Güzel Türkiye’mde bu salgın döneminde insanlarımızın evlerinde zamanlarını daha iyi, daha verimli geçirmek için kitap okuyacaklarını düşünmüştüm. Ancak düşündüğüm olmadı;  kitaplara yapılan zamlar, bunun yanında bütçeleri iyice zayıflayan insanlar kitaplardan giderek uzaklaştılar. Bununla birlikte kitaba ulaşma imkânını kaçıran toplum giderek karanlıklara doğru yol alıyor. Yazarlar ve yayınevleri de bu durumdan çok kötü bir şekilde etkilendiler. İthal edilen kağıt fiyatlarının döviz bazında pahalıya mal olması, yayınevlerini yüksek fiyatlarla kitap basmaya yönlendirdi. Yazarlar zaten ekonomik açıdan zayıf durumda olduklarından, yazdıklarını yayınlayamaz durumuna düştüler. Yazarlar zaten yazdıkları kitaplardan para kazanmıyorlardı. Durum böyle olunca yazdıklarını da basma imkânı bulamıyorlar. Günümüzde binlerce yazar, şair bu kutsal eylemi bırakma düşüncesiyle karşı karşıyadır. Yazarların yeni fikirler üretmemesi düşüncelerin donmasına sebebiyet verecektir. Bu da tüm topluma yansıyacaktır. Okuma alışkanlığı olanlar da alışkanlıklarını terk edeceklerdir.

                 İlerde kitap okumayan bir topluma doğru yol alıyoruz, hem de hızlı bir şekilde, bu, toplumun sosyal medyaya yönelmesine sebebiyet verecektir. Sosyal medya, her türlü kötü alışkanlığa aşırıya, taşkınlığa, teşvik edici olmaktadır.

                Toplum, kendisine ışık tutan, yol haritasını gösteren ve önünü aydınlatan, ışık saçan kitaplardan mahrum olacak ve kendiliğinden karanlığa bürünecektir. Karanlıkların ve cehalettin şerrinden Allah’a sığınırız. Ancak bu yol haritasının sonucunda işin doğasında bunlarla karşılaşacağız.

                    Yazarlar birer fikir işçileridir. Bunlar birer fidan gibidir. Fidanlara su verdikçe büyür ve gürleşir. Suyu kesilince zayıflar ve kurur. Fidanın kuruması toplumun oksijensiz kalmasına sebebiyet verecektir. Oksijensiz kalan insan nasıl yaşamazsa, kitap okumayan bireyler de aynı o şekilde karanlıklara bürünürler, fikir ve düşünce bakımında ölü konumuna düşerler. Fikir ve akıl edemeyen bir toplum, Allah’ın yaratıklarındaki ve emirlerindeki hikmeti anlayamazlar. Çünkü birçok ayette “akıl etmiyor musunuz? Düşünmüyorsunuz?” Diye yüce Allah akıl ve düşünce sahiplerini muhatap kabul ederek onlara sesleniyor. Cehalet karanlığında her türlü tehlikenin kol gezdiği bir yola giriyoruz. Toplumsal ahlakın yozlaşmasına ve cehaletin artmasına, sebebiyet verecektir. Bu da sosyal düzenin bozulmasına neden olacaktır.

Çözüm yine okuma alışkanlığını kazanmaktır. Bunun için Başkan nezdinde gerekli girişimler yapılırsa, okuma alışkanlığı kazanmış olan, alışkanlığını devam edecektir. Kazanmayanlar da kazanmaya çalışacaktır. Bu nasıl olacaktır? Kitabı oluşturan zincir üzerinde tüm vergilerin kaldırmasıyla mümkün olacaktır. Aksi takdirde evde zaman geçiren insanlar sosyal medyaya yönelecektir. İpini koparan sosyal medyada nefes almaktadır. Onun için istemediğimiz bir sosyal yapıyla karşılaşabiliriz. Bunun için şimdiden devletin tedbir alması gerekir. Ülkenin düze çıkması için, kendi ayağı üzerinde durabilecek bireylerden oluşan bilinçli bir topluma ulaşmamız gerekir.