Bugun...


İhsan Yaşar

facebook-paylas
SARIKAMIŞ-9-
Tarih: 11-10-2020 18:49:00 Güncelleme: 11-10-2020 18:49:00


İyileşmeyen yaramız Sarıkamış…

Sarıkamış şehitlerinin şahadetine şahittir bütün kar taneleri, son nefeslerine kadar dillerinde ve yüreklerinde hep dua vardı. Teslim etiller tertemiz ruhlarını meleklerin şahitliğinde Rabb’lerine… Ağladı; yer, gök ve semavatın bütün katları, ağladı peygamberler, sahabeler, evliyalar ve üstlerine kefen olan giydirilen kar taneleri. Ve; kardan, buzdan inşa edilen gülistan bahçelerinde birer “Kadr-i Matem “ güllü olarak kaldılar annelerinin yüreğinde.

Evet; bir inat uğruna, umutların dahi donduğu bir havada, 90.000 yiğidi cepheye sürmek hangi aklın ürünüydü acaba?

Enver Paşa’nın basireti mi bağlanmıştı?

Yoksa hırs mı gözünü bürümüştü?

Yoksa tıpkı Tacikistan’ın Pamir dağları eteklerinde, tek başına yalın kılıç Rus topçularının üzerine hücum edip; YA ÖLÜM YA İSTİKLAL DİYEREK ŞAHADETİMİ TERCİH ETMİŞTİ!

Yoksa  çaresizlikten  akıl tutulması mı yaşıyordu!?

Termometreler o günlerde –  kaç dereceyi gösteriyordu bilmiyoruz ama 90 000 yiğit vatan evladı bir yandan düşmanla bir yandan da ağır kış şartlarıyla mücadele ediyordu. En acısı da askerlerin önemli bir kısmı daha tek kurşun atamadan soğuğa yeniliyor ve kurşundan daha ağır havada birer birer buz kesilerek şehit oldular… Kefen yerine kar sardı taptaze bedenlerini, buz tutu hasretle besledikleri umutları ve son sözlerini söylediler, Mehmetçiğin acısından deli deli esen rüzgâra ; “ SELAM SÖYLEYİN, ANAMA ,BABAMA,YARIMA VE VATANIMA !..                                         Sarıkamış faciasını, Enver Paşa ve o zamanın yetkilileri, duyulmaması için gizli tutular ve aylar sonra karlar eriyince facianın boyutu ortaya çıktı. Sarıkamış’la ilgili eldeki bilgi, belge ve kayıtların çoğu da zan edersem Rusların arşivlerinden alınmıştır. Maalesef yıllarca gerçekler halktan saklandı.

Enver Paşa, Tacikistan ‘nın Belçivan köyünde şehit olduktan sonra üzerinde çıkan mühürde şöyle yazıyordu ; “ İslam orduları Başkomutanı, Halife’nin damadı ve Hz. Muhammed ‘in vekili “.           Evet; İslam Ordularının başkomutanı ve ona inanan bir avuç askeri, 4 Ağustos 1922 tarihinde, hayatının ve hayallerinin son nefesini vererek Osmanlı İmparatorluğunun en tartışmalı paşası olarak tarihteki yerini aldı. Daha sonra Enver Paşayı uzun uzun detaylı yazacağız inşallah.

1.Dünya savaşına gidip te geri gelmeyenleri bekleyenler, evet ya onları bekleyenler, onlar ne yapıyordu dersiniz. Onlar; sadece beklediler… Günlerce, aylarca, yıllarca beklediler… Bir gün çıkıp gelecekler diye umutsuzca beklediler… Anneler, babalar, eşler, evlatlar, yavuklular, sözlüler, nişanlılar ve bilumum geride kalanlar, sadece beklediler… Beklemek; ölmekten daha beter idi ama beklemekten başka da çareleri yoktu. Sabırla, azimle ve umutla beklediler ama her geçen gün artık umutlarını yetirmeye başladılar. Her gün, hiçbir şey yapmadan beklemek tükenmekti ve sadece tükenen umutlar değildi artık, bekleyenlerin kendileriydi. Her geçen gün biraz daha umutlarını yetirerek beklediler ve en sonun da kaderine rıza göstermek zorunda kalarak, acılarını dağa, taşa, ağaca, suya, ele, yele, kurda ve kuşa seslenerek yüreklerinde yanan ateşe ağıtlar yaktılar. Bu ağıtlar on yıllarca dilden dile dolanarak, türkü oldu, uzun hava oldu ve destan oldu… İşte onlardan sadece birini siz değerli okuyucularımla paylaşayım.

“… Sarıkamış Altın Bulak

Soğanlıyı Biz Nerden Bilek

Bizim Uşak Göycek Gezer

Ağca Zıbın Kara Yelek

Yüz Başılar Bin Başılar

Tabur Tabur Karşılar

Bir Kar Yağar İnce İnce

Yatan Şehitler Işılar

Gözünü Sevdiğim Eşe

Tekerin Dayandı Taşa

Seferberliği Durdur

Elin Öpem Enver Paşa…”

Birinci Dünya Savaşının yaşattığı acılar yıllarca toplumun hafızasından silinmemiş ve pek silineceğe de benzemiyor. Bu acılarla ilgili tarihin arşivlerindeki belgelere ulaşıldıkça belki de felaketin boyutu o zaman daha iyi anlaşılacaktır.

Evet, geride kalanların ve beklemekten yorulup umudunu kaybedenlerin hikâyelerini yazacağız.

Bunlar biri dedem Abbas Yaşar’ dır. Diyarbakır /Ergani 1881 doğumlu (ki bu doğum tarihinin de ne kadar sağlıklı yazıldığı ayrı bir tartışma konusu ) ve halen Türkiye Cumhuriyeti Nüfus idaresi kayıtlarında sağ görünen dedem; Abbas oğlu Abbas Yaşar’ dır. Dedem, babası askerdeyken doğduğu için adını Abbas koymuşlar. Dedemin babası Abbas ‘ ta askere gidip bir daha geri dönmeyenlerdendir. Dedem babasını hiç görmediği için babası ile ilgili hiçbir şey; ne zihninde ne aklında ve ne de hayatında vardı! Sadece bir babasının var olduğunu biliyordu o kadar… Dedem, Çanakkale/Gelibolu gazisidir. Ergani ilçemizde onlarca dedemin asker arkadaşı varmış. Büyük çoğunluğu tabi geri dönmemiş.

Babam, annem, amcalarım ve diğer bütün akraba, dost ve tanıdıklar, Çanakkale, Gelibolu, Enver Paşa, Atatürk gibi komutanların isimlerini dedemin anlattıklarından ilk duymuşlar…                         Evet; Diyarbakır nere Çanakkale, Gelibolu, Yemen, Kafkaslar, Mısır, Balkanlar ve Rumeli nere…

Sizleri sıkmama adına, şimdilik sizleri sıkmama adına bir virgül koyalım, devam edeceğiz inşallah. Selam ve dua ile. İhsan Yaşar.

 

 

 

 

 



Bu yazı 229 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI