Bugun...


İhsan Yaşar

facebook-paylas
1.DÜNYASAVAŞI-OSMANLİMPARATORUĞU-RUSYA–TÜRKİYE…(8)
Tarih: 11-10-2020 19:00:00 Güncelleme: 11-10-2020 19:00:00


Osmanlı İmparatorluğunun;  toprak, nüfus, yönetim, nüfuz ve strateji kaybını daha evvelki yazılarımızda kısmen yazmıştık.  Şimdi de “Geleneksel Üretime “ dayalı ekonomik değer kaybını yazmaya çalışalım. Zamanın en güçlü devleti olan Osmanlı, ekonomik anlamda daha çok güçlenmek, halkının refahını artırmak, askeri ihtiyaçlarını temin etmek ve  “Fetih” seferlerine çıkma gibi birçok sebeplerden dolayı paraya ihtiyacı vardı. Bunun içinde diğer devletlerle ve hatta beyliklerle bir takım ekonomik anlaşmalar ve sözleşmeler yapmak zorundaydı. Karşılıklı çıkara dayalı bu tur “Ticari imtiyazlar “ ister istemez beraberinde adli, idari, askeri, teolojik ve kültürel birtakım ilişkileri de getiriyordu. Osmanlı Devletinin verdiği bu imtiyazlar (Kapitülasyonlar) her ne kadar iki taraf için geçerli olsa da daha çok ekonomik ve askeri olarak güçlü olan devletler kapitülasyonlardan daha fazla fayda sağlarken, ekonomik ve askeri durumu iyi olmayan devletlerin zararına oluyordu. Osmanlı Devletinin güçlü olduğu dönmelerde bu imtiyazlardan çok büyük faydalar gördüğünü söyleyebiliriz ama Osmanlı Devletinin gerek coğrafik keşiflerin ve gerekse sanayi devrimi ile başlayan değişim ve gelişmeler karşısında, kendini yenileyememesinden dolayı her geçen gün gücünü kaybetmesinden dolayı artık kapitülasyonlar artık Osmanlı Devletine zarar veriyordu.                          Coğrafi keşifler, sanayinin gelişmesi, reform ve Rönesans hareketlerinin etkisiyle ekonomik olarak akıl almaz şekilde gelişen Avrupa; yeni kıtalara yayılma ve oraları kolonileştirip sömürgeleştirerek ekonomik olarak büyük bir güç elde ettiler.

Amerika, Asya, Afrika ve Avusturalya kıtalarına göç eden Avrupalılar, bu topraklarda yaşayan yerli halkların topraklarını işgal etmişler, halklarını köleleştirmişler ve karşı çıkanları da vahşice öldürerek yok etmişlerdir. Makineleşmenin getirdiği sanayi sayesinde büyük üstünlük elde eden, bu gözü dönmüş Avrupalı ,“At hırsızı” , “Maceraperest” , “ Katil”,   Kovboy bozuntusu işgalciler, dünyanın dört bir tarafına yayılarak, işgal etikleri topraklarda ki halkların kan ve gözyaşı üzerine Sömürge İmparatorlukları kurmuşlardır. Bu sömürgelerde köleleştirdikleri yerli halkı karın tokluğuna gece gündüz çalıştırıp, gelişen sanayi sayesinde yeni geliştirilen tarım alet ve adavetleri ile daha çok ekim yapılarak daha çok ürün elde ediyorlardı. Ayrıca, yel değirmenleriyle sulu tarıma geçilmesi sayesinde üçlü ekim yapılarak bir sezonda üç ürün elde ediliyordu.  Tarım sektörünün kısmen makineleşmesi ile elde edilen ürünlerin çeşitlendirilmesi ve verimliliğin artması ile tarım sektörü de diğer mesleklerdeki yükselen ticaret ve endüstriyel kazançlarla rekabet eden güçlü bir sektör haline gelmesi ile toprak sahibi olma çok daha önemli bir hale geldi. Derebeyler; (Senyör, Dükler, Kontlar, Lortlar, Beyler, Ağalar… vs ) tarımın sanayi ile buluşması ile akıl almaz muazzam zenginliklere ulaştılar. Avrupa merkezli hızla gelişen ve adeta globalleşen dünya ticareti, beraberinde yeni ticaret merkezlerinin doğmasına da sebep oldu. Asya’da ve Mezopotamya’da ticaretin merkezi olan büyük şehirler gün geçtikçe önemini kaybetmeye başladılar.

1694 yılında Londra ve Amsterdam da bankaların kurulması ile bu kentler Avrupa’nın en büyük ticaret merkezleri haline geldi. Ayrıca aynı yıl külçe altın ve gümüş yerine kâğıt para, çek ve senet gibi ekonomik hayatı kolaylaştıran takas enstrümanları yaygın bir şekilde ticari hayatta yerini aldı. Bu sayede ticari hareketlilik hem kolaylaştı hem de daha seri hale geldi. Avrupa merkezleri arasındaki ticaret mübadele daha çok hızlandı. Avrupa’da ekonomik alanda yapılan bu yenilikler sayesinde, sanayi ve ekonomik birikim sağlandı. Avrupa’da sanayi alanında her gün yeni icatlar bulunuyor ve bu icatlar da beraberinde insanoğlunun hayatına hızla makinaların girmesine sebep oluyordu.

İskoçya’da James Watt’ın 1763 yılında buharla çalışan makinayı bulması ve daha sonra bu makinanın geliştirilmesi ile başlayan sanayi devrimi dünyadaki bütün dengeleri alt üst etti. 1807’ de Robert Fulton isminde bir Amerikalı buhar makinasını gemilere uygulaması ile deniz ticaretinde adeta yeni bir devrim başlatmış oldu. 1812 tarihinde ilk kez buharlı makine lokomotiflerde kullanılmaya başlandı. 1840 yılında da ilk defa okyanus ötesine buharlı gemi seferlerine başladı. Avrupa’da buharlı makinelerin yapılması beraberinde buharla çalışan traktörlerin de üretilmesine geçildi. Ancak bu üretimler yapıldı ise de pek başarılı olunmadı. Birçok üretim denemesinden sonra ABD’ de Henry Ford, ucuz otomobil çıkardığı yıllarda benzinli traktör de yapmaya başladı ve o dönemde “TRAKTÖR” adı kullanılmaya başladı ve tarım sektörüne seri bir şekilde girmeye başladı. Ford’un “FORDSAN” marka traktörleri 1917 yılında ABD ‘ de en fazla satılan traktördü.

ABD ve Avrupa’da kısa bir surede meydana gelen bu muazzam değişiklikler; beslenmeden barınmaya, güvenlikten sağlığa, toprağı işlemeden ekonomik hayata yeni bir dinamizm ve verimlilik getirmekle beraber, bankacılık ve şirketlerin oluşumu ile sermaye birikimi, mal ve para transferinde getirdiği kolaylıklar sayesinde çok geçmeden Avrupa’yı birçok yönden dünyanın en güçlü ve müreffeh bölgesi haline getirdi. Avrupa’da bu muazzam değişim ve dönüşümler olurken, Osmanlı İmparatorluğu kendi iç meselleri ile boğuşuyordu. Ekonomik, siyasi ve askeri gücünü kaybettiğinden dolayı artık her türlü dış müdahaleye açık bir pazar haline gelmişti.19.yüzyılda verdiği imtiyazlar sebebi ile Avrupa ‘nın açık bir pazarı haline gelen Osmanlı Devleti, sanayi devrimini de yapamadığından rekabet etme gücünü tamamen kaybetmiş bulunmaktaydı. Osmanlı Devletinin Müslüman tebaası genelde tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Üretim ve imalatlarında geleneksel olarak emek ve kol gücünü kullandıkları için, Avrupa’nın sanayideki bu gelişmeleri karşısında rekabet edecek güçleri ve şansları kalmadığından, Müslüman üretici ve tüccarlar tezgâh ve dükkânlarını (iş yerlerini) tek tek kapatmak zorunda kalmışlardır. Bu süreçte Osmanlı Devleti tarafından Müslüman üretici ve tüccarlara bir takım teşvikler sağlansa da sanayi devrim niteliğindeki üretim artışı ile rekabet edecek güçleri olmadığından bu teşvik politikası da başarı sağlayamamıştır. Devam edecek. “Evde kal-sağlıklı kal-Hayatta Kal.” Selam ve dua ile

 

 



Bu yazı 2329 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI