Bugun...


İhsan Yaşar

facebook-paylas
Osmanlı Devleti-Kavalalı M. Ali Paşa’dan günümüze notlar.(2)
Tarih: 14-10-2020 00:22:00 Güncelleme: 14-10-2020 00:22:00


Merhaba sevgili dostlar.                                                                                                                                                         

Bildiğiniz gibi epey zamandır Osmanlı tarihinden bazı kesitleri yazmaya çalışıyorum.                                               Tarihi yazmamızdaki maksat tarihte yaşanmış olaylardan dersler çıkarıp tarihte yapılmış olan yanlışlıkları ve hataları tekrar etmemektir. Unutmayalım ki, tarihi reddetmeye kalkışmak apaçık insanoğlunun geçmişini ret etmektir… Bizler tarihteki bir çok olayı anlatırken tarihe kaynaklık eden referansları  hala batılılardan alıyoruz. Birçok tarihi bilgileri, tarihe mal olmuş şahsiyetleri ve HATTA KENDİ TARİHİMİZİ BİLE MAALESEF BATILI KAYNAKLARDAN ÖGRENİYORUZ. 

Çoğu zaman tarih, benimsenmesi mümkün olmayan felaket ve faciayla dolu olsa bile, tarihi ret etmek yerine kendi zamanında ve zemininde anlamak ve günümüzün ihtiyaçları çerçevesinde yeni baştan zamanın ruhuna uygun yorumlamaya çalışıp, gerekli dersleri çıkarmanın daha sağlıklı ve faydalı  bir yol olduğuna inanıyorum. Tarihi bu perspektiften okumanın  ve yorumlamanın, gerek günümüzdeki sorunları algılama ve çözmek  açısından ve  gerekse insanoğlunun gelecekteki sorunlarını görüp önceden çözme  adına alınabilecek tedbirleri alma  açısından  daha  yararına olacağına  inanıyorum. Tıpkı  şu anda yapıldığı gibi dün de sömürgeci emperyalist devletler ( İngiltere, Fransa, Rusya ,İtalya ,Almanya ve sonradan bu oyunun  baş aktörü olan ABD .) yine  Mezopotamya, Afrika, Arabistan , Asya..Vs.  coğrafyalarda  işgal etikleri toprakların yer altı ve yerüstü kaynaklarını sömürmek için işgal ediyorlardı…

Geçen bunca zamana rağmen, ne kurbanlar değişti ne de katiller. Kurbanlar yine aynı  coğrafyanın insanları ve bu insanların topraklarını ya fiili ya da vekalet savaşları ile işgal eden, yer altı ve yer üstü  kaynaklarını sömüren, öldüren , her türlü haksızlığı ve zulmü reva gören yine aynı  sömürgeci emperyalist devletlerdir…

Konumuz;  Mısır ve Mısır’da ki iktidar mücadelesinde başarı sağlayan M.Ali Paşanın  kendi zamanında bir  Osmanlı  Paşası olmasına rağmen, Fransızlar ve İngilizler tarafından kışkırtılarak Osmanlı Devletine karşı isyan ettirilerek  savaştırılması ve Osmanlı Devletinin padişahlarının ekonomik ve siyasi yönden kıskanca alınarak aciz ve çaresiz bırakılmasının sebep  ve sonuçlarını okumaya çalışmaktır.                             Kavalalı M. Ali Paşa; azimli, çalışkan, sabırlı, sakin ama mücadeleci bir kişiliğe sahipti. Hedefine varmak için karşılaştığı zorluklar karşısında olay kolay pes edecek bir kişiliğe sahip değildi. Gerek ailesinden ve gerekse Fransız tüccarın yanında edindiği tecrübelerle ile kendini sürekli geliştirmiş, siyasi olayları ve dengeleri kendi lehine geliştirmeyi başarmıştır. Özellikle Paşa olduktan sonra elde etiği yeni güç ile daha çok güçlenmiş ve bu gücünü siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda daha akıllı, dengeli ve sabırlı bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Başta Fransızlar olmak Avrupa ülkeleri ile ilişkilerini sürekli geliştirerek zamanın ruhuna uygun batıdaki değişim ve dönüşümden en iyi şekilde faydalanmaya bilmiştir. Avrupa’ ya ve bilhassa da Fransa’ya öğrenciler gönderip, her konuda bilgi sahibi, münevver bir genç kuşak yetiştirmiştir. Osmanlıdan yıllar önce 1817 yılında Asvan’ da bir                               “ Harp Okulu” açmıştır. Bu okulun hocalarını Fransa’dan getirerek Avrupa’daki gelişmeler ışığında Mısırlı genç  subaylar yetiştiriyordu. M. Ali Paşa,  yaptığı ıslahat ve oluşturduğu disiplin sayesinde Mısır’ın ekonomik gelirlerini nerdeyse 300 kat artırarak Mısır’ a refah, bolluk ve bereket getirmiştir. Parasal anlamda elde etiği gücü akıllıca kullanarak kendine yeni dostlar edinmiş ve dostluklar sayesinde siyasi nüfuzunu genişletmiştir. Özellikle Osmanlı padişahlarına tesir edecek kişilere bol para ve kıymetli hediyeler (!) vererek kendi tarafına çekmesini bilmiş ve bu sayede Mısır’ da tutunmayı bilmiştir. Koca Osmanlı imparatorluğunun başaramadığını, M. Ali Paşa,  aklını ve gücünü yerinde ve zamanında kullanarak Mısır’da sükûneti ve hâkimiyeti sağlamıştır.                                                                                                         Osmanlı devletinde ise kargaşa ve kaos devam ediyordu. Yönetim, ordu, eğitim, ekonomi ve kültürel alanda yapılası elzem olan ıslahatları bir türü yapılamıyor, yapmak isteyen Padişah ve Vezirler ise bedelini hayatları ile ödüyorlardı. Osmanlı Padişahları otoritelerini kaybetmiş, sarayda iktidar kavgaları bir türlü bitmek bilmiyordu. Gerek Osmanlı Hanedanı içerisindeki taht kavgaları ve gerekse saray bürokrasisi içerisindeki şahsi çıkarları için oynanan  oyunlar ve entrikalar bitmek bilmiyordu. Birlik ve beraberlik yerine kişisel menfaat, makam ve mevki kavgaları ve şahsi çıkarlar ön plana çıktığı için Osmanlı Devleti her geçen gün adım adım çökmeye doğru gidiyordu. Osmanlı Devletinde de bir takım değişim ve dönüşümler oluyordu ama bu değişim ve dönüşüm sistematik bir değişim ve dönüşüm yerine daha çok yüzeysel ve bireyseldi.                                                                                     Osmanlı Devletinde saray dışında herhangi bir kadın ile evlenmek veya beraber olmak asla ve kati olarak mümkün değildi. Yüzyıllardır devam eden “HAREM” geleneği bozmaya, benim ben diyen padişahların bile değil teşebbüste bulunmayı akıllarından bile geçirmeye cesaret etmemişler/ edememişlerdir.  II. Osman bu geleneği bozarak saray dışında bir kadınla evlenmekle kalmamış aynı zamanda sarayı halka açarak bir ilki başlatmıştır. II. Osman, Yeniçerilerin devlete ve millete yeni yeni zarar verdiği yıllarda, yılanın başı küçük iken ezilmelidir diyerek, Yeniçeri ocağını kaldırmak istemiştir. II. Osman bu isteği kısa zamanda Yeniçeri ocağı ağalarına iletilmesi ile Genç Osman için tabiri caizse kıyametin kopması başlamıştır. Yeniçeri ağaları ve saraydaki birtakım işbirlikçiler anında “ŞERİAT İSTERUKKK! ” diyerek maalesef çıkarılan bir isyanla II. Osman vahşice katletmişlerdir.

Daha sonra gelen padişahlar IV. Murat, III. Selim zamanında da bir takım yenilikçi, ıslah hareketleri yapılmak istenmiş ise de tıpkı şimdi olduğu gibi, o zamanın devletten beslenen sarayın statükocu bürokrasisi çeşitli komplo ve entrikalarla sürekli ıslah hareketlerine karşı çıkarak engellemişlerdir. Bu değişim ve dönüşüm girişleri, bütün engellemelere karşın, devletin çöküşünü gören birtakım Osmanlı Padişahları ve Vezirleri tarafından devam ettirilmek istenmişse de, devletin ve milletin adeta başına bela olan, artık tamamen denetim dışına çıkan ve başına buyruk bir hale gelen Yeniçeri ocağı, ıslahat hareketlerinin önündeki en büyük engel olmuşlardır. Osmanlı Padişahları içerisinde “Gâvur Mahmut“ lakabı ile de anılan II. Mahmut, değişim ve dönüşümün önündeki en büyük engelin Yeniçeri ocağı olduğunu görmüş ve bu ocağın artık ıslah edilebileceğine de inanmayan II. Mahmut, Yeniçeri kışlalarını topa tutarak Yeniçeri ocağını yok etmiştir.                                                                                                                     

II. Mahmut ve Tanzimat’la başlayan ıslahat hareketlerinin Mısır ‘da büyük değişim ve dönüşüm yapan ve bu konuda da başarılı olan M. Ali Paşadan etkilendiğini veya Osmanlıda ki ıslahat hareketlerine de öncülük etiğini söylersek zannedersem çokta abartılı veya yanlış bir tespite bulunduğumuz söylenemez…  Devam edecek.

Selam ve dua ile.



Bu yazı 3708 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI