Bugun...


Mehmet Ali ABAKAY

facebook-paylas
Ashab-ı Kehf’in Hikâyesi ve Diyarbakır(*)-1-
Tarih: 29-05-2023 00:01:00 Güncelleme: 29-05-2023 00:01:00


“Karanlığa taş atar gibi, “Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir.” derler, yâhut, “Beştir, altıncıları köpekleridir.” derler, yâhut:” Yedidir, sekizincileri köpekleridir” derler. De ki:” Onların sayısını en iyi bilen Rabbim’dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez. “ Bunun için ey Muhammed! Onlar hakkında, bu  kısaca anlatılanların dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma”(Kehf  Sûresi 22. Âyet Meâli)

Ashab-ı Kehf… Yüzyıllar sürecek  uyku hali ve günümüze dek unutulmayan bir hikâye. İman ettiklerine olan bağlılığın sonrasında dönemin hükümdarına karşı geri adım atmayan yedi insan…

Uyku halinde geçen 309 yıl ve sonrasında 309 yılı bir gün olarak tahayyül eden idrak.Mükemmeliyetin şahikasında sembol yedi isim:

 Yemliha, Mekselina, Mernuş, Debernuş, Misilina, Keşeftetayus, Sezernuş,...

Bu isimleri yalnız bırakmayan Kıtmîr. Prens olma hayallerini, komutanlık hayallerini sadece inançları gereği reddeden altı gencin, Dakyanos’a karşı direnmesiyle meydana gelen  ölümsüz, unutulmaz mucize.

Kaynaklarda isimlerin sayısı hakkında kesinlik olmasa bile “beş” diyen var,” altı” diyen var, sayıyı yediye tamamlayan bulunmakta. Bu isimleri taşıyanlarla görüşmek mümkündü, yıllar öncesi.

Halen Yemliha, Sezernuş, Debernuş  ismini taşıyan vardır, bildiğimiz kadarıyla.

Halen bu isimlere saygıyı elden bırakmayan dünüyle bu gün arasında köprü kuran anlayış hâkim.

Roma döneminin seçkin isimlerinden altı genç, aynı biçimde efendisinin zulmünden bıkan çoban ve köpeği…

Bu gençlerin ilahlık taslayan hükümdara karşı çıkışları sonrası esarete geçiş yılları. Kendileri “İlahsın” dese hürriyete açılan kapılar olacak. Onlar biliyor ki hürriyete açıldığı söylenen bu kapı, kapılar  esaretin kapısıdır. Aslında Nemrut ve onunla gelişen olayların bir başka biçimi gibidir Dakyanos ile Ashab-ı Kehf  ehli arasında gelişenler. Gücün karşısında haklı olan güçsüzlerin karşı koyamaması ve sonrasında kaçış… Tarih boyunca zalimin zumlundan kaçışlar olmuştur. Buna “Hicret” denilmiş İslam Tarihi’nde. Kimi zaman sarp dağlara sığınılmıştır; Hira’da olduğu gibi.

 Bazen her dağın hikâyesi anlatılır, kendisine sığınanlarla birlikte. Bazen dağlar binlerce insanı alıp götürür; Sarıkamış’ta olan Allahuekber Dağları misali.

Anlatacağımız Ashab-ı Kehf’in hikâyesidir, yüzlerce yıl sonra. Elbette bunu bilenler bilir. Biz, olayları başlangıç noktası itibariyle değil Diyarbakır’da olan mekân ve bu mekânını Diyarbakır’a ait olma hususuna açıklık getireceğiz. Bu araştırma yazımızda konu kaynaklarımızın esasını Kur’an-ı Kerim’den Kehf Sûresi ve diğer yazılı kaynaklar oluşturmaktadır.

Bu çalışmamızda Anadolu’nun diğer yerlerinde bulunduğu söylenilen beş mekân incelenmiş ve yerinde görülmüştür. Bu hususta kanaatimiz, Kur’anî ifadenin daha çok Lice’deki yeri gösterdiğine işarettir. Osmanlı Salnâmeleri’nde Lice’nin Derkâm (Deyr-i Rakiym) Köyü’nde Ashab-ı Kehf’in bulunduğu sürekli vurgulanmıştır. 

Bu mağarada tek bir kitabe, üç taş blok üzerinde yer almaktadır.

 “Ashab-ı Kehf Dağı” olarak bilinen bölgede sarp bir yerde bulunan mağara, “Ashab-ı Kehf Mağarası” olarak bilinir. Bu mağaranın beraberinde başka bir mağara daha bulunmaktadır.

Bu alanda Ashab-ı Kehf’in olduğuna işaret eden kimi bulguları şu şekilde sıralamak mümkündür:

Dakyanos Antik Şehrinin bu alanın içinde bulunuşu ve  Roma Valisi’nin hükümdarlığı, Fis Ovasının burada oluşu, Ashab-ı Kehf’in isimlerinin halen çocuklara verilmesi, Diyarbakır’da Dakyanos’un Sarayı-Hükümet Merkezi- olarak belirlediğimiz Ulu Camii’in o dönemdeki bilinmeyen sebepten dolayı yıkılması ve Saray ile birlikte Mesudiye Medresesi’nin bulunduğu alanda bir kilisenin yapılması (Mar Thoma Kilisesi), Antik Dakyanos Kenti ile Ashab-ı Kehf arasındaki uzaklığın zindandan kaçış ve mağaraya varış arasındaki süreye uygun oluşu, Güneşin doğuşu ve batışı esnasında mağaraya ışığın vuruşu,…

Sıraladığımız maddeleri bir bir ele alarak, açılımlarını yapmak istiyoruz:

Dakyanos Antik Şehrinin bu alanın içinde bulunuşu ve Dacitus isimli Roma Valisi’nin hükümdarlığı konusunda tarihi kayıtlar bulunmaktadır: Zaman içinde bu isim Dakyanos-Takyanos biçimine dönüşmüştür.

“Dakyanos” biçimine dönüşen isim hakkında halk arasında “dek”, “yalan-dolan” olarak anlamlandırılmaktadır ki “Dakyanos” şekline dönüşmesinde, hükümdarın hilekâr oluşu dile getirilmektedir.

Dakyanos’a dair anlatılan yağmur yağdırma olayı şu biçimde halen anlatıla gelmektedir:

“Dakyanos, ilah olduğuna inandırmak ve halkı kendisine bağlamak için yağmur yağdıracağını iddia etmektedir.

Bir gece Fis Ovası’nda hayvan tulumlarını birbirine bağlayarak dizer.

Yükseğe dizilen bu tulumlar, suyla doldurulur. Patlatılan, şişlenen tulumlardan akan su sebebiyle halkı kandırır.

 Dakyanos’un bu hilekâr tavrına kananlar, onun yağmur yağdırdığına inanarak, kendisini ilah olarak kabul eder. “

Fis Ovasının Lice’de oluşu: Ashab-ı Kehf’in daha önce yaşadığı şehir, “Efsus” olarak adlandırılır. “Fis” isminin bu “Efsus” adlandırılmasından mülhem olduğu bilinir. Kimileri, Tarsus’un Efsus’tan bozulma olduğunu ileri sürse de Fis, akla daha yatkın gelmektedir. Aynı şekilde bu iddia Afşin için de geçerlidir. Ayrıca, Fis Ovası’na bakan Diyarbakır’ın şu andaki Üniversiteye dönük bölümü, “Fis Kayası” olarak ismini korumaktadır.

Ashab-ı Kehf’in isimlerinin halen çocuklara verilmesi: Ashab-ı Kehf’in anısını yaşatan isimler halen çevrede erkek çocuklara verilmektedir. Lice, Hani ve Dicle olmak üzere civar ilçelerde özellikle “Yemliha”, “Debernuş”,  “Sezernuş” isimleri yaygın olarak görülür.



Bu yazı 2570 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
HABER ARA
YUKARI