-Soru sorma sanatı olmalı İnsanın.

Sormanın da bir durumu olmalı.

Mesela sorarken cevabını kendinde de aramalı.

Bir yıl daha biterken sırf sormak için sorular sorulmamalı.

‘’-Mesela siz avukatlar nasıl katilleri savunursunuz?’’

‘’Hırsızlık yapmak ne kötü bir şey. Hırsızları ben savunamam.’’

‘’Hele tecavüzcüleri bir insan (insandan da kasıt avukat) nasıl savunur?’’

‘’Hepsini asmak gerek,’’

‘’İdam gerek,’’

‘’Asacaksın meydanda,’’

‘’Sallandıracaksın darağacında…’’

Tabi İsa (a.s)’ı bilmezler.

‘’İlk taşı içinizdeki en masumunuz atsın’’ sözünü duymamışlar.

Günahları, suçları ortaya çıkmadı diye herkes meleklerden yüksek makamda.

Hele hele o katili, hırsızı, tecavüzcüyü;

Bir öğretmenin eğittiğini,

Bir doktorun muayene ettiğini,

Bir fırıncının ekmek sattığını….

Tabi sorsan öğretmene, ben sadece ders verdim.

Doktora sorsan, hipokrat yemini var, suçlunun suçuna bakamaz,

Herkesi muayene etmek zorunda.

Fırıncısı zaten asla suçlulara ekmek vermez!

Sanırsın fırıncıya gelen herkes pirüpak.

Hal böyleyken:

-Herkesin savunulma hakkı vardır.

O suçluyu doğuran anadan,

Okutan hocadan,

Elifbasını veren imamdan,

Bakkaldan doktoruna kadar herkesin harcından geçtikten,

Suçu günahı ifşa olduktan sonra,

Avukatın suçluyu savunduğu biline.

-Herkes kendi günahını çıkaracağına,

Günahsızı en son halka olan avukatta aramakta.

Ne demişti İsa(a.s.):

‘’İlk taşı içinizdeki en masumunuz atsın.’’

Av. H. Soner ORDU

av.sonerordu@gmail.com