İnsan ektiğini biçer. Nice insanlar sahiplendiği hiçbir şeye iye olamadan gitmiştir. Belki bir süre oyalanmış ama hiçbir şeye sahip olamamış ve beraberinde maddi hiç bir şey götürememiştir. Götüre bildiği tek şey Amel (i)dir…
Bu kısacık dünya hayatında karınca misali aç gözlülüğümüzle; kime çalıştığımızı, kazancımızın bize ne kazandırdıklarını da bilmiyoruz. Hani deriz ya; “Allah insana kazancını yemeyi nasip etsin” diye…
Bazı insanlar gece gündüz çalışır, didinir, sanki sadece dünya işlerini yapmak için yaratılmış gibi Allah (c.c.)’dan ve Allah’ın insanlar üzerindeki haklarından bihaber sadece kendisi için çalışır, kazancını istif etmekten haz duyar, Allah rızası için bir kuruşunu harcayamaz, hiç kimse ondan maddi-manevi bir menfaat göremez…
Buradan; “insanlar çalışmasın” anlamı çıkarılmasın; Elbette ki çalışacağız. Zira Yüce Peygamberimiz; “hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahrete çalışınız” diyerek insanları çalışmaya teşvik etmiştir. Hatta “Çalışmayanı Allah sevmez” diyerek çalışmanın farz olduğunu bizlere emretmiştir.
Çalışacağız… Çalışmalıyız… Gücümüz elverdiğince helal yollardan kazanmak için çalışmaya devam etmeliyiz… Ancak, kazancımızı bize bahşeden Yaratana karşı sorumluluklarımızı da yerine getirmeliyiz. İslam’ın beş şartından biri olan “Zekât”ımızı vererek kazançlarımızı temizlemeliyiz. Böylece; “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen Peygamberin ümmeti olmaya layık olmalıyız…
Dinimizin meşru kıldığı şartlarda kazandıklarımızı hem kendimiz için, hem ailemiz için, hem de fakir akraba, komşu ve tüm insanlık için harcayabilmeliyiz. Allah rızasının olduğu her yerde elimizi cebimize götürebilmeli, eğer varsa cebimizdeki akrebin başını ezmeliyiz. Hâyır, ve Hasenattan geri kalmamalı, sadakalarla kendimizin ve sevdiklerimizin ömürlerini bereketlendirmeliyiz…
Küçük sadakaların küçük belaları, büyük sadakaların da büyük belaları def ettiğine inanarak; açlara, muhtaçlara, yolda kalmışlara, borçlulara, evlenme çağı gelip maddi imkansızlıklardan dolayı evlenemeyenlere, dul ve yetimlere, fakir-fukaraya, garip-gurebaya her zaman ve her yerde yardım etmeliyiz ama; yaptığımız iyiliklerden karşılık beklememeli, iyiliklerimizi başlarına kakmamalıyız…
Özellikle büyük bir musibetle imtihan olduğumuz bu günlerde elimizi cebimize götürüp, Allah rızası için ihtiyaç sahiplerini sevindirelim. Bu zor günlerde çalışamayan, işini kaybeden, bakıma muhtaç kişileri gözetelim. Veren El Alan Elden Üstündür “ diyor Sevgili Peygamberimiz… Allah rızası için yapılan infak, Allah (c.c.) nun insana bahşettiği nimetlere şükür mahiyetindedir…
Yardım etmek ya da iyilik yapmak sadece maddi mi olacak? Değil tabiki…. Bir tebessümün bile sadaka sayıldığı Yüce Dinimiz de, bir hoşgörünün bile çok mükâfatı vardır. Engelli insanlara bakarken; empati yapmak, yaşlılara hürmet etmek, çocuklara şefkat göstermek, gençlerin hakkına, hukukuna riayet etmek, kadın-erkek ayırımı yapmadan insanlara saygı göstermek, toplumda kaynaşmayı pekiştirir. Birbirimizi sevmeli, kendimiz için istediğimizi başkası için de isteyebilmeliyiz. Malımızı yiyebilmeli ve Allah yolunda sarf edebilmeliyiz…
Keza kazandıklarını yemeye kıyamayıp, hem kendisini hem de ailesini perişan eden nice insanlar görüyoruz. Malları dünyada kendilerine fayda vermediği gibi, ahrete de götüremediler. Mal ahrete nasıl götürülür? “Allah yolunda harcanırsa gider” Gerisi nafile…
Gideceğimiz asıl mekânımız için kaçımız hazırlık yapıyoruz?
Dünya için sarf ettiğimiz eforumuzdan ebedi hayatımız için ne kadarını harcıyoruz?
Yunus’un Dediği gibi; “Mal’da Yalan Mülk de Yalan Var Biraz da Sen Oyalan”
Saygı ve Selamlarımla… Hamdullah IŞIK
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort