Bugun...


Ali LALE

facebook-paylas
Kur’an’da Sabır Kavramı Bireysel Alanda Sabır Uygulaması
Tarih: 01-06-2021 00:02:00 Güncelleme: 01-06-2021 00:02:00


Sabır; Kur’an’ın yaşantımıza uygulama sırasında karşılaştığımız zorluklara karşı direnme, dayanma, metanet gösterme olayıdır.   Birey olarak, esnaf, memur, iş adamı idareci, çeşitli dalda görev yapabiliriz. Çalıştığımız yerde Kur ’anı ahkâmın yaşantımızda vücut bulması için ister istemez bazı zorluklarla karşılaşabiliriz. Tüm bu zorluklar karşısında sabırlı olmak, Rabbimize karşı kulluğumuzu yapmış olacağız ve beklentimiz ondan olacaktır. Yanı bu uygulamalarda gösterdiğimiz sabrın karşılığını Yüce Allah’tan bekleyeceğiz.

Örneğin kunduracı dükkânımız var. Orada hem rızkımızın kapısı ve hem de insanlara hizmet ettiğimiz yer olmaktadır. Burada göstereceğimiz sabır hem bizi memnun edecek hem de müşteriyi, yüce Allah’ta, sabır gösterdiğimizden dolayı bizleri mükâfatlandıracaktır.

Dedik ya kunduracı dükkânımız var, bismillah deyip dükkânımızı açtık, belli müşteriyi mi bekliyoruz? Hayır, her çeşit müşteriye açıktır. Delisi girer, cahili, âlimi, kendini bilmezi girer. Müşteri Raftan aldığı kundurayı giyer, çıkarır, böylece birkaç kez kundura giyer,  çıkarır. Dükkân sahibine gına getirir. İşte burada dükkân sahibi, tüm bu olumsuzluklara, sıkıntılara rağmen, müşteriye gayet hoş davranarak ister alsın ister almasın, kunduracı burada işini yaparken sabırlı olacak. Aslında burada kunduracının göstereceği sabır hem müşteriyi sevindirecek hem de Allah’ı sevindirecektir. Buradaki sabrın işlevi bireylerin daha huzurlu bir ortamda mutlu olmasını sağlayarak, mutlu bireylerin meydana getirdiği toplumun da mutlu olmasını sağlayacaktır.

Tersini düşünelim: Esnaf orada sabır göstermezse, bir iki ayakkabıdan sonra müşteriye çıkışırsa, “bırak kardeşim sana ayakkabı beğendiremiyoruz, ne biçim insansın” derse, belki orada istemediğimiz bir kavga da çıkma ihtimali da olabilir. Kavga çıkmazsa bile müşterinin hem canı sıkılacak hem de alacağı ayakkabıyı da alamayacaktır.

Farz edin ki siz piyasada taksi şoförlüğünü yapıyorsunuz, arabanıza bir müşteri aldınız, müşteri velinimetimizdir, anlayışıyla istediği yere, en uygun olan bir şekilde götürürseniz, müşteriyle yapılan iletişiminiz de sabır çerçevesinde yaptığınız zaman, o sizde memnun kalacak, o günün huzurlu geçmiş olacaktır. Tersine kötü bir iletişimle ve istediği yere daha uzun bir yoldan götürmeye çalışırsan, oda buna karşı tepkisini  şoföre bağırıp çağırarak gösterirse belki orada istenilmeyen kavga da çıkabilir veya o günü hem şoför açısında hem de yolcu açsısında berbat bir gün olarak kayda geçecektir. Görüyoruz ki sabır ve dürüstlükten taviz verdiğimiz zaman her an kötü bir olayla karşı karşıya kalabiliriz. Belki sonra sıkılmadan bu şansızlığımızdır da diyeceğiz.

 

 

Bugün gençlerimizi yıpratan, psikolojisini bozan, sınav koşuşturmasının karşısında sabırlı olmazsa başarılı olmaları mümkün değildir. İnançlı gençlik; sabırlı ve azimli olmak zorundadır. Çünkü onların bilinmesi gereken görevi; en iyi bir şekilde dersini çalışmaktır. Ondan sonrasını Allah’a tevekkül etmektir. Burada öğrencilerimiz helal lokma kazanmak için sınava çalışmaktadırlar. Onun görevi dersleri çalışarak bu konuda çalışmanın sıkıcı ve çetin zorluklarına dayanarak daha iyi bir şekilde çalışma gayretini göstermektir. Buradaki sabır ise; daha iyi ve daha fazla çalışmaya zaman ayırmak içindir. Onu çalışmakta alıkoyan bazı alışkanlıklara karşı da kararlı bir şekilde direnmesiyle, yeni çalışma metoduna uyum sağlayacaktır. Çalışma metoduna alışınca, ders çalışmak daha kolay olacak. Bazı sosyal faaliyetlerine de zamanı kısa tutması gerekmektedir.  Bunlar nedir? Bunlar; arkadaşlarla görüşmeler kıs tutmak, cep telefonda sosyal medyayı daha az kullanmak, olumsuz düşüncelere karşı kapalı olma gibi sabırla bunları aşarak, kendine güzel bir yol haritasını çizmelidir. Burada gerekli olan sabrı göstermelidir. Ders çalışmak herkesi yorar, ancak ders çalışma karalılığını göstererek bu konuda sabretmesi, kendisini, ailesini ve Rabbini sevindirecektir. Bu inançla başarılı çalışmalara imza atacaktır.  İşte buradaki sabrın işlevi daha fazla ders çalışma gayretini ve inancını gösterilmesidir.

 

Bu konuda bir canlı örnek vermek istiyorum. Bir ilçe de görev yaparken birkaç esnaftan alışveriş ettim. En sonunda bir esnafla karşılaştım. Adama imrendim. Orada alışveriş yaptığım süre içinde, adamın hiçbir olumsuz davranışıyla karşılaşamadım. Güleryüz’ünde hiçbir şey eksilmiyordu. Onda yapılan alışverişin hiçbir esnafta yapılamıyordu. Belki bunun DNA’sında sabırlı bir hali vardı. İşte yüce Allah bu tür insanları takdir ettiği gibi de kendisi de göstermiş olduğu sabrın meyvesini topluyordu. Onun içindir diyorlar ki” sabır acıdır, meyvesi tatlıdır”.

Yüce Allah “sabrı “neden bu kadar övmüş işte bu örnekten de az olsa da anlamaya çalışmalıyız. İslam dinin gayesi insanların yaşam süresince haksızlığa uğramadan kaliteli ve huzurlu bir yaşamın sürdürülmesidir. İşte bununda gerçekleştirilmesi için çalışmak ve çalışırken de zorluklara karşı sabır göstermektir. Bizler bunu yaptığımız zaman, herkes elini taşın altına koymuş olacaktır. O zamanda medeni bir toplum olmaya doğru adım atmış oluruz. Zaten yüce Allah’ın tüm emirleri insanların haksızlığa uğramadan medenice yaşamalarının sürdürülmesi değil midir.? Zaten bunun içinde Emirlerini Peygamberler vasıtasıyla kullarına tebliğ etmiştir.

Sabırla ilgili bir olayı anlatayım; bir gün kızım hastalanmıştı. Acile götürdüm. Acildeki doktor gerekli müdahaleyi yapıp şunları söyledi: “Sabahleyin kızını kadın ve doğum polikliniğe götürüp, doktora muayene ettirmeniz gerekir, İhmal etmeyin ”deyip biz de hastaneden çıkıp eve geldik. Sabah olunca kızımın ağrıları arttı. Hemen İlçedeki doktora götürdüm. Sıra vardı. Kapıdaki bulunan görevliye “kardeşim hastam çok acildir. Acilden buraya yönlendirdiler. Mümkünse doktora göstereyim dedim” “buyurun” dedi ve içeriye girdik. İçerde; Doktor, hemşire ve birde hasta vardı. Doktor Bey’e nazik bir şekilde seslenerek “Doktor Bey hastam çok acil durumdadır. Bakabilir misiniz? Diye seslendim. Doktor bana bakmadan” önüne bakarak, ”hemşire hanım güvenliği çağır” hemşire hanım bana baktı, doktora baktı. Doktor bu sefer sesini yükselterek” Hemşire Hanım güvenliği çağır.” Hemşire hanım bana baktı. Sizin için dercesine göz işareti yaptı. Ben doktora baktım. Binlerce düşünce aklıma geldi. Kızım ağrıların verdiği sancılarla bocalayıp, iki büklüm olmuş, bu sırada kızıma mı yanayım, doktorun bu kaba, sapa davranışına mı yanayım, şaştım kaldım. Doktor mesleğine layık bir davranışı sergileyememişti. Şikâyetiyle birlikte birçok şeyi hak etmişti.  Ancak kızımın ağrıları, doktorla uğraşacak zamanım yoktu. Ya Sabır diye kızımı eve götürdüm. İnternetten Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesindeki Kadın ve Doğum bölümündeki doktorlara baktım, bayan bir doktoru aradım. Aramada kızımın hasta olduğunu İlçede müdahale edilemediğinden, müdahale yapacaksanız sizlere getireyim, dedim. Tamam dedi. Mesai içinde bana ulaşın dedi. Son hızla arabayı sürerek, mesai içinde yetiştik. Doktora hanım;  yapılacak tahlilleri bana vererek “hemen acilden çıkartın, saat 14.00 ameliyata alacağım” dedi. Rabbime binlerce şükürler olsun ameliyatı başarılı geçti. Kızımda hastalıktan kurtuldu.

İlçedeki o doktorun nahoş hareketine karşı sabır göstermeyip bende bir hareket yapmış olsaydım. Kızım o gün ameliyat olmayacaktı. O sancıyla kızım perişan olacaktı. Belki doktorla mahkemelik olacaktı. Ancak o günkü öfkeme hâkim olmam gerçekten Rabbimin yardımıyla olmuştu. Öyle mübarek bir doktorla karşılaştırdı ki işlerimiz hemen görüldü. Ben hala şimdi düşünüyorum. Diyarbakır’daki doktora gitmemiz, bir sabır neticesinde gerçekten Allah’ın yardımı bize ulaştı.

Ben bu ufak zaman diliminden gösterdiğim sabır hem itibarımız zedelenmedi hem de hastamız doktoruna kavuştu. Bu Rabbimin bir ikramı olarak görüyorum.



Bu yazı 1832 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI