Bugun...


Mehmet Ali ABAKAY

facebook-paylas
ZAMANI OLAN İNSANA BİLGİ AMAÇLI AÇIKLAMALAR
Tarih: 18-08-2023 00:01:00 Güncelleme: 18-08-2023 00:01:00


"Yazarlık, Araştırmacılık, Eleştiri, Ahlâksızlık, Sonradan Görme Haller Üzerine"

Kimi dostlar, bilgilerini ve tecrübelerini öğretmen belledikleri sanal ortamdan alınca, kitap okumaktan, dergi takip etmekten uzak düşmüştür.

Bu sebeple yazılan, emek harcanan kitaplardan habersiz biçimde engin bilgileriyle arz-ı endam ettikleri sanal ortamda ve gerçek yaşamda yaptıkları yorumlarıyla yazdıklarıyla, ne derecede önemli klavye kahramanı olduklarını bize oldukça hissettiriyor.

Bu engin bilgiye sahip insanlar, yeri geldiğinde topçudur yeri geldiğinde popçudur.

Bazen cumaya gitmemelerine rağmen gitmiş gibi görünür, şehir ve ülke hakkında söz kendilerine düşmese dahi bülbül kesilirler.

Bakarsınız eline fotoğraf makinesi düşmemiştir, fotoğrafçı bilinir.

Bazen araştırmacı yazar olurlar bazen kraldan daha kralcı kesilirler.

Su misali girdiği kaba göre şekillenen bu zevat için başka ne denilebilir?

Beğenmezler, huysuzdurlar, dikkât çekmek için atmadıkları takla yemedikleri bakla, yapmadıkları laklaka kalmayan tipler, daima zeytin yağı davranışlarıyla ön plândadır.

Bir siyasetçinin Ankara'dan gelme ihtimali söz konusu ise geceden hava alanında beklemeye alışkındır-lar.

Bir zenginle yan yana aynı karede görünmek için yapmadıkları işler kalmaz, o kareye girme adına her şeyi göze alır.

Bir mülki amirle görünme adına, bir ziyafette ya da düğünde elinden gelen herşeyi yapmayı, fıtratının gereği olarak yapar.

Yazara, şaire, araştırmacıya saygıdan habersiz kimileri bizi eleştirir, dururmuş.

İncir çekirdeğini doldurmayan tenkit meseleleri, bir çocuğun babasından dondurma parası almak için döktüğü dilden farksız acemî figüranlıktan öte değildir.

Doğrudur, onlarca kitaba imza atmışız, onlarca sempozyuma bildirileriyle katılmışız, birçok gazetede ve dergide çalışmalarımız yayınlanmış.

Şehir hakkında yazdıklarımız yanında çektiğimiz fotoğraf kareleri, dünün çok sıkıntılı ortamında yıllarımızı almıştır.

Biz, yazdıklarımızda kimseden icazet almadık, alma gibi bir niyetimiz olmadı, olması mümkün değildir.

 Kartondan kimi aslan müsveddeleri, yazdığımız kitapları eleştirirken yazdıklarımızı noktası virgülüne kadar bize aktarmaktadır.

Belirttiklerini biz seneler önce yazmış ve kitaplarımıza almışız.

Kendilerine yazdıklarımızı gösterince podyumda oldukça kıvrak hareketler yapanlar misali, kitap okuma zamanları olmadığını söylerken bile samimî değildir.

Hangi dilden okuyacaklarını bilsek, kitapları o dilden yayınlardık.

Bizden beklenen odur.

Bir ingiliz için kalkıp onlarca kitabı çevirmemiz düşünülemez.

Kişi, canı isterse yazılan dilden kitabı okur ve istediği dilden manalandırır, anlamını.

"Bizde bilirdik sevgiliye " diye başlayan sözün Yılmaz Güney'e ait olmadığını, öncelikle Nazım Hikmet tarafından bir şiirde kullanıldığını belirttiğimiz sohbette Ahmed Arif geçti, Sami Hazinses eksik olmadı, Orhan Asena söz içerisinde yazdığı oyunlarıyla anıldı.

Tıp yönünü belirttiğimizde kendisinin tiyatro yazarı olduğunda ısrar edildi.

Sezai Karakoç hakkında konuşulunca suratlar asıldı. Şehirde aranan kültürün ve medeniyetin aslında ilçelere ve köylere olan yansımasını anlattığımızda halden hale geçildi.

Onlar, sadece yaşadıkları şehrin kale içinde kalan bölümünü bilirler.

Ebabilden başka kuş tanımayana kalkıp leyleği, kırlangıcı, kartalı anlatmanın boşa bir uğraş olduğunu anladığımızda gün akşam olmuştu.

Kişi eleştirdiği zaman yazarın, araştırmacının yazdıklarının tümüne bilgisini aktardığını ve bilgisinin toplamının yazdığı kitaplar olduğu kanaatine varmamalıdır.

Biz, şehir konusunda dağı-taşı-hanı-hamamı-köprüyü-kiliseyi-camiiyi- çeşmeyi biliriz. Bizi yazdıklarımızla imtihan etmeye kalkışan kimi akl-ı eveller, bizim kadar ortaya bir şeyler koysun, sonradan kalkıp eleştiri oklarını alnımızın tam ortasına nişan alsın.

Biz, yazdıklarımızı istenilen alanda uzman olarak gören kim ise tartışırız. Fakat ilgim alanımda olmayan futbolla, boksla, hafif ve ağır batı müziği gibi dallarla beraber diğer belirtmediğim alanlar hakkında görüşüm olmaz. Çünkü insan haddini bilmelidir.

Kişi, ancak bildiğinden sorumludur. Görünen o ki bu camiada kişi bildiği ile sorunlu olduğu için sorumluluğunu bilmez haldedir.

Biz, beş dilde de eser kaleme alsak nafiledir. İnsanımız  okumuyorsa, kendimizi onun gözünde maskaralıklar yapmak ve beğendirmek için kitap kaleme almadık.

 Kim, ihtiyaç duyuyorsa, merak ediyorsa buyurup diğer kitaplar gibi çalışmalarımızı okuyabilir.

Kalkıp sırtını  holdinglere, medya tröstlerine dayandıranlar  gibi yayınladığımız kitaplarda kâğıt kalitesi aramasın, renkli kareler aramasın.

 

Eleştiri bu yönde olursa başımız gözümüz üstüne. Fakat amaç belden aşağı vurmaksa ol zaman deriz ki, inandığımız ölçüde "Allah'tan bulsunlar!.."

Biz, bu eserleri insanımıza bilgi vermek için yazdık.

Otuz senelik ömrümüzden ayırdığımız zaman diliminde araştırarak, okuyarak, bin bir zahmete katlanarak onlarca kitabı ortaya çıkardık.

Bakın bizi eleştirenler, dilleri altındaki baklayı bir türlü çıkaramıyor.

-Hatamız nerededir?

-Harfler oldukça küçük.

-İçinde fotoğraf yer almıyor.

-İnsan,  bu tür kitapları parasız dağıtır.

*

Yerelde yazan biri değiliz, aslında. Kişi at gözlüğü takıyorsa gördüğü sadece önüdür.

*

Durum bu...

Eleştirenin ağzı torba değil ki büzüle:

-Biz de bu şehrin büyük ailelerindeniz. İsmimiz neden yok?

-Be birader, sabahtan söyleseydiniz, anlatırdım. Bahse konu olan eşraf,bu şehrin fakir ve fukara insanına zulmetmekten, onları hor görmekten başka ne iş yapmıştır?

Garibimin çocuğu okumaktan alı konulurken kendi çocukları Fransalara kadar gitmiştir.

 Cahit Sıtkısı da öyle, falanı filanı böyle!..

Biz, bu şehirde ömrümüzün kırk yılını geçirdikten sonra eşrafı da biliriz garibanı da biliriz.

Fakat her şey söylenmez  ve yazılmaz.

İnsan ömründen çok satma amaçlı kitaplar için kalkıp değerli saatler çalmak, bizim işimiz değildir.

Biz, ancak araştırır ve bildiklerimizin küçük bölümünü şartlar el verdiği biçimde yayınlarız.

Zamanını aldığımız ve yazı sonunda bizi haklı gören dostlara teşekkür ederiz, yazdığımızın manasız-gereksiz olduğu kanaatine varanlara da yazıyı tekrar okumalarını salık veririz.



Bu yazı 2030 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HAVA DURUMU
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
YUKARI