Bugun...


Mehmet Şerif Cebe

facebook-paylas
Umursamak Gerekir
Tarih: 22-07-2023 00:02:00 Güncelleme: 22-07-2023 00:02:00


Neredeyiz, ne yapıyoruz ve ne ile uğraşıyoruz? Vatandaşımız ne durumda? Bugünkü koşullarda 7500.00 TL. ile geçinmek nasıl bir şeydir? Bir ailenin zorunlu giderlerini hesaplayan var mı? Rakamları vermek istemiyorum. Çünkü elinde kalemi ya da hesap makinesi olan herkes bu hesabı rahatlıkla yapabilir. Durum ortada…

              Üstat M.Akif ‘in sanatlı dizelerinden oluşan bu şiirde anlatılan olay, Hz. Ömer ile Hz. Abbas’ın (r.a) yaşadıkları bir olay olaydır. Günümüz problemlerine/yaralarına parmak basan nitelikte olduğu için kısaltarak yazımın içine aldım. Herkesin özellikle de günümüz yöneticilerinin bu ibretli olayı okuyarak başını iki elinin arasına alıp düşünmesi gerekir:

Selâmı verdi Ömer, daldı âkıbet içeri,

– Bu yavrular niçin, ey teyze ağlıyor, söyle?

– Bugün ikinci gün, aç kaldılar...

        – O halde, neden

Biraz yemek komuyorsun?

        – Yemek mi? Çömleği sen,

Tirid mi zannediyorsun? İçinde sâde su var;

Çakıl taşıyla berâber bütün zaman kaynar!

Ne çâre! Belki susarlar, dedim. Ayıplamayın.

Adam, Emîr’e gidip söylemez mi hâlini?

        – Ah!

– Ne yaptı, teyze, Ömer, böyle inkisâr edecek?

– Ya ben yetîm avuturken, Emîr uyur mu gerek?

Gelip de bir aramak yok mu?

– Niçin hilâfeti vaktiyle eylemişti kabûl?

– Haklısın, teyze!

Avut çocukları, ben şimdicek gider gelirim.

* * *

Halîfe önde, bitik, suçlu, münfa’il nâdim;

Ben arkasında, perîşan, çadırdan ayrıldık.

Dönüp dönüp hele geldik zahîre anbarına.

Halîfe girdi açıp, ben de girdim emriyle.

– Şu tek çuval unu gördün ya! Haydi yükle bana;

Bu testi yağ doludur, elverir o yük de sana.

Çuval Halîfe’de, yağ bende, çıktık anbardan;

– Ben götüreydim... Verir misin çuvalı?

– Hayır, yorulsa değil, ölse yardım etme sakın:

Vebâli kendine âiddir İbni Hattâb’ın.

Kadın ne söyledi, Abbâs, işitmedin mi demin?

Yarın, huzûr-i İlâhî’de, kimseler, Ömer’in

Şerîk-i haybeti olmaz, bugünlük olsa bile;

Evet, hilâfeti yüklenmeyeydi vaktiyle.

Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,

Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’den onu!

Ömer! Ömer! Nasıl aldın bu bârı sırtına sen?

Mecâli kalmamış artık zavallının... Baktım:

Hemen çakılları çömlekten indirip attı;

Uzandı testiye, yağ koydu, sonra un kattı.

– Teyze, yok mu hiç yakacak?

Kadın getirdi beş on parça yaş diken Ömer’e;

Ömer de yakmak için büsbütün serildi yere.

Zemîni lihye-i beyzâ-yı târumârıyle/Beyaz sakalı yerlerde dağınık durumda

İçinde rûhu yanar, cebhesinde ter köpürür!

Ocak tutuştu, yemek pişti;

Yemek sıcaktı, fakat kim durup da bekleyecek!

Ömer, çocuklara bir bir yedirdi üfleyerek!

Yarın Emâret’e gel teyze, öğleyin beni bul:

Emîr’e söyleriz, elbette hayr olur me’mûl .

* * *

Öğle geçmişti, çıktı geldi kadın.

– Gâlibâ teyze, uykusuz kaldın!

İşte bağlanmak üzredir nafakan,

Alacaksın her ay gelip buradan.

Şimdi affeyledin, değil mi beni?

– Böyle göster fakat adâletini.

            Bu yazıyı emeklilerimizin içinde bulunduğu ekonomik duruma ve memurlara verilen seyyanen zammın emeklilere de -söz verildiği halde- verilmeyişi üzerine ortamdaki üzüntüye dikkat çekmek için kaleme aldım. İnşaAllah hayra vesile olur.  



Bu yazı 1735 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI