Bugun...


Mehmet Şerif Cebe

facebook-paylas
28 MAYIS SINAVI
Tarih: 27-05-2023 00:02:00 Güncelleme: 27-05-2023 00:02:00


Önümüzdeki pazar günü, Türkiye’nin geleceğinde önemli bir dönüm noktası olacak kadar önemli bir sınavdan geçeceğiz. “Allah, insanlarımız, ülkemiz, geleceğimiz olan çocuklarımız,   torunlarımız ve ümmet-i Mumammed (s.a.v.) hakkında hayırlısını nasip etsin!” duasıyla başlayalım. Bilindiği gibi dua: İstek arzu, gerçekleşmesini istediğimiz iç istek anlamlarına gelir. Dualar, fiili (üzerimize düşeni yapmakla) dua ve kavli (sözlü) dua olmak üzere iki biçimde yapılır. Üzerimize düşeni yapmadan, gerekli önlemleri almadan sadece sözlü isteklerde bulunarak yapılacak dualar eksiktir. Pazar günü fiili yani oy kullanarak ülkemizin ve milletimizin huzuru ve güveni, geleceği için dua edeceğiz inşallah! Sonrası için tevekkül etmekle sorumluyuz. Tevekkülü de önderimizden emir alarak öğrenelim: 

Bir adam, Peygamberimizin sohbet meclisine gelir ve selam verip oturur. Peygamberimiz “merhaba” dedikten sonra adama sorar:

-Neyle (vasıta) buraya geldin?

-Deveyle geldim Ya Resulüllah!

-Deven nerede?

-Devemi Allah ve Resulüne teslim ettim.

-Git deveni bir yere bağla ondan sonra Allah ve Resulüne teslim et!

Peygamberimizin, savunma amaçlı yaptığı savaşlardan önce, üzerine düşeni yapıp gerekli önlemleri aldıktan sonra sözlü duayı yapması bize fiili duanın sözlü duadan önce olması gerektiğini gösteriyor. O, bunun yerine gerekli önlemleri ve hazırlıkları yapmadan da sözlü olarak Allah’tan yardım isteyebilirdi. Bunu yapmadı, çünkü işin kolayına kaçmak İslam’ın özüne, ilkelerine uymazdı. İslam’daki “tevekkül” kavramı da bu anlamdadır. Üzülerek belirtelim ki kavramların içini boşaltmışız bugün! Tevekkülle kader  birbiriyle ilişkili kavramlardır. Kader başa gelen, hayatta karşılaştığımız olumlu ya da olumsuz olaylar bütünüdür. Bu olaylar öncesinde üzerimize düşeni yapıp gerekli önlemleri alarak Allah’a güvenmek ”tevekkül”, olacaklara rıza göstererek boyun eğmek de “kaderdir.” Uymamız gereken “kadere rıza” anlayışı budur. Değilse üzerimize düşeni yapmadan sırt üstü yatarak Allah’a güvenmekle “tevekkül” olmaz! Bu şekilde başımıza gelen sonuçlarla karşılaşınca da boyun bükerek rıza göstermek de “kader” olmaz. Bu konuda bakın Üstat şair M.Akif Ersoy, nelere dikkatimizi çekiyor:

“Siyâsetin kanı: Servet, hayâtı: Satvettir,

Zebûn-küş  Avrupa bir hak tanır ki: Kuvvettir.

Donanma, ordu yürürken muzafferen ileri,

Üzengi öpmeğe hasretti Garb’ın elçileri!”

Açıklama: Devletin yaşaması için ekonomi yaşamsal sıvıdır. Devletin hayatının devamı için ise yönetimde huzur ve güvenin sağlanması ve devletin güçlü olması gerekir. Bu da zorluklarla doludur. Avrupa devletlerinin tek anladığı güçtür. Gücün varsa seni “adam yerine koyarlar,” değilse sen olmuşsun, olmamışsın onlar için önemli değildir.

Geçmişte Osmanlı Devleti güçlüyken Avrupalılar,Osmanlı Devleti’nin yöneticilerinin üzengisini öpmeyi bir şeref olarak kabul ediyorlardı. Ne zaman ki Osmanlı zayıf düştü işte o zaman dirsek göstermeye  başladılar ve bizi adam yerine koymamaya başladılar. Günümüzde başta ABD olmak üzere batı ülkeleri “güç” ten anlıyorlar. Kim güçlüyse ona karşı ayaklarını denk alıyorlar.

          *                  *                *

“Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?

“Kadermiş!” Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru;

Belânı istedin, Allah da verdi... Doğrusu bu.

Sonunda bir de “tevekkül“ sokuşturup araya,

Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!”

 

Siyaset; devletler arası ilişkileri, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıdır. Bilindik adıyla buna bugün biz; “politika” diyoruz. İnsanlar politikayı basit görüyorlar. Bundan ötürü politikanın aracı olan oy kullanmayı da basit görerek gereken önemi vermiyorlar. Oysa politika, yukarıda da açıkladığımız üzere ülkenin geleceği üzerinde olumlu ya da olumsuz hayati öneme sahip etkileri olan yöneticilere yetki vermektir. “Benim adıma istediğin yasayı çıkarabilir, istediğin uygulamayı başlatabilir, istediğin serbestliği ya da yasağı getirebilirsin. İstediğin biçimde ülkeyi yönetebilirsin.” demektir. İstiyorsan ülkede başörtüsünü yasaklayabilir ya da serbest edebilirsin. İstersen Kur’an’ı ve ezanı yasaklayabilir ya da serbest edebilirsin. İstersen demokratik yöntemle seçilmiş bir başbakanı ve bakanları sudan bahanelerle, bana yan baktı diye idam edebilir ya da halkın değer verdiği kurumları (cami, medrese, tekke, türbe) kapatabilir, dini liderleri yok yere “İdamına, bilahere ifadesinin alınmasına! diyerek idam edebilirsin. O halde siyaseti “Aman sen de!” deyip geçmememiz, iyice düşünüp gereğini yapmamız gerekir.

Hakkımızda hayırlısı olsun! 

 

SÖZLÜK:

Siyaset: Devletler arası ilişkileri, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, politika. Bu konuda tâkip edilen yol, yöntem. (Kubbealtı Lügatı)

Zebûn-küş: Zayıfı ezen ,öldüren.

Muzafferen: Başarılı, üstün, yenmiş bir durumda olmak.

Satvet: Zorluk



Bu yazı 3585 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI