O, malını da, bedenini de, bilgi ve zekâsını da Allah'ın çizdiği ölçüler içinde kullanmak zorundadır.

Kapitalizm, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan ve sömürüye dayanan, para kazanmak için hemen her yolun meşru sayıldığı bir zulüm düzenidir.

Para, bir kapitalist için bir tanrı, banka tapınak, çek ve hisse senedi kutsal bir kitaptır.

Komünizm ve sosyalizm de kapitalizme tepki olarak ortaya çıkan kişisel mülkiyeti yok saymaya kadar vardıran, tembel çalışkan, iyi kötü herkesi her konuda eşit sayan, uygulamada ise halkı sadece yokluklarda eşitleyip, yine belirli zümreyi sömürücü kılan bir zulüm düzeni.

İyi de israfı bu şekilde şekillendirirken kimi akl-ı evellerin itirazı var: Biz, İslâm ülkesi değiliz.

Belirtilenler doğruysa itirazınız neye ve niçine olmalı.

Her toplumun geleceği gençlere bağlıdır.

Yetiştirdiğiniz gençlere güveniyor musunuz?

Bu gençler, yaşadığınız ülkenin toprakları için canını gözü kapalı verir mi?

Siz, bu gençliği yoğura evirw çevire bu hale getirirken kimin istediğine göre şekillendirdiniz ve eğittiniz?

Sorular çok ve çok...

Franco'nun Üç F'si var.

Bunlardan biri futbol birisi.

Biraz düşünürsek biri de festival  olmalı...

Diğerini siz bilirsiniz.

Hem gençleri ideallikten uzak zehirleyenler var hem olumsuz gidişata çanak tutanlar var.

100 Yıllık kayıp kuşaklar yetiştiriyoruz!..

Festival başladı, konsersiz.

Müzik olmayınca sönük geçiyor imiş!..

Katılan sayısı az imiş.

Esnaf kan ağlıyor imiş...

Oteller dolu değil imiş de imiş!..

Değerli okurumuz;

Her yıl yapılan festivallerle fuarlara harcandığı söylenen paralarla ülkenin birçok şehinde muazzam istihdam alanları oluşturulurdu.

Fabrikalar açılırdı.

İnsanlar, eli dolu biçimde evine giderdi.

Kasap etini, manav sebzesini-meyvesini, fırıncı ekmeğini, manifaturacı kumaşını, lokantacı yemeğini kolaylıkla satardı.

Kiracı, ev derdi çekmez, mal ve mülk sahibi olurdu.

İnsanımızın tenceresi kaynar, çoluk-cocuğu mağduriyet yaşamazdı.

Kimse bankaların vampirleşmemesi için kredi kartı kullanmazdı.

Hırsızlıklar, gasplar fazlaca yaşanmazdı.

İçki tüketimi, madde bağımlılığı bu denli artmazdı.

İnsanın gözü başkasının lokmasına takılmazdı.

Tüm hakikat manzarasında bu güzellikler olması gereken iken, gençlerin müzikle uyuşturulması, gösterilerle afyonlanması neyin nesi?

Turizmden gelir gelecek imiş!..

Yahu başkası rahatlık içine gezip dolaşırken, bir lirası bizim sıfır atılmamış haliyle 30.000.000 TL iken...

Şimdiki haliyle bir liraları 30 veya 30 TL'ye yakın iken biz üretimi erteleyip tüketimi nasıl öne çıkarabiliriz?

Onlar şehrimize gelip yüz liraları ile onlarca  öğün yemek yerken biz, biz bir asgarî ücretle dışarda vatandaş, âilece ayda bir yemeğe çıkamıyorsa, misafir kabul edemiyorsa ne demeli?

Müzik imiş konser imiş!..

Biz, insanımızın ömrünü, hayatını israfa açık tüketen, bozan, sulandıran bu tarz anlayışlar karşısında " Mucrîm" konuma sokuluyorsak, paranın pul, insanın bu sisteme kul olduğu düzen karşısında gençlere iş ve istihdam kapılarının açılmasını daîma savunuyoruz.

Durum böyle anlaşılmalı.

Konser mi?

Bu sadece Franco'nun 3 F'sinden biri ve en ağır olanı Futbol, Fiesta  mı?

Bir de Fado'su var.

Fado ne imiş?

Onu da bilen bilir, bilmeyen araştırır.

Selam ve dua ile...