Sur olayları dönemini hatırlamayanımız yoktur herhalde. Hani hem içerden hem dışardan vatan hainlerinin birleşerek yer altındaki tünellerde yılan misali sürünerek kasvet, kaos, zulüm dolu bir döneme geçişhayalleri kurdukları izbe, nemli hikayeden söz ediyorum, SUR İHANETİNDEN…

Bahsettiğim şudur ki çokça ayakları olan bir çıyan misali irinli, iltahaplı zehirlerini kentin insanlarının şah damarlarına zerk etmeye çalışan hainler, çıban başlarının ihanet seslerinin yankılandığı yüz küsur günden bahsediyorum, sur olaylarından, iç ihanetin vücut bulmuş halinden, şerefini tacizcilere, tecavüzcülere peşkeş çeken namertlerden söz ediyorum.

İşte o zamanlar bu kadar karanlıktı ortalık, bu kadar hain doluydu bu taşı toprağı mübarek şehrin, Peygamberlere, evliyalara, sahabelere ev sahipliği yaptığı bu kutsal mekan.

O dönem memleketin iş ve istihdam alanları birer, birer kepenklerini kapatıyor ve göçüyordu buralardan. Siyasetçisi, bürokratı son dereceninde fevkinde temkinli, bir o kadar gizemdiler. Kuytularda yardımları dağıtır, tebdili kıyafet gezerdiler. İşte o derece ürkekti siyaset arenasının ceylanları.

Demem o ki bir yürekli gelmeliydi, görmeliydi, kendini yanlız sananları kucaklamalı, içlerini ısıtmalı ve umut vermeliydi, beraberiz demeli, şah damarları kadar yakın olmalıydı.

İşte öylesi kaotik bir ortamda çıka geldi Metin Külünk. Sur ilçesine girmeden korumalarına gelmeyin dedi ve o bölgeyi baştan, sona arşınladı, arşınladı, arşınladı. Sarıldı, kucaklaştı, beraber ağladı ve kurtuluş yakın dedi.

Esnaflar, STK’lar, dernekler, İşçiler, aşçılar; işsizler vs, hayatın tüm katmkanları ile sarıldı ve hazırladığı raporu sayın Cumhurbaşkanı Recep tayip Erdoğan’a takdim etti. İşte o gün realist kararlar alınarak Sur yeniden ihya edildi. Yani Diyarbakır’ın ağabeyi Metin Külünk birşey diyiyorsa bilinki birşeyler var derinlerden kıpırdayan. İşte o nedenledir ki alttaki haberi mutlaka okuyun. Zira Metin Külünk söylemişse boşuna dememiştir vesselam…