escort bursa escort bursa
canlı casino casino siteleri
istanbul escort
https://home.gis.gov.gh/
bonus veren siteler bonus
https://www.istanbultaksi.org/
escort konya
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...


Celal Yılmaz

facebook-paylas
HANGİ İSRAF?
Tarih: 13-12-2024 00:01:00 Güncelleme: 13-12-2024 00:01:00




Hayat ve arzu arasında öyle bir ilişki vardır ki bu ilişki neticesinde ne kadar az isterseniz, o kadar çok sahip olursunuz. Az istemek, daha doğru ifadeyle yeteri kadar istemek veya yeterli bulmayı bilmek, insanlığın köklerine kadar inen bir ahlak ve bilinç meselesidir. Konumuz israf ve tasarruf. Ancak bu yazıda israfı “gereksiz harcama” bağlamı dışında da düşünmeyi ve anlatmayı istiyorum.
Mesela kalitesiz üretim, bu ahlaksız fırtınanın en yıkıcı rüzgarıdır. Bir tatlıda margarinin gizlediği gerçek; unu, yumurtayı ve emeği hiçe sayan bir israf zincirinin halkası olabilir. Bu tatlıdan alınan her lokma, sadece tat duyularını kandırmaz; insanın sağlığından, ömründen ve geleceğinden de çalar. Sofradaki israf, sadece gıdaların atığa dönüşmesiyle gerçekleşmez yani anlayacağınız.
İsrafın izlerini yalnızca sofralarda değil, enerji tüketiminde de görürüz. Açık bırakılan bir ampul, çok uzak bir elektrik santralinde yanıp tükenen kömürün boşa gitmesi demektir. O kömürün öyküsü, milyonlarca yıllık doğanın sabrını ve çaba harcayan işçilerin emeğini de barındırır. Buraya kadar her şey tamam ama mesela göz sağlığına apaçık zararı olan ampullerin üretilmesi, israfın enerji konusundaki başlangıç noktası değil midir?
Tıpkı enerji gibi, sular da israfın sessiz tanıklarıdır. Tarımsal sulamada bilinçsizce harcanan her damla su, toprakla buluşamadığında bir domatesin fiyatına yüklenir. Sulama israfının bedelini, sofradaki tüm tüketiciler sessizce öder. Ziyan edilen suyun sesi olmaz; fakat o sessizlik, toplumsal bir çıkmazın yankısına dönüşür.
Her bireysel davranışımız bir halkadır ve bu halkalar, daha büyük toplumsal zincirleri oluşturur. Bir dilim ekmek çöpe atıldığında, o ekmeğin hikayesi de çöpe gider: Toprağı işleyen çiftçinin teri, taşıyan aracın yakıtı, fırındaki ateşin enerjisi. Her israf, yalnızca bir nesneyi değil, emeği ve geleceği de hiçe sayar.
İsraf, insanlığın köklü şirazesini kaybettiği bir noktadır. İhtiyaç olmayan her harcama, sade bir şey gibi görünse de ahlaki, ekonomik ve ekolojik boyutlarıyla toplumu bir bütün olarak etkiler. Dolaplarda unutulan giysiler, masalarda bitmeyen yemekler, çöplerde kaybolan kitaplar… Her biri insanın sorumsuzca yok ettiği enerjiye ilişkindir. Üstelik bu enerji, öncesinde yine insan tarafından üretilmiştir. İsrafın kul hakkı ile ilişkisi de böylece ortaya çıkmaktadır.
O halde israfın, çöpe atılmış bir şeyin ötesinde; ömrün, emeğin ve hatta toplumsal şuura verilen bir zarar olduğunu kabul edelim. Bu kabul ile bir nehir kenarında abdest alırken suyu israf etmeme titizliğini tüm davranışlarımıza aksettirerek şu fısıltıya kulak verelim: “En büyük zenginlik, ihtiyaçlarımızı azaltmaktır.”

Celal Yılmaz

 



Bu yazı 594 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI