Farklı zamanlarda Türkiye’de meydana gelen birçok olayda ne yazık ki  sokak hayvanları ile ilgili istenmeyen ve en basit ifadeyle vahşet olarak nitelenebilecek birçok olaya şahit olmaktayız.

Geçmişe yönelik şöyle bir tarama yapılsa, bu tür olayları görebileceğimiz birçok olayla karşılaşırız.

Hayvanlara yönelik yapılan bu tür menfur saldırıların hiçbiri ne insanî ne de İslamî olarak asla tasvip edilecek bir şey değildir olamaz da.

Buna karşı verilecek olan tepki, vicdanı olan herkesin insanî bir vazifesidir.

Vicdanı ıslah edilmemiş bir insan, çevresindeki insanlara zarar verebileceği gibi etrafında bulunan hayvanlara veya canlılara da zarar vermesi büyük bir ihtimaldır.

Ancak geçmişte meydana gelen bu tür olayları insafsızca ve habercilik etiğine yakışmayacak şekilde Ulusal Medyada gündem haline getirip Diyarbakır’da yapılan bir vaaz konuşmasıyla ilişkilendirmek suretiyle gündeme taşımak en düşük ifadeyle çirkin bir kampanyadır.

Hayvanlara yönelik yapılan bu tür saldırıların önlenmesi için verilen mücadelede kendilerini fedai olarak gören bazı çizgisizlerin öncelikle kendi vicdanlarını ıslah ederek haklarını savunduklarını iddia ettikleri hayvan haklarına insan haklarını kurban etmemeleri gerekmektedir.

Bu konuda duyarlılığını ortaya koymaya çalışan bu kesimin arkalarına aldıkları Ulusal Medya, çok değil bundan bir ay önce Çin’de meydana gelen bu salgın hastalık nedeniyle insanların evcil hayvanlarını öldürerek sokağa attıklarına dair haberleri boy boy manşetlerine taşımaktaydılar.

Ancak bu tür haberlerin kamuoyunda olumsuz bir intibah uyandıracağına dair herhangi bir mücadele verdiklerine şahit olmadık.

Nitekim bu tür olayların Ulusal Medyada bu şekilde servis edilerek sunulması köyün birinde verilmiş bir vaaz esnasında temizliğe dikkat çekilmek amacıyla dile getirilen bir husustan çok daha etkili olacağı aşikardır.

Dolayısıyla bu konuda verilecek mücadele öncelikle bu konuda geçmişi kirli Medyaya karşı yapılması gerekmektedir.

Halkın zihninde sokak hayvanlarıyla ya da evcil hayvanlarla ilgili olumsuz bir düşünce oluşmuşsa bunun öncelikli ve en büyük müsebbibi timsah gözyaşları döken bu Ulusal Medyanın kendisidir.

Hayvan haklarını bahane ederek şahane linç kampanyalarını başlatan ve bu şekilde kendini gündeme taşıyıp gündem oluşturmak isteyenler öncelikle söyledikleri sözleri bir insaf terazisine vurarak insanî ölçüler çerçevesinde bunu başarabilmeliler.

Masum hayvanlara verdikleri destekle mücadelelerini masum göstermeye çalışan bu kesim, öncelikle insan onuruna yakışacak şekilde karşı tarafı dava etmelidirler.

İnsanları rencide ederek, hakaret ederek, küfürler savurarak ve onları hedef haline getirerek mücadele etmek insafsızca ve insanlığa sığmayan çirkin bir yaklaşımdır.

İnsanın düşebileceği en kötü durum “bilerek veya bilmeyerek eleştirdiği ve şikayet ettiği duruma düşmesidir.”