Bir şeyi bilmeme ayıp değildi, önceleri. İnsan, sorup soruşturur, öğrenir, bu eksikliğini giderir, bilmeme eksikliği tamamlanınca, ayıp görülen na- tamam hali ortadan kalkardı.

Geleneğe ve örfe bağlılık, tarihi bilme, mimarîden uzak kalmama, musıkîden anlama, dünle bu gün arasında bağ kurma akîl insanın işiydi, önce.

**

Her mahallede ya da köyde veya ilçede bilen birisine mesele anlatılır, çözüm yolu istenirdi.

İster siz buna "aksakallı" deyin, ister " Rûspi" adını verin ister " âlim" deyin, "Pîr" veya "Şeyh" ya da " Kâl" deyin. sonuç fark etmez. Dede Korkut, danışılan böylesi bir Pîr idi, özü itibarıyla "Aksakallı" ifadesinden anlamayan çıķabilir.

**

Şehri, kitaplardan olduğu kadar yaşamış eskilerden bilmenin tad û lezzeti başkadır.

Her şehrin zaman içinde güngörmüsleri gittikçe azalmaktadır.

Şehri bilmek için, sadece kitaplara baş vurmak biraz acemîcedir.

**

Adamın yaptığı evin hakkında sayfalarca yazı yazan, günlerce minarîsini inceleyen, mimarî üslûbu gelenekten değil yüzlerce senelik mimarî bağlantısı ile açıklamaya çalışana ne buyrulur?

**

Ortaya konan yemeğin yapanı varken, kalkıp yemek kitaplarındaki tariflerden yola çıkarak, akademisyenlik cakası satmanın, fiyatlarıyla çalım atmanın ne manası var?

*

Yapının yapanı varken ve yapı sahibi doksan yaşında iken

sormayacaksınız, 1950'li yıllarda yapılan yapıya yüz elli- iki yüz yıllık ömür biçeceksiniz.

**

Gazete yazılarımızı yakından takip eden okurlarımız, bir yarim asrı geride bırakan CENTO Paktıyla ilgili söyleşiyi okumuştur, 11 Ekim 2021 Tarihinde.

Siz, bir şehirde kalacaksınız ve her gün gelip geçtiğiniz caddenin ismini nereden aldığını bilmeyeceksiniz.

Bir çok siyasî parti, belediyeyi kazanır, kimseler bu caddenin adını bilmez, merak edip soruşturmaz bile.

**

Bilirsiniz Ulu Beden ve yanıbaşında ikinci katında yer alan savunma amaçlı, aynı ölçülere sahip görünen yedi odasından adını alan Yedi Kardeş Burcu için " Benusen" denilmiş.

Bu, Kalfa ve Usta adında bir efsaneye de konu olmuş. " Efsane" derken, doğrudan "yalan " olarak bilin.

Kalkıp çirkin olan ifade " Keçıkâ ber- bedenê" ile " Evli Beden" meselesine girmeyelim.

Bir ara ele aldığımız " Evli Beden Kuş Pini/ Oldum kızlar düşkünü"  ile başlayan, adına "Türkü" denilen, TRT Repertuarına da girmiş parçadan bahsetmeyelim.

Biz, zamanı geldiğinde bu parçanın da TRT Repertuarından ćıkarılmasını da teklif edecek olan olursa bilgi veririz.

**

Iki burcu yapan mimar belli, dönemin sultanı belli. Hem tersimi yani çizimi yapan da dönemin sultanıdır.

Kalkıp bunu garip hale getiren anlı ve şanlı yazarlar, Yedi Kardeş Burcu'nun dinamitle havaya uçurulduğunu  bile yazar. Kitaplara bakılabilir, özetle.

Bu burcun hakkında uyduran uydurana hikâyeler anlatılır. Hatta yedi kardeşin adını tarihteki kahramanlardan seçenler var. İsimleri, bir kargaşa çıkmaması için vermeye gerek yok, bu yüzden.

**

Amacımız, CENTO'nun caddeden silinmesi.

Bu cadde, CENTO adından kurtulursa vatandaş, bir müddet daha "Sento" der.

Bir akl- ı evvel çıkar da Benûsen açılımını Ingilizce'ye uyarlarsa "Sen" ve "To" diyerek buluş da yapabilir...

Böylelikle Sento, bildiğimiz CENTO olmaktan çıkar da bir âşk hikâyesi daha kazanır, şehir!...

Şehri bilmeme, bu tür gaflara zemin hazırlar, bir yönüyle.

Şehri bilmeme merakı, okumamakla eştir.

Sanal ortamdaki kirli bilgilerle kültürlü olma hali, yürüdüğün, arabanla geçtiğin caddenin adını sana öğretmez, hiç bir zaman.

Bu cadde adı değiştiğinde şehri araştırmamızın bir meyvesini daha almış, oluruz.

"Şehir" ve " Hizmet" denince bizim de somut bir eserimiz olsun.

O ki kitap yazarsınız, okunmaz.

Yüzlerce makale kaleme alırsınız, umurunda değil "Şehir" diye sayıklayan çoğunluğun.

Bari bu caddeden geçerken bir şeyler yaptığımızı hissederiz, içimizden.

Hangi isim verilmeli?

Bu bizim kârımız değil.

Şehre yakışır bir isim olmalı, bu cadde adı.

**

Gelecek yazıda bu teklifimizin şehirdeki yankısını ele alacağız, olumlu gelişmeler olacağını umarak.