Bugun...


Mehmet Ali ABAKAY

facebook-paylas
Tarihten Bugüne Esfel Bahçeleri-2-
Tarih: 27-02-2024 01:34:00 Güncelleme: 27-02-2024 01:34:00


“Esfel” tabir edilen halkın Sur içi’ne alınması, insan kaynağına ihtiyaç duyulduğu dönemde olmuştur. Bizans’ın uç kısmında yer alan Diyarbekir’de kalenin genişletilmesi 600-630 yılları arasındadır. Meryem-i Dara Dönemi’nde son şeklini bulan Kale Yapısı ile günümüzdeki şekil aynıdır, farklılık arz etmemektedir.

 

Zaman içinde sayısı artan Nusaybinliler, kale içine alınmakla birlikte şehrin kuşatılması başlamıştır. İranî güçlerin mukavemetini kırmak üzere On Gözlü Köprü’nün yarıya kadar yıktırılması da bu kuşatmalardan birinin öncesine rastlar. Bilinen tarihte bilgiler bunu gösterirken köprünün Mervanî Yapısı olduğu iddiaları doğru değildir. Fakat bu köprünün Mervanî döneminde onarımının tamamlandığı, dar olan ve geniş tutulan kısımlarından bellidir.

 

Esfel’in kelime kökenini ortaya çıkarttığımız bu uzun girişten sonra daha neler söyleyebiliriz?

 

639’da Müslüman Arapların kuşatmasında Esfel’de ikamet eden kimsenin bulunmadığı, kaleye kapanan Meryem-i Dara’nın kuvvetlerinden anlıyoruz. Şehrin sebze ve meyve ihtiyacını karşılayan bu mekân zaman içinde gelişmiş, Dicle kenarında bulunduğu için su ile hayat bulmuştur.

 

Çayda Çıra’nın da Esfel ile ilişkili olduğunu bir dönem yaptığımız ve yayınladığımız araştırmamızda tespit ettik. Lakin akademik çevrelerden bu konuya dair ne eleştiri ne de olumsuz bir teki aldık. Çünkü “Şehir” denince araştırmacılığın rafa kalktığını gördüğümüz ortamda, son elli yıldır anlatılan bilgiler, çoğunlukla tekrar bilgilerdir. Konuya duyarlı olan araştırmacılar, Çayda Çıra üzerine sunduğumuz iddiaları ele almalıdır.

 

Esfel Bahçeleri, Osmanlı Dönemi’nde tümüyle dutluk alanlarla kaplı ve çevrelenmiştir. İpekçiliğin revaçta olduğu Osmanlı’da Esfel Bahçeleri, bir yönüyle de sebze ve meyve üretiminin gözde mekânıdır.

 

Cumhuriyetle birlikte Esfel’de görülen değişim, dutluk alanların zamanla ortadan kalktığıdır. Osmanlı’nın son döneminde şehrin azalan nüfusu, Gayr-i Müslimlerin zaman içinde şehirden göçü ile ipekçilik gerilemiştir.

 

!950’li yıllardan sonra ipekçiliğin can çekişmesi, Esfel Bahçelerindeki dutluk alanların seyrekleşmesine sebep olmuş, “Kara Hübür”, “Leylası E’reb” denilen dutlar da yenilmez olmuştur.

Daha önce şehre gelen kervanların dinlenme merkezi olan Esfel Bahçeleri’nin üst kısmı, şehir kapılarının Cumhuriyet sonrasında açılmasıyla önemini yitirmiştir. Halen bu hanların bir bölümünün kalıntıları mevcuttur.

 

Bu kervanların su ihtiyacını karşılayan Hatun Katsalı da kurumuş, tarihî bir çeşme olmasına rağmen korunamamıştır. Keleklerle Irak’a kadar uzayan yolculuğun başlama noktası da Esfel Bahçeleri’nin bitimi ve On Gözlü Köprü’nün aşağısıdır. Keleklerle yolculuğu kitaplarında ele alan birçok seyyah vardır.

 

Evliya Çelebî, Direktör Ali Bey olmak üzere Diyarbakır’dan Irak’a uzayan Dicle’nin geçtiği her yeri anlatıp duran seyyahlar, günlerce süren bu yolculuğu anlatıp durular. Keçi tulumlarından yapılan keleklerle yolculuk yılda bir kez gerçekleştirilemez mi?

 

Bir dönem ismini aldığı Tigris’in unutulduğu ortamda Dicle Kaplanı’nı hatırlayan yaşlılardan birkaçını görebildim. Tigris Kaplanı’nı görenin olmadığını, babalarının Tigris Kaplanı’nı gördüğünü belirtenler oldu. Bu gün ne Tigris Kaplanı vardır ne de diğer canlılar. Su samurunu da hatırlayan kalmadı, kuş türlerini de… Çünkü Esfel Bahçeleri’nde canlıya yaşam hakkı bırakılmadı. Sadece kuş zenginliği söz konusudur, canlılık açısından.

 

Esfel Bahçeleri için düşündüğümüzde akla gelen ne olabilir? Esfel Bahçeleri’nde sıklıkla görülen su değirmenleri de 1980 sonrası işletilmez olmuştur. Atık suların bahçelere yönlendirilmesi, un fabrikalarının artmasıyla azalan su değirmenleri, çalışamaz olmuştur.



Bu yazı 1216 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI