Her şey güzel gidiyor.

Mitingler ard arda.

" Gel mitinge gidelim!.." demek hoş.

Şehir içi olsa atlarsın, şehir içi arabasına.

Neredeyse yarım saat tutar, alana kavuşman.

" Kahrolsun!.." der, vicdanen rahatlarsın.

Bayrağını, flâmanını, dövizini beraberinde götürür, elinle dilinle müdahale edemediğin vahşetten yana olmadığını ispatlarsın...

Toplu dualara katılırsın, gıyabî cenaze namazlarına.

" Ya Rabbi, biz sana iyi kul olmadığımız için ahvâlimiz bu denli sefil ve rezil. Bize ebabillerini yine gönder." dersin.

Bu yetmez imiş gibi, hâşa başka isteklerde bulunursun:

" Ya Rabbi, bize esenlik ver, birliğimizi beraberliğimizi koru" dersin.

Marketler ki esnafın can düşmanı, yüz yılın ekonomisini şekilendiren kapitalizmin para için her şeyi öğüten değirmeni.

Cebindeki kredi kartıyla bir çok ürün alırsın, sepet ya da araba dolusu.

Kredi kartından ne kadar harcama yaparsan, bonus para kazanıyorsun.

Lanetlediğin firmaların ürünlerini boykot ederek sevap kazanmış hissiyle kendini tatmin edersin.

Başka firmaların ürünlerini alırsın.

O firmalar ki kimin?

Yeter ki sanal ortamda paylaşılan markalardan olmasın.

Canı sıkılan miting yapar.

Ankara'da, Istanbul'da, orada burada.

Faydası yok mu?

Elbette var.

Üzümlüğe, İncirliğe, karpuzluğa gidersin, protesto için.

Elinden başka bir şey gelmiyor, çünkü.

Herkes hem ağlıyor hem coşuyor.

Ne kadar kalabalık o kadar ekmek-köfte arası.

Şu kahveyi içme, bu deterjanı kullanma, bu hamburgeri yeme, o firmadan alış-veriş etme.

Peki, bu firmalar nasıl oldu da bankalar gibi her yıl kârlarını katlıyor?

Bankalar kimin?

Firmalar kimin?

Cüzdana girenle çıkan neden eşit değil?

Krediler, kartlar neyin nesi?

Mitingler olmalı, olması gereken bu.

Sormazlar mı Manavgat Suyu nereye gidiyor?

Demezler mi bunlar askerî eğitimlerini nerede yapıyor.

Bilinmez mi sebze-meyve takviyesi nereden gidiyor?

Bilinmiyor mu petrolün hangi limandan " Bu kahrolsun" denilen terör ve vahşet örgütüne gittiğini insanlar?

Ticaret hacminin nasıl arttığını göstermiyor mu, rakamlar?

İnsanlar ölüyor, ha bire.

Televizyonlarda reyting artıran vahşet manzaraları.

Çare mitingle olmuyor, şu vanaları kapatın.

Elbette dua, mü'minin ilticagâhı, sığınağı.

Bu bir imtihan ve lanetli kavim, destekçileriyle ön plânda.

İngiliz'i, Alman'ı, Fransa'yı, Hollanda'yı bilen olmaz.

Sadece Terör Örgütü ve bu örgütü finanse eden baş düşman.

Çoluk çocuk...

Genç kızan...

Kadınlar...

Yaşlılar...

Hastalar...

Taşları bağlamışlar, köpekleri serbest bırakmışlar.

Bir Selahaddin bekleniyor, asırda.

Derken TRT Kanalı'ında Selahaddin Dizisi başlıyor, bu hafta.

Kime hesap vereceğimizi biliyoruz.

Biz bu devlet kılıflı terör örgütlerini değil, müslüman ülke olduğunu iddia eden devletlerin yöneticilerini Allah'a şikâyet ediyoruz.

Ya Rabbi, senin isminle sana inanmış olanları yanıltanları sana şikâyet edoyoruz.

Gelin çıkın, işin içinden!..

D8 ne içindi?

Nerede İslâm Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı?

Nerede vahdet nerede tevhid!..

" Vurun Abalıya!.." diyerek müslüman avına çıkanlar, şimdi müslümanlara " Bu melaneti ortadan kaldırın." Diyor.

İyi de güzel de sizin insanlığınız, hümanistliğiniz bu kadar mı?

Korkulu rüya görecek olanlar, biliyoruz uykusuzluktan hasta olacak.

Ya Rabbi, katından bize zafer hediye et!..

Bir avuç Müslüman, senin davan için direniyor!..

Biz, sadece yazabiliyoruz, sesimiz kısılmadıkça.

Onları sana şikâyet ediyoruz.