Bugun...


İhsan Yaşar

facebook-paylas
SARIKAMIŞ -6-
Tarih: 11-10-2020 18:43:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:43:00


Merhaba değerli dostlar…

Dinmeyen acımız, iyileşmeyen yaramız…

Sarıkamış Harekâtı esnasında cephede yaşananlar ve Anadolu’ya etkilerini inceleyen Sakarya Üniversitesi -Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim dalında doktora öğrencisi olarak hazırladığı tezden alıntılar yaparak facianın boyutunu sizlerle paylaşmak istiyorum.*                                                                                                                                                                   “… 9. Kolordu’ya bağlı 83. Alay Komutanı Binbaşı Ziya (Yergök), uzun yürüyüşler neticesinde Kızılkilise köyüne ulaştıklarını, burada mola vererek askerlerin köy evlerine ve ahırlara yerleştiğinden bahsetmektedir: “ ( … )  Güneş batarken adi yürüyüşle yola koyulduk. Alay’ın önüne düştüm 2 saat yol aldıktan sonra Kızılkilise’ye geldik. Burası Terpenk kadar büyük değildi. Terpenk hep Türk olduğu halde burada insandan eser görmedik. Fakat mal, davar vardı. Asker evlere, ahırlara yerleşti. Karakol çıkarılmasını istemeyerek emrettim. Çünkü asker çok yorgundu. Adım atacak takati kalmayan askerin ileri karakolda görev yapacağına aklım kesmez. Bir ahırda ateş yakmış ısınırken yavaş yavaş köylüler gelmeye başladılar. Buranın bir Kürt köyü olduğunu o zaman anladık. Bunlarla görüştüğümüzde biz gelmeden önce Kazakların buraya geldiklerini, onun için köylülerin dağlara kaçtıklarını anlattılar. Geceyi burada geçirdik.” ( Önal, 2005: 96-97).                                          Sarıkamış taarruzunda emir-komuta zinciri içerisinde, yürüyüş kolları halinde hareket eden askeri birliklerin zaman zaman birbiriyle olan irtibatı kesiliyordu. 24 Aralık 1914’te İğnavut üzerinden yürüyüşe geçen 83. Alay, kar deryası içerisinde koskoca bir taburunu kaybetmişti. Alay komutanı Binbaşı Ziya (Yergök), “Gece karanlığına ortalık pamuk gibi beyaz karla kaplı oluğu halde, yine de koca taburu kaybettik” demektedir. Bu durumu şöyle nakleder: “ (… ) Alay’ı gece düzeniyle hareket ettirdim. Önceki bölüklere süngü taktırdım. Yanaşık avcı kolunda, çetelerden birinin kılavuzluğuyla yollandık. Süngülü takımdan 100 metre sonra kol başında diğer bir çete ile ben yürüdüm. Bir çete de sol kolda bulunuyordu. Uçların arkasından kol başına kadar beşer irtibat eri bulundurdum. Sol kol ile sağ kol arasında da irtibat erleri vardı. Sigara içilmemesini ve ateş gösterilmemesini sağladım. Böylece bir saat kadar yürüdükten sonra sol kol başının bizim hizamıza olup olmadığını anlamak üzere emir atlısı gönderdim. Aradan 15 dakika geçtikten sonra atlı geri geldi ve sol kolu bulamadığını söyledi. Hemen kolu durdurttum, her taraftan sol kolu arattım. Gönderdiklerim yana doğru 500-1000 metre açıldıkları halde kimseye rastlamadıklarını bildirdiler. Bir altlıyı soldan ileriye birini de soldan geriye gönderdim. Onar dakika aynı yönde yürüdükten sonra dönmelerini tembih ettim. Herkes mutlak bir sessizlik içinde yeri dinledi. Ne ses var, ne kimsenin göründüğü var. Böylece yarım saat kadar bir telaş devresi geçirdikten sonra sol kol arkadan geldi. Bağlantıları daha da artırarak yeniden yürüdük. Gece karanlığına ortalık pamuk gibi beyaz karla kaplı olduğu halde, yine de koca taburu kaybettik .”    ( Önal, 2005: 90).   Binbaşı Ziya Yergök, uzun yürüyüşler sırasında, yol boyunca tüfekleri bacakları arasında yere çömelmiş donmuş kalmış yüzlerce askere rastladığından, yük taşıyan hayvanların da yol boyunca devrilmiş vaziyette kaldıklarından bahsetmektedir: 106 Hümmet KANAL  “ (…) Fırka yürüyüşü çok üzüntü vericiydi. Asker tek kolda, bir metreden fazla karlar içinde düşe kalka ilerliyordu. Hava eksi 15-20 derece, askerin sırt çantalarının ağırlığı 30-35 kg. dı. Ağır yükün altında zahmet çeken askerler ter içinde kalıyorlar, dinlenmek için yol kenarlarına oturuyorlardı. Asıl felaket bu zamanda başlıyordu. Aklı başından gitmiş, canından bezmiş, bitkin bu insanlar, tüfekleri bacaklarının arasında yere çömeliyor, öylece donup kalıyor, mübalağa olmasın ama bu görüntüleriyle korkuluk taşlarını andırıyorlardı. Yol boyunca bu şekilde donmuş yüzlerce ere rastladık. Tabur ve bölük komutanlarının dikkatlerini çekerek, bölük arkasından giderlerken her zamankinden daha dikkatli ve azimli olmalarını tembih ettim. Bu yürüyüş sırasında yük ve binek hayvanları da devriliyor, hayvanlar yükleriyle karlara gömülüyor, bunları kaldırıp yüklerini yeniden yüklemek çok zor oluyordu. Bu işleri eldivensiz yapmak mümkün değildi. Eldiveni olmayan, ayakkabıları sağlam olmayan, çorapları yırtık olan askerde hayır kalmıyordu. Yürüyüş kolunun sonuna katıldığımız için cephane taşıyan yük hayvanlarının ve onları idare edenlerin (mekkâreci) çektikleri dayanılmaz zahmeti gözlerimle gördüm.” ( Önal, 2005: 100). Devam edecek. Önemli not.  Sarıkamış’la ilgili yazdığım yazıları okuyan birçok dost ve arkadaştan geri dönüşler oldu onlara müteşekkirim. DEDELERİ İLE İLGİLİ BABALARINDAN, ANNELERİNDEN VEYA 3.ŞAHISLARDAN DİNLEDİKLERİ BİREBİR YAŞANMIŞ HİKÂYELER VAR. Birkaç arkadaştan rica ettim bana sosyal medya üzerinden gönderdiler. LÜTFEN BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ OLAN BU YAŞANMIŞ HİKÂYELERİ YAZILI KAYIT ALTINA ALMAMIZ LAZIM YOKSA 1. DÜNYA SAVAŞINDA ASKERE ALINAN VE HANGİ CEPHELERDE  ŞEHİT OLDUĞUNU DAHİ BİLMEDİĞİMİZ VE MAALESEF KAYITLARDA BULUNAMADIĞI İÇİN “YOK!!!” SAYILAN BU ŞEHİT DEDELERİMİZE KARŞI BORCUMUZU ÖDEMEMİŞ OLURUZ. VE: BİRİLERİ UTANMADAN ÇIKIP KÜRTLER BU ÜLKENİN KURTULUŞ SAVAŞINDA YOKTU DİYE GERİNE GERİNE GÖBEGİNİ KAŞIMAYA DEVAM EDECEKTİR.                                                   Selam ve dua ile. İhsan yaşar. *DergiPark. Hümmet Kanal.

 



Bu yazı 179 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI