma uğruna, kimi sanatçı müsveddelerine etek dolusu paralar karşılığında Belediyelerce konserler verdirilmek suretiyle, toplumdaki ahlaki çöküntü daha da derinleştirilmiştir.

1920’li yıllardan kalma çağdışı, despotik kanunlara bile dokunamamıştır. Müslümanlara tanındığı iddia edilen özgürlük ise, bizatihi Müslümanlara, Müslüman oldukları için verilmiş özgürlükler değildir. Ayrıca Müslümanların istifade etmeye çalıştıkları bu özgürlüklerin bir kısmı, iktidar değişiminde kolaylıkla sona erdirilecek türden özgürlüklerdir.

Türkiye’deki azgın azınlığın hali, biraz da, hem dayak atan, hem de dayak yiyorum diyerek ortalığı velveleye veren adamın haline benziyor. Bu velveleler ve iddialar, Türkiye’de, gittikçe toplumu içten içe çürüten, yozlaştıran fuhuş, uyuşturucu, cinayet, gasp ve tecavüz gibi gün geçtikçe daha da artan olayların üzerini örtmek amaçlı olduğunu şimdilerde geriye dönüp baktığımızda daha iyi anlıyoruz.

Türkiye’nin içinde bulunduğu bu durumdan en çok etkilenen, toplumun temel çekirdeğini oluşturan aile kurumu olmuştur. Çünkü toplumdaki ahlaki çöküntü ve dejenerasyonun neticesinde ailedeki çözülme ve parçalanma, özellikle son yıllarda daha çok artmıştır. Türkiye’de son yıllarda boşanmaların Müslümanlar arasında da artmasının nedeni son yıllarda uygulanan politikalar neticesinde meydana gelen ahlaki çöküntü ve yozlaşmadır.

Gençliğin yetişmesinde, kimlik ve kişilik kazanmasında aile ve okul devre dışı kalınca, devreye sokaklar, internet kafeleri, terör örgütleri ve Türkiye toplumunu iç çatışmalara sürüklemek isteyen istihbarat örgütleri girmektedir. Gençliğin böyle bir tuzağa düşmesinde kullanılan en kolay ve en kestirme yol ise alkol, sigara, uyuşturucu ve madde bağımlılığı, içki, uyuşturucu kullanımı ve kız-erkek ilişkileridir. Dinî duyarlılık kazandırılmayan gençler, içki, kumar, uyuşturucu fuhuş, hırsızlık, kapkaç gibi kötü alışkanlıklar edinmekte herhangi bir beis görmezler.

Unutulmamalıdır ki, ahlaksızlığın yaygınlaşması, tüm toplumu içine alan bir çürümeye neden olmaktadır. Bu çürüme, er ya da geç bunda katkısı olmayanlar da dahil herkese zarar verebilecek konuma gelecektir.

Gençleri bu tür ahlaki çöküntüden kurtarmanın yolu aileyi muhkem hale getirmektir. Bu da, ancak ailenin İslami temeller üzerine kurulmasıyla gerçekleşebilir. Çünkü anne ve baba en iyi eğitici ve örnek, aile ise en etkili okuldur. Çocuklarımızı ailemizde, İslami ahlak ve terbiye üzerine yetiştir(e)mediğimiz takdirde, gelecekteki yaşantıları bugün şikâyetçi olduğumuz gençlerin yaşantılarından farklı olmayacaktır. Allah’tan korkan bir gencin, Allah’ın haram kıldığı bir şeyi yapması asla mümkün olmaz. O halde çocuklarımıza vereceğimiz ilk şey, ekonomik anlamda rahat yaşayacağı bir hayat ya da truva atı gibi koşturarak makam ve mevki sahibi olsun diye okuldan dershaneye, dershaneden okula göndermek olmamalıdır. Önceliğimiz evlerimizi birer Dar’ul-Erkam gibi bir eğitim yuvasına dönüştürmek olmalıdır



Bu yazı 4790 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI