Merhaba;

Değerli okuyucular bugünden itibaren haftalık olarak eğitimle ilgili nacizane fikirlerimi buradan sizlerle paylaşmaya çalışacağım. İnşallah faydalı bir süreç olur.

İnsanlık, tarih boyunca bilgilerini, deneyimlerini ve kültürünü iletişim yoluyla sonraki nesillere aktarmıştır. İletişimin en etkili yolu da planlı ve sağlıklı bir eğitim sistemine sahip olmaktan geçmektedir. Onun içindir ki eğitim sistemleri toplumların geleceklerini oluşturmada önemli bir yere sahiptir.

Bilimsel olarak eğitim sisteminin birçok paydaşı olmakla beraber; öğretmen, öğrenci, aile, sosyal çevre ve yöneticileri ilk sırada sayabiliriz. Bu paydaşları önem sırasına göre bir sıraya koyamayız. Zira eğitimde ki paydaşlar birbirini tamamlayan ve birbirine kenetlenen bir duvarın her bir tuğlası gibidir.

Gel gelelim günümüzde eğitimin içinde bulunduğu sancılı ve sıkıntılı duruma. Covit 19 salgını ekonomiyi, turizmi, toplumun alışagelmiş alışkanlıklarını olumsuz yönde etkilediği gibi eğitim sistemimizi de olumsuz yönde etkiledi.

Ayrıca salgının uzun sürmesi ve eğitimin paydaşları olarak hazırlıksız yakalanmamız bu olumsuz etkinin dozunu artırmıştır. Bu sebepten dolayı her alanda olduğu gibi eğitimde de bizleri alternatif çözümler üretmeye mecbur bıraktı.

Eğitimin paydaşları bu zorlu süreçte neler yaptı?

Milli Eğitim Bakanlığımız yüz yüze eğitime ara vererek uzaktan eğitime geçme kararı aldı. Bu karar toplum sağlığı açısından alınması gereken bir karardı. Uzaktan eğitime destek olarak Bakanlığımız TRT ile işbirliği yaparak kısa bir zaman zarfında her kademe için EBA Tv yi kurdu. Öğretmenlerimiz uzaktan da olsa dersler vermeye başladılar. Ama ve lakin ne okullarımız ne altyapımız ne öğrencilerimiz ve ne de öğretmenlerimiz bu yeni sisteme hazır değildiler. Bu süreçte ilk aylarda çok büyük sıkıntılar çekildi. İkinci kapanma döneminde bir nebzede olsa uzaktan eğitim sistemi oturmaya başladı. Ama bu durumu kırsal kesimde yaşayan öğrencilerimiz için söyleyemeyiz. Altyapı ve ekonomik sıkıntılardan dolayı çoğu öğrencimize ulaşılamadı.

Peki bundan sonra bunun telafisi için neler yapılmalı?

Okulların 6 Eylül itibariyle bütün kademelerde  yüz yüze eğitime başlaması kararı alındı.

Eğitimde oluşan açığı telafi etmek hiçte kolay olmayacaktır. Eğitimi bir turizm, tarım ve sağlık sektörü gibi değerlendiremeyiz. Belki turizmdeki bir yıllık kaybı farklı alternatif, teşvik, kampanya v.s. gibi şeylerle telafi edebilirsiniz.

Fakat eğitim de bir yıllık kaybı sadece bir yıllık kayıp şeklinde değerlendiremiyoruz. Eğitimde bunun en az bir yıl öncesi ve bir yıl sonrasını da kayıp olarak kabul etmek gerekir. Zira eğitimde devamlılık esastır. Konular ve kazanımlar birbirlerine bağlı ve birbirlerinin devamı şeklinde ilerlemektedir. İlk olarak bakanlığımızın müfredatı bu özel durumu göz önünde bulundurarak eğitim ve öğretimin ilk dönemini önceki yılın tekrarına yönelik olacak şekilde planlama yapması gerekir.

İkinci olarak bu yıla has olarak adaptasyon veya uyum dersi adı altında öğrencilerimizin psikolojik ve fizyolojik durumlarına destek olacak bir dersin haftalık ders programına konulması faydalı olacaktır.

Üçüncü olarak ta ve bence en önemlisi, dijital etkileşim programlarını (VFabrika ve h5p  gibi) kullanabilmesi için  bütün öğretmenlere bu programlarla ilgili hizmetiçi eğitim verilmesi ve temel derslerde öğretmenlerin kullanabilecekleri dijital içerikli paketlerin hazırlanması olacaktır. Bu etkileşimli programlar sınıfta kullanılabildiği gibi okul dışında da öğrencilerin tek başına kullanabilecekleri eğlenceli, geri dönüt alınabilen ve yüz yüze eğitime destek olabilecek programlardır.

Bir sonraki yazımızda eğitim sisteminde ki diğer paydaşlara değineceğiz.

Selametle kalın