İnsan oğlunun yaşam gerçekliği ahlaklı bir toplum inşasından geçer.

Ahlak insanlığın ortak vicdanının sesidir. Ahlak her insana her topluma her devlete lazım olan bir gerçekliktir.

Bugün ki karmaşa kaos ve çatışmanın zeminini ahlaki değerlerden uzaklaşmadan kaynaklandığı görülmektedir.

İşgalci anlayışın hayat felsefesini toplumları ve kişileri ahlaki değerlerden uzaklaştırarak toplumları ifsat ederek istediğini yaptırmaktadır.

Ahlaki yozlaşma tüm kötülüklerin başlangıç noktasıdır. Ülkelerin işgali  toplumların ifsada uğramasından geçer. 

Bu gün hayatımızı kuşatan teknoloji ve modernizm sayesin de algılarla toplumlara hükmetmektedirler.

Bilinci etkileyip görsellerle yada seslerle metabolizmayı etkisi altına alıp insanlara toplumlara istedikleri gibi yön verebilmektedir.

Bir çok reklamda, filimde, resimde, müzikte,  görselde bu bilinç altı etkileşimle insanları etkisi altına alarak yönlerdirilmesi ahlaksızlığın en koyu tonudur.

Uzun süredir toplumları böyle ifsat ederek hükmektedirler.

Bu gün bir çok sivil toplum kuruluşu bu etkileşimde habersiz kendini merkeze koyarak toplumdaki firaklaşmaya çanak tutmaktadırlar.

Düşünceyi inancı tekelleştiren anlayışlar kendine aitmiş gibi dışındakileri ötekileştiren anlayış ahlaki değerlerden uzak bir duruştur.

Bu karmaşa ve kaos anlayışı içinde günübirlik sorunlarla hedefsiz çabalar çokta işgalci batının hesaplarını etkilemez.

Toplumsal ve bireysel değişimin temelini bir hedefe yönelik çalışma ile gerçekleştirmek gerekir.

Bu gün ahlak toplumunun gerçekleşmesi için sistemin en başından halka kadar ahlaki değerleri içselleştirerek yaşamak ve uygulamak gerekir.

Bu bağlamda toplumdaki bu çürüme yetişmedeki ahlâkî değerlerden uzaklaşarak her yolun meşru olduğu kabulü ile çürümenin zemini oluşmuş oluyor.

Rüşvet hırsızlık adam kayırma haksız kazanç gibi  ahlaksız davranışların temeli kişinin yalan konuşması ile başlar.

İkincisi  devleti kendine düşman belleyerek bu devletten ne koparırsam kardır anlayışı ile yapılan ahlaksızlığı meşru görme eğilimi ahlaksızlığın yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.

Bunun beraberinde fuhuş uyuşturucu gibi toplumda yaralar açan davranışlar hayat bulma zemini oluşturmaktadır.

Bunların önlenmesi için cemaatlerin sivil toplum kuruluşlarının ve devletin pratiklerinin de ahlaklı davranışlar sergilemesi gerekmektedir.

Bunun topluma etkisi bireyin davranışları ile başlar sonra eşi ile bunu yaşar sonra ailesi ile beraber bu ahlaki değerleri yaşarlarsa toplumda devrimsel ahlaki değişim gözlenmiş olur.

Bizim toplumumuzda bu çizgide olması işgalci ve sömürgeci batıyı da korkutmaktadır. O nedenle halkımızın bu ahlaki değerlerden uzaklaşması için ciddi planlarla toplumumuzun üstüne gelmektedir.