Bugun...


İhsan Yaşar

facebook-paylas
Osmanlı Devleti-Kavalalı M.Ali Paşa Ve Türkiye (3).
Tarih: 15-10-2020 12:14:00 Güncelleme: 17-10-2020 14:13:00


Merhaba değerli dostlar,  yazımıza kaldığımız yerden yazmaya devam edelim.                                                                            

İnsanoğlunun  bugün içerisinde bulunduğu   “Medeniyet”  sevyesinde , Mısır’ da inşa edilen  uygarlıklarının önemi  yadsınamayacak derecede önemlidir… Dolaysıyla; Mısır’a bir dönem damgasını vuran ve bir Osmanlı  Paşası olan M. Ali Paşanın saltanat dönemi bizim için önem arz etmektedir.                  

  M. Ali paşa, Mısır ‘da ıslahatlarına devam ederken, bir taraftan da Osmanlı Devletine hizmetlerine devam ediyordu. III. Selim Padişah olarak tahta çıktığı zaman, Suudi Arabistan’da, Muhammed Bin Abdulvahhab  (1703-1791) ismindeki Suriyeli bir ulama(!)nın , “ Peygamber dahi olsa, ölüden şefaat beklemek abestir. Türbelere hürmet lüzumsuzdur. Yağma edile bilinir. Müslüman’ım dediği halde İslamiyet’in icaplarını yerine getirmeyenlerin, kendilerinin katli, mallarının yağması vaciptir.” şeklinde fikirleri (Fetvaları ) Araplar arasında taraftar bulmuştu.                                                                                                                          

 Basra, Yemen, Necit, Bağdat başta olmak üzere halk arasında yaygın bir şekilde taraftar bulmuş ve zamanla bütün Arabistan’da ve civarlarında halkı etkileyerek kartopu misali gün geçtikçe taraftarlarını çoğalmıştı. Mekke ve Medine’de de etkin olmaya başladıktan sonra, Müslümanlar artık Hac farizasını yerine getiremiyorlardı. İslamın  beş temel şartlarından biri olan Hac farizasının yerine getirilememesinden dolayı Müslümanlar çok ciddi bir biçimde rahatsızlık duyuyorlardı. 1790 tarihinden itibaren bütün Arabistan coğrafyasını etkisi altına alan “ Vahhabi “lik 1811 yılına kadar bertaraf edilememiştir. Mahalli kuvvetlerle baş başa bırakılmış olan Vahhabiller, Fransızlardan (1789-1800) , İngilizler’ den (1800-1811) yardım görüp, kollanıp, korundukları için büsbütün kuvvetlenerek Vahhabiliği kabul etmeyen halka baskı uyuguluyor ve zülum ediyorlardı. Bu hareketi Arap Milli Harekâtı olarak telakki edenler olduğu gibi, bir komünizm hareketi olarak telakki edenler de vardı.                        Bu gün de dün oldüğü gibi  bu akımı destekleyenler yine aynı dış güçler ve mihraklardır.                                            Kimdir bunlar derseniz , aslında birçoğunuz  benden daha iyi bilmenize rağmen ben sadece beraber hatırlama adına yine de baş rol aktörlerinin ismini yazayım ; ABD ,İngiltere ,Fransa ,Rusya ..vs.Ekstradan bunlara birde İsrail eklenmiştir.                                                                                                                         

 Dün de bugün de Vahabiliği savunalar,  İslam ve Müslümanlara maalesef  çok büyük zarar vermişlerdir…                                                                                                                                                                                  Osmanlı Devleti Arabistan’ da ki bu kargaşayı halletmesi için de M. Ali Paşayı görevlendirdi. Bu Vahhabilik meselesini hal edip çözmesi mukabilinde kendisine Necit valiliği vaat edilmişti. M. Ali Paşa bu işten memnun oldu ve oğlu Tosun Paşayı bu işle ilgili olarak görevlendirdi. Daha sonra 1811 ‘ de de bizzat kendisi sefere çıkmaya karar verdi. Fakat kendisinin Mısır ‘ dan  ayrılması halinde Kölemenlerin, kendisini arkadan vurup, Mısır’ a hâkim olmaları ile ilgili ciddi endişe ve korkuları vardı. Bu korku ile Mısır’ ı terk edemeyeceğine göre öncelikle Kölemenleri ortadan kaldırması gerektiğini düşündüğü için bir plan yapması gerektiğini biliyordu. Bu sebeple öncelikle “ Cihat-ı Mukaddes”  ilan ettiği Vehabi seferine, Kölemenleri de davet etti. Kölemenler gelince, askerlerini kalede, Kölemen beylerini de bir ziyaret esnasında sarayda tamamen kılıçtan geçirerek imha etti. 1811 tarihinde vuku bulan bu katliamdan mucizevi bir şekilde kurtulan Emin Bey ismindeki bir Kölemen beyi, zaten her hal ve şartta öldürüleceğini anlayınca, atı ile beraber kaleden aşağı atlamak sürati ile mucizevi bir şekilde kurtulmayı başarmıştı. Emin Bey , kurtulduktan sonra  (1828-1829) Osmanlı –Rus savaşında mühim yararlıklar göstermiştir. Bu olaydan şunu anlıyoruz ki, M. Ali Paşanın başarılı olmak için ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyecek kadar gözünün kara biri olduğudur. Hedeflerine ulaşması için her yol ve yöntemi yapmaktan, denemekten bir beis görmeyen Paşa, aynı zamanda da herkese gözdağı vererek, amaçlarına ulaşma konusunda ne kadar kararlı ve azimli bir iradeye sahip olduğunu da göstermiş oluyordu. M. Ali Paşa,koskoca Yavuz Sultan Selim’ in hal edemediği Kölemenleri bu şekilden hal ettikten sonra, artık sıranın Vahabilere geldiğini ve tam 40 yıla yakın İslam âlemine dehşet salmış olan Vahabilik tehlikesini de 1818 bertaraf ederek, bir taş ile âdete bir çok kuş birden vurmuş bulunuyordu.  

1-) Vahabileri bahane ederek Kölemenlerden kurtulmuştu.                                                                                          

2-) Vahabileri yenmekle aslında Yemen ve Basra’ da genelde ise bütün Arabistan’da Vahabilerlere yardım eden İngilizlere de hem göz dağı vermiş oluyordu hem de dolaylı yoldan İngilizleride yenmiş oluyordu.

 3-) Aslında , M. Ali Paşa için en önemli olan bekli de bu zaferleri ile hem İslam dünyasının, hem de Osmanlı Padişahının sempatisini kazanmış ve aynı zamanda Padişahın vermek için söz vermiş bulunduğu  “ Necit Eyaletini”  kendi topraklarına katarak yeni arazilerle yeni güç elde derek daha da güçlenenmiş olmasıdır…                                                                                                                                                           

Osmanlı Devletinin sıradan bir askeri olan M. Ali Paşa, adım adım başarılarını çoğaltarak, ismini tarihe not düşerek yazdırıyordu. 1818 -1820 yılında Nubya (1) bölgesini ele geçirerek, vilayetinin sınırlarını her geçen gün biraz daha genişletiyordu.1825 yılında Osmanlıya karşı ayaklanan Mora’ lular yine M.Ali Paşanın yardımı ile bastırılmıştı.Bu hizmetlerine karşılık Paşaya  Mora,Girit,Süriye ve Trablus-Şam  valilikleri vadedilmişti. II.Mahmut , M.Ali Paşayı sadazam yaparak , Paşanın ,  Mısır’ da yapmıs bulunduğu degişim ve dönüşümü sonucu elde etiği başarıları Osmanlı  İmparatorluğunda da birlikte gerçekleştirebilirlerdi .Ama , maalesef  yönetimlerin çoğunda olduğu gibi hiçbir idareci veya yönetici kendinden daha başarılı ve üstün olanı vezir yapmayacağı gibi daha çok  emirlerinden çıkmayacak ,onların önüne geçmiyecek ,itaatkar ve maslahatçı tipinde insaları vezir yapıyorlardı. II.Mahmut  dolaysıyla aslında M.Ali Paşanın başarılarından memnun olduğu kadar tedirginlikte duyuyordu. Saraydaki üst düzey  bürokokratlar  M. Ali Paşanın bu başarılarını kıskanndıkları için M.Ali Paşayı itibarsızlaştırmak için sürekli kötüluyorlardı. Pasdişah ile Paşa  arasında zaman zaman ortaya çıkan ufak tefek hadiseler,  yapılan bu  dedikodular yüzünden  ikisinin  başlayan soğukluk ,zamanla münakaşaya dödü. Devam edecek…    

Selam ve Dua ile… İhsan Yaşar.                                                                                                                                                     

1)Nubya:  Mısır’ın güneyinde, büyük kısmı Sudan sınırları içerisinde altın yatakları ile meşhur bir bölgenin ve topluluğun is



Bu yazı 3982 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI