Bugun...


Mehmet Ali ABAKAY

facebook-paylas
Şehri Tanıtan Kitaplar Ne Söyler -2- ?
Tarih: 29-07-2023 00:01:00 Güncelleme: 29-07-2023 00:01:00


Bu ve buna benzer bilgiler, son on senede daha bir artmıştır, bilgi-teknoloji gelişimi yalanlarına ne denli sık başvursak bile, manzara ortadadır:

 “Fırat Nehri Diyarbakır Kalesinin yanından akar ve Malabadî Köprüsü Batman’dadır.”

 Bir basit durum ile Şehir Araştırmaları Merkezi’nin toplum nazarında ne denli saygın bir yere sahip olması gerektiğine dair başka ne diyebiliriz?

 Ayak topu takımları seçer ve bu takımları ölümüne tutar gibi bir ruha sahip kimileri, bu tarz kitaplardan aldıkları bilgilerle yatarlar-kalkarlar.

Acaba kaleme aldıkları şehir konulu kitaplar, ne denli doğruluk payına sahiptir?

 Tarih konusunda Şehir Araştırmaları Merkezi için beş yüze yakın eseri bir araya getirmeye çalıştık.

Elbette yakın tarihin daha aralanmamış sayfalarında ne denli yanlış bilgilendirmelerin olduğunu bilen bilir.

Bazen bir konuyu beş-altı farklı kaynaktan okuyup bilgi sahibi olurken, kapı dışına bıraktığım bilgilerin okurun belleğine çöp olarak kazınmak isteğinin altında nelerin yattığını, ancak bir tarihçi dile getirir, getirmeye muktedirdir.

 Şehir Araştırmaları Merkezi, yeri geldiğinde coğrafyasını alır, şehrin.

Bazen tarihini ele alır. Bir bakarsınız çevrenin iktisadî yapısı önem kazanmıştır.

Yeri geldiğinde kültürel toplantılar düzenler. Bir bakmışsınız ekiplerle dağ turizminin, yayla turizminin canlanması için şehir terk edilmiştir.

 Toplumun genel değerlerine karşı çıkılışta bir kalkandır. Ezilen, mazlum insanın sözcüsüdür. Geleneğimizdeki mimarî anlayışın savunucusudur. 

Sokaklardaki çöplerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini sorgular.

Yeri geldiğinde gecekondularda insanların yaşadığı hayatın insan haklarına aykırı olduğunu savunur.

 Bazen musıkînin ince tınısına nağme olur, çalışmalarıyla.

Bakarsınız, bir bayram günü, fakir hanelerin kapısında yüzlerin tebessümüne yolculuğa çıkartır, sizi.

Bir baktınız, yanlışlıklar karşısında hemen itiraz seslerini yükselten ilklerden biri olur.

 Şehre bu denli önem veren, ömrünü şehre adayan, hayatında şehri sevdası bilen ve bu yönleriyle hatırlanmayan birçok insan vardır, tarihimizde, yakın geçmişte.

Bu insanların kurucusu oldukları şehirler, her isimleriyle anılışlarında yaptıkları çalışmalar hayırla yad ediliyor.

Bizde bu şehirleri kuranların yerinde olan yerel ve resmî yöneticiler, şehirlerde geçmişe ait ne varsa adeta yıkmakla, ortadan kaldırmakla kendilerini mükellef biliyor.

Şehirleri beton plazalarla güzelleştirdiklerini sanırken ne biçim çirkinliklerin mucidi olduklarını bilmiyor, tarihe, kültüre, mimariye, folklora, giyimden-kuşama,   içmeden-yemeye ne varsa hepsini değiştirmenin insan hayatını kolaylaştıracağına başkalarınca inandırıldıkları için dünya tüketim toplumlarının ön sırasında yer alma şerefine nail olmanın mutluluk veren hazzını, üretmeden tüketirken yaşamak istiyor.

Aslında Şehirleri araştıran, tarihe, kültüre, sanata, inanca dayalı ilişkilerini irdeleyenler, medeniyetlerin birbirine üstünlük kurma çabasının bu alanda da olduğunu görür.

 Doğu-Batı çekişmesi, şehir yaşamında en doruktadır.  

Dün “çağdaşlaşma”  denilene bu gün “taşlaşm”a hali denilir. Yarın bu hal, teslim olmaya varır, kuşkusuz.

Örülen ağa takılan, ağın parlaklığına kaptırır, kendisini. Zaten albenili değil mi, başkasına sunulan hayat ve  Kapitalist sistemlerin çok kazanma için çok tüketme felsefesi, zaman içinde avını kollarına alan ahtapotun avına esir muamelesi misalini hatırlatır.

Hatırlardadır, Kızılderili ile baş edemeyenler, kendilerini ateş suyuna alıştırdıktan sonra nasıl alkolik bir toplum oluştuğunu görmüştür.

Okla yayını, mızrağını, tüfenğini, atını bir şişe alkola değiştiren Kızılderili vardır.

Bugünün tüketme toplumu yarın esarete düşünce, ahtapotun sıraya bıraktığı avına iştahla başlaması misali, sıra kendilerine gelince, ateş suyuna alışmış, bağımlı Kızılderili misali karşı konamaz güce iman etmeyi mukaddes görev bilecektir.

Topluma bakarken colaya esir olanları gördükçe, sıradan görülenlerin önemsiz olmadığını görmekteyiz.

Blue Jean’e, Hamburger’e de karşı koyamayan toplum, şimdi ne oldu?

İşte Şehir Araştırmaları Merkezi, ülke sathında açılırsa bu konulara da kapı aralayacaktır.

Keşke mesele Fırat Nehri-Malabadî Köprüsü gibi olsaydı…

Yayınlanan kitapları toplatır, yanlışlığın giderilmesi için tekrar basardınız.

Bazı konular böyle kolaylıkla işin içinden çıkılır gibi değil.



Bu yazı 2347 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI