Bugun...


Mehmet Şerif Cebe

facebook-paylas
ALLAH’IN RAHMETİ
Tarih: 13-01-2024 00:01:00 Güncelleme: 13-01-2024 00:01:00


Kasas (28)suresi, 9. ayet: "Firavun'un karısı; "İkimizin de gözü aydın! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur ya da onu evlat ediniriz!" dedi. “Onlar işin sonunu sezemiyorlardı. (Onu almakla hata ettiklerini bilmiyorlardı.) 10. ayet: “Mûsâ’nın annesinin yüreği ise yalnızca çocuğuyla meşguldü. Eğer, inanıp güvenen biri olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık neredeyse işi meydana çıkaracaktı.”, 11.ayet: “Mûsâ’nın ablasına, “Onu izle” dedi. O da ötekiler farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi.” 13.ayet: “Böylelikle biz annesinin gönlü rahatlasın, gam çekmesin ve Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye onu annesine geri verdik; fakat oradakilerin çoğu bunu bilmiyorlardı.” Bundan önce Firavun'un sarayının, kendisine karşı onu himaye etmesini sağladığı gibi, kudret eli şimdi de yine Firavun'a karşı karısının kalbini Musa'yı korumaya yöneltiyor. İşte bu ince ve şeffaf sevgi perdesiyle onu korumuştu. Silahla, konumla ya da malla değil. Onu kadının kalbindeki duygusallıkla, sevgiyle korumuştu. Bu sevgi aracılığı ile Firavun'un katılığını, sertliğini yumuşatmış, hırsına ve önlem alma eğilimine engel olmuştu. Yüce Allah'ın bu zayıf ve güçsüz çocuğu, sadece bu ince ve şeffaf perdeyle Firavun'a karşı koruması hiç de zor değildi!

 Allah'ın hiç beklemediğimiz bir zamanda ve tarzda yardım edebileceğiyle ilgili ünlü yazarımızdan dinleyelim: "Olağanüstü olayların çağı sona ermiş değil. Çünkü yüce Allah'ın özgür dileği uyarınca her an olağanüstü olay gerçekleşiyor. Fakat Allah her dönemin pratiğine ve koşullarına göre olağanüstü olayların biçimlerini ve türlerini değiştirebiliyor. Ayrıca bazı olağanüstü olaylar, bazı akıllar tarafından kanıksandığı için olağanüstülükleri kavranmaz oluyor. Fakat yüce Allah ile bağlılığı sürekli olanlar bu olaylarda onun elini görebilirler, o yüce elin harika eserlerini somut biçimde algılayabilirler. Yüce Allah'ın yolunun yolcularına düşen görev şudur: Yapmaları gereken her şeyi, güçlerini son parçacığına kadar harcayarak yapmalı, sonra da huzur ve güven içinde işi Allah'a havale etmelidirler. Eğer düşman karşısında yenilgiye uğrarlarsa, Yüce Yardımcı ve Ulu Destekleyici’ye başvurmalı ve Hz. Nuh'un; “Artık yenik düştüm; bana yardım et!” dediği gibi, yüce Allah'a el açıp yalvarmalıdırlar. Bundan sonra yapacakları tek iş, yüce Allah'ın yakın süreli  kurtuluşunu, çıkar yol gösterişini beklemektir. Yüce Allah'tan çıkar yol beklemek ibadettir. Buna göre bu kahramanlar bu bekleyişleri karşılığında sevap alacaklardır." (Prof. Dr. Seyyid Kutup-Fi Zılal-il Kur'an-Kitap yurdu.com )

Tabi ki bu öyle kolay bir süreç değildir. Bunun kolay olmadığını yine Şehit Seyyid Kutup’tan dinleyelim: "Fakat sözünü ettiğimiz sınav döneminin bazen uzun sürebileceğini hatırdan çıkarmamak gerekir. Bu süre uzunluğunun altında mutlaka yüce Allah'ın bildiği bir giz yatar. Söz gelişi,  Hz. Nuh, soydaşları arasında tam dokuz yüz elli sene uğraştı. Ancak o zaman bu sınav süresini doldurabildi. Bu uzun çaba döneminin ürünü sadece on iki Müslüman olabildi. Fakat bu bir avuç Müslüman, yüce Allah'ın terazisinde o kadar büyük bir değer sayıldı ki, onların hatırı için bir bölüm evrensel güçler harekete geçirilerek o günün sapıtmış insanlığı tümü ile yok edildi; yeryüzü tümü ile bu bir avuç Müslüman’ın eline verildi, onu yeniden onarıp kalkındırmak ve yurt edinmek de sadece bu azınlığın görevi oldu." (Fi Zılal-il Kur'an-Kitap yurdu.com )

Bunları anlatırken bir an için ben de eski günlere gittim ve duygulanarak istem dışı şunlar ağzımdan çıkıverdi:

Ey Batı’nın mağrur çocukları! Hani siz, Konstantiniye’de Müslümanların yönetimine girdiğinizde sevinmiştiniz! II. Mehmet’e çiçek vermiş; mutlu ve sevinçli olduğunuzu belirtmiştiniz! Yoksa bütün bunları göstermelik diye mi yaptınız!

Ey Muhteşem Süleyman! Sen söyle, hani ordunla gidip Paris’i yerle bir edeceksin diye adamların ödü kopmuştu ve sen sağ olduğun sürece Fransa’da ve bütün Avrupa’da dans yasaklanmıştı! Bak, Batı sonunda muradına erdi ve senin yasakladığın dansı artık açıktan oynamaya başladı. Hatta sana savaş açtı!

Ey II. Mehmet! Hani sen demiştin ki: ”Ya ben Kostantiniye’yi alırım; ya Kostantiniye beni alır!” Sen aldın; almasına; ancak biz koruyamadık! Elimizde imkan varken süse ve eğlenceye daldık; zevk ve sefayla başımız döndü ve düşüp bayıldık; kendimizi kaybettik ve önümüzü göremediğimizden de yüzyıllar sonra onların komutanları; sana öykünerek, daha doğrusu öç almak amacıyla beyaz bir ata binerek Kostantiniye’ye (İstanbul) girdi! Düşman komutan, İstanbul’a girerken papazlar ve halk sevinç naraları attı! Üstelik senin nazenin ve gözünden sakındığın göz bebeğin Ayasofya-i Cami-i Kebir’ini de yıllar sonra yine aynı emelin devamı niteliğinde müzeye çevirip içinde senin kardeşlerinin ibadet yapmamasını sağladılar!

Ey Yavuz Selim! İngiliz komutan, çizmesiyle Bursa’yı kirletip deden Orhan’ın kabrine tekme atarak; ”Kalk yerinden de bak; biz senin torunlarının başına neler getirdik, gör işte!” dediğini duydun mu?

Ey Halid Bin Zeyd (R.A) hani sen: ”Beni surlara en yakın yere gömün ki oralar İslam toprağı özelliğini taşısın ve ileride torunlarım gelip oradan itibaren savaşıp daha kolay Kostantiniye’yi alsın. Ey torunlarım, “Kostantiniye” dediysem “Roma/Bizans’ı kastetmişimdir.” demiştin gülümseyerek! Evet torunun II. Mehmet aldı almasına da ne yazık ki; yüzyıllar sonraki torunların senin bu emanetine sahip çıkamadılar ve geçici bir süre de olsa düşmanın çizmesinin Konstantiniye’ni kirletmesine engel olamadılar!

Ey Karlofça! Canı çıkmayasıca! Söyle bakalım, sen ne yaptın? Osmanlı’nın köküne kibrit suyu dökmenin başlangıcı olduğunun farkında mısın? Niçin o antlaşmaya ev sahipliği yaptın! Senin bağrında yapılan anlaşmayla toprak kaybının da başladığını ve gerisinin çorap söküğü gibi geldiğini biliyor musun?

Ey Akif Dede’m! Sen; ”İbret alınsa tarih tekerrür etmez!” diyordun; ancak tarih tekerrür etti; çünkü biz torunlar ibret alıp üzerimize düşeni yapmadık; zevk ve eğlence peşinde koştuk ve düşman; II. Mehmet dedene kendini benzeterek beyaz atın üzerinde İstanbul’a girdi!

      

 

 



Bu yazı 1871 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI