Büyük İslam şairi Mehmet Akif Ersoy’un, Koca Karı ile Ömer adlı şiirinde geçen şu meşhur mısraları muhakkak duymuşsunuzdur: Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu/ Gelir de adl-i ilâhi sorar Ömer’den onu. Hazretin mısralarına daha sonra döneceğiz. Şimdilik kurda kuzuya değil, bir insan evladına odaklanalım.
Diyarbakır’da kaybolan Narin Guran'ın hikâyesi, ülkemizin derin yaralarından birini bir kez daha gözler önüne serdi: Kaybolan çocuklar. Narin’in kayboluşu, sadece ailesi için değil, toplumun vicdanında da derin bir iz bıraktı. Ancak bu trajik olay, maalesef Türkiye'de kaybolan çocukların yalnızca bir örneği. Narin Guran’ın kayboluşunun akabinde ülkemizde kaybolan çocuk sayısının beklenmedik boyutlarda olduğunu öğrendik. TÜİK verilerine göre, Türkiye'de 2008 ile 2016 yılları arasında toplamda 104 bin 531 çocuk kaybolmuş. Bu günlük ortalama 32, yılda 10 bin çocuğun kaybolduğu anlamına geliyor. Çocukların kaybolma nedenleri çeşitlilik gösterse de ortak olan bir gerçek var: her biri geri dönülmez bir acıya yol açıyor.
Kimseyi teskin etme amacıyla söylemiyorum ama Emniyet Genel Müdürlüğü'nün (EGM) verileri, toplumda yaygın olarak dile getirilen bazı korkuların gerçeği yansıtmadığını da ortaya çıkarıyor. EGM'nin verdiği bilgilere göre, Türkiye'de bugüne kadar organ mafyasına rastlanmamış ve parçalanarak organları alınmış bir çocuk cesedi bulunmamış. Bu durum, toplumda dolaşan şehir efsanelerinin, çocukların kaybolma nedenleri hakkında yanlış bir algı oluşturduğunu da gösteriyor.
EGM maalesef, ülkemizde çocukların en çok gönül ilişkisi, eğlence/macera arayışı ve evlenme amaçlı olarak kaybolduğunu belirtiyor. Aile içi huzursuzluk ve aile içi şiddet de bu vakaların arkasında yatan nedenlerden bazıları. Bununla birlikte, EGM'nin verileri, kaybolan çocukların %98'inin bulunduğunu da ortaya koyuyor. Bu oldukça yüksek bir oran, ancak kaybolan her çocuğun aileleri için endişe dolu bir süreçten geçtiği gerçeğini değiştirmiyor. Kayıp çocukların bulunma oranının yüksekliği, güvenlik güçlerinin bu konuda gösterdiği çabanın bir göstergesi olsa da kalan yüzde 2'lik dilim, hâlâ büyük bir soru işareti.
Bu noktada bir süredir dünya çapında başarıyla uygulanan Amber Alert (Amber Alarmı) sistemine dikkat çekiliyor. Sosyal medya üzerinden bir imza kampanyası ile gündeme getirilen bu sistem, kaybolan çocukların bulunması için hızlı ve etkili bir yol sunuyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da uygulanan sistem sayesinde, kaybolan çocukların bulunma oranları ciddi şekilde artmış durumda. Sistemin temelinde, çocuğun kaybolduğu andan itibaren kamuoyuna hızlı bir şekilde bilgi verilmesi yatıyor. Televizyonlar, radyo istasyonları, dijital ekranlar ve cep telefonları gibi iletişim araçları aracılığıyla yayılan bilgiler, çocuğun bulunma şansını artırıyor.
Şimdi Akif’e tekrar dönelim. Aslında sık sık Akif’e dönmek gerekir. Onun şiirinde, insanın tek başına cevaplayamayacağı birçok soru ve bu soruların cevabı, insanı müthiş bir ahenkle beklemektedir. Sadece Narin’in kayboluşu üzerine söylemiyorum, bugün kenâr-ı Dicle’de olanlar, Akif’in Ömer’e yakıştıramayıp şiirinde işleyemeyeceği cinsten. Yazımızda çözüme ışık tutacak pratik alarm sistemlerine ve istatiksel verilere yer verdik ancak yegâne ilacımız yine Akif’in reçetesinde yazıyor: İnsanın zulüm ve cehaletiyle mücadele etmek. Zira hazret, söz konusu şiirinde şu ifadelerde de bulunuyor: Ömer halîfe iken başka kim çıkar mes’ul?/Ömer ne yapsın İlâhî, beşer zalûm u cehûl!
Celal Yılmaz
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort