Bugun...


Ahmet Ay

facebook-paylas
Yeni Ve Sivil Anayasa Heyecanı
Tarih: 09-02-2021 00:01:00 Güncelleme: 09-02-2021 00:01:00


Bir devletin hukuki varlığı onun tüzel kişiliğidir. Kurucu unsur olmasının yanısıra, devletin devamlılığı esasına müteallik olan bu (kamu) tüzel kişilikleri de devletlerin ay(ı)rıl(a)mazı ve tamamlayıcı niteliğidir.

Devletleri tanımlayan ve tamamlayan nitelikleri ancak bir yapı (statü) ile vücut bulabilir. Zira kendi görevlerini ve vatandaşlarının kendisine karşı görevlerini ancak bir statü ile, yani koyduğu kuralların bütünü ile gerçekleştirebilir. Devletler için bunun adı toplumsal sözleşme yani ANAYASA’dır, yani devletin yönetimini, bu yönetimin el değiştirme yöntemini, vatandaşın haklarını belirleyen hukuki metin. Bu hukuki metinde, yani anayasada, devleti yöneten iktidarın -aslında devletin- sınırlandırılması da olmazsa olmazdır.

İngiltere örneğinde olduğu gibi teamüli olmayıp yazılı olan anayasaların yukarıda kısaca belirttiğimiz statü ile kayıt altına alınması devletlerin hukukiliğinin göstergesidir. Teamüli anayasalar ise konumuzun dışındadır.

Kavram olarak değiştirilebilirliği içeren “anayasa”, Türkiye'de, 1924’ten sonra sadece askeri darbelerden sonra değiştirilebilmiştir. “Bütünkanun” olarak aslında devletin ve sistemin işleyişi, bireylerin hakları alanında donukluğa yani devleti “sabitlemeye” yol açmamak için anayasalar değişebilir. Vesayet odaklarının dili olan “kurucu iktidar” ya da “tali iktidar” söylemleri ile dünyada ışık hızıyla yol alan değişiklikleri ıskalayan bir Türkiye’nin karşılaşacağı zorluklarla baş etmesi mümkün görünmemektedir. Bu sebeple anayasalar vatandaşların ve devletin geleceği ile ilgili ihtiyaçları bakımından ve tabi ki kurallar muvacehesinde milletin onayıyla değişikliğe gidebilmelidir. Bu kolaylık talebimiz M. Foucault’nun “biyopolitika” ve “biyoiktidar”ından öte bir şeydir.

Bu konudaki düşüncemizi; geçmişte de açıkladığımız gibi “siyaset kurumunun yani TBMM’nin anayasa yapmada tek hak sahibi olduğuna, millet adına bu hakkı kullanmasının yükümlülük olduğuna, milletin iradesini geçmiş yasalar, kurallar, söylemlerin kısıtlayamayacağına inanıyoruz” diyerek dile getirmiştik.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta başında büyük heyecan uyandıran, “Yeni anayasayı tartışma vakti geldi. Cumhur İttifakı'ndaki ortağımızla bir anlayış birliğine varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz" sözleri birden üzerimizdeki ölü toprağı temizledi.

Evet,

Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bir anayasa ihtiyacını dile getirdi. Aslında milletimizin bütün partilerden yeni ve sivil bir anayasa alacağı vardı. Çünkü 2011 seçimlerinden sonra başlayan anayasa çalışması muhalefet tarafından bloke edilmişti. Çok iyi hatırlıyorum; Sayın Erdoğan defalarca, “Gelin, hiç olmazsa üzerinde anlaştığımız 60 küsur maddeyi hayata geçirelim” dediği halde muhalefet vesayet odaklarının kaş-göz hareketlerinden korktuğu için bu çağrıyı reddetti. Korktular, çünkü vesayetçiler, 2007 seçimlerinden sonra Ak Parti’yi anayasa değişikliğinden vazgeçiremeyince partiye kapatma davası açtılar. Tabi, demokrasi münafıklığı yapan CHP de bunu ayakta alkışlamıştı.

Anlaşılan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli yeni bir anayasa için anlaşmışlar. İlkeler üzerinde varılan anlaşma önemli bir adımdır. 2017 referandumunda gerçekleşen sistem değişikliği ile parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemine geçilmesine rağmen yapısal sorunlar olduğu gibi duruyor. Bunu bazı kanunlarda yapılacak değişiklikle çözmek mümkün değil. Bunu gören Sayın Erdoğan-Sayın Bahçeli liderliğindeki Cumhur İttifakı devlete ve millete sivil ve yepyeni bir anayasa ile hizmetlerini taçlandırmak istiyorlar.

Küreselleşmenin dünyayı kasıp kavurduğu süreçte devletlerin işlev ve egemenliklerinin zayıflamasını hatta yok olmasını, Türkiye gibi, çok uluslu şirketler dünyasındaki renksizliğe itiraz eden bir ülkenin kabul etmesi beklenemez.

İşimiz kolay; nasıl bir anayasa sorusuna cevap verebilecek zengin bir müktesebata da sahibiz. Bu konuda faydalanabileceğimiz çok sayıda çalışma mevcuttur. Mesela 2011 yılında Ahmet Gündoğdu’nun Genel Başkan’ı olduğu MEMUR-SEN’in “YENİ ANAYASA RAPORU II” çalışması son derece değerli bir çalışmadır.

Bu yazı şimdilik bu kadarcık olsun, anayasa çalışmaları için daha çok anayasa konulu yazılar yazmamız gerekecek.



Bu yazı 5660 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI