Özlemişiz hafta sonunu sporla geçirdiğimiz günleri. Seyirciyi de özlemişiz diyebiliriz aslında. Sabah kalkıp bugün hangi maçı izleyebilirizin zamanları gelmiş. Hafta içi Avrupa Kupası maçlarını izledikten sonra keskin bir dönüşle Türkiye 2.lig ve 3.lig maçlarını izlemek zor olsa da futbol oynanan her yeri, her ligi seviyoruz.

Gelelim hafta sonu takımlarımızın mücadelesine. Diyarbekirspor'da beklenen oldu ve Şenol Demir ile yollar ayrıldı. Geçen hafta evinde oynadığı Bodrumspor maçı ve kötü futbol bu hafta alınan 3-1'lik Vanspor mağlubiyeti Şenol hocanın istifasını hazırladı. Şenol hoca kulüp yapısını da çok iyi bildiği için ileriki haftalarda neler olabileceğini çok iyi gördü ve zaman kaybetmedi.

Maçla ilgili çok fazla şey söylemek yersiz olsa da geçen hafta yazımda 3.ligde oynanan oyunun 2.ligle alakası olmadığını Şenol Hoca’nın takımı bu oyun felsefesiyle bir yere getiremeyeceğini belirtmiştim. Geçen bir haftada dikkatimi çeken en önemli nokta Bodrumspor maçında sahanın en kötüleri çift ön libero Baran ve Serdar'ın yedek kulübesinde olmalarıydı. Vanspor karşısında dakika 67'de beraberliği sağlayan Diyarbekirspor, Şenol Hocanın 6-7 dakika sonra oyuna müdahalesiyle bu 2 oyuncuyu oyuna alıp takımı defansa çekmesi ve ardından yenilen gol, hatalarda ısrar ettiğinin en büyük göstergesiydi.

Elbetteki suç bu 2 oyuncuda değil. Mağlubiyetin sorumluları da bu 2 oyuncu değil. Ama futbol fiziksel oyun kadar psikolojikte bir oyundur ve bu oyunu bu ruhu takıma yansıtmanız gerekir. Teknik direktörlerin yaptığı değişiklikler sahadaki tüm oyuncu grubu tarafından ne tür bir oyun anlayışıyla sahada yer aldığını anlatır. Hafta sonu oynanan Antalyaspor Beşiktaş maçında oynanan Antalyaspor oyunu sadece fiziksel güçle açıklanamaz. Ersun Yanal'ın ikinci yarıdaki yaptığı akıl almaz değişikliklerin psikolojisi, futbolculara gelen skoru koruma algısı da bu yönde oldukça etkilidir.

Sonuç olarak beklenen ayrılık belki 1-2 hafta önce olmuş oldu. Bu futbol anlayışıyla bu takımın 2.ligde başarılı olması mümkün değildi. Fatura her zaman olduğu gibi teknik direktöre kesildi. Geriye yine futboldan anlamayan bir yönetim ve daha 3'üncü haftada takımın transferlerini oluşturmuş, takımı hazırlık kampında çalıştırmış Şenol Demir'in kurduğu takım kaldı.

Gelelim Amedspor'a. Aslında biraz daha geniş yer vermeyi düşünüyordum ama gelen istifa haberi sonrası yazı biraz da o cepheye kaydı.

Maç öncesi beklentim Amedspor'un galibiyeti yönündeydi. En büyük sebebi ise Mesut Toros'un geçen sezon Nazilli Belediyespor'u çalıştırması ve camiayı çok iyi bilmesindendi. Nazilli Belediyespor'un da katı savunma anlayışı, rakibi oynatmama düşüncesi Amedspor'un topa daha fazla sahip olmasını sağladı.

Eğer rakibin oyun anlayışı sizi oynatmamak üzere kurulmuşsa mutlaka tempoyu yükseltmeniz gerekir. Eğer tempoyu yükseltemiyorsanız kısır bir maç sizi bekler. Artık umudunuz köşe vuruşları, serbest vuruşlar, duran toplar olur. Pazar günü tam da böyle bir maç izledik. Amedspor topa hakimdi ama 3'üncü bölgeye topu taşımada oldukça zorlandı. Bunun en büyük sebebi de temposuz oyun oldu. Zaten savunan, yerinde bekleyen bir takıma siz de yavaş oyunla karşılık verirseniz gol pozisyonu üretmek de oldukça zorlanırsınız. Amedspor da bu maçta bunu yaşadı. Golü de duran toptan bularak rahat geçirebileceği bir maçı zorlukla kazanmasını bildi.

Kötü oyunla da kazanmak önemlidir. 1 hafta moralle antrenmana çıkarsınız. Önemli olan bu kötü oyundan ne derece dersler çıkarılabilir ona bakmak gerekir.  Amedspor tempoyu arttırdıkça bu tür maçları daha da rahat geçeceği inancındayım.