Covid 19 salgınının Eğitim sistemi üzerindeki etkilerini ve bir paydaş olarak Bakanlığın bu süreçte yaptıklarına ve yapılması gerekenlere önceki yazımızda değinmiştik. Şimdi de diğer paydaşlara bir göz atalım.

İlk olarak eğitim sistemimizin uygulama kısmında yer alan öğretmenlerimize bir değinelim.

Öğretmenler bu süreçte neler yaşadılar?

Bu salgında, yüklendiği görevden dolayı en çok zorluğu çeken öğretmenler oldu.

Öğretmenler, kendilerini bir anda daha önce hiç yapmadıkları ve biraz da uzmanlık isteyen uzaktan eğitim sisteminin içinde buldular. Canlı derslerin teknik sıkıntıları, öğrencilerin derse düzensiz katılımı ve canlı derse katılımın az olması öğretmenlerin düzenlerini alt üst etti. Bütün bu sıkıntılar yetmezmiş gibi  "Okullar kapalı, öğretmenler evde yatarak ücret alıyorlar" gibi söylemlerle kimi çevrelerin insafsızca eleştirilerine maruz kaldılar. Bu haksız eleştirileri asla hak etmeyen öğretmenlerimiz, bütün bu olumsuzluklara rağmen yapabileceklerinin en iyisini yaptılar.

Peki 6 Eylülde başlayacak olan eğitim-öğretim yılında öğretmenler neler yapmalı?

Öncelikle, öğrencilerin uzun süre uzak kaldığı okul ortamına ve disiplinine alıştırmaya yönelik ders içi ve ders dışı etkinlikler hazırlayıp uygulanmalıdır. Öğrencilerin akademik durumuyla ilgili taramalar yapıldığında, kuvvetle muhtemel öğrencilerin akademik olarak geriye gittikleri görülecektir. Bu durumda asla umutsuzluk içine girmemek gerekir.  Ebeveynleri de işin içine katmak suretiyle toparlama süreci hızlandırmalı. Mümkün olduğu kadar önceki yılın konularına da değinilerek ilerlenmelidir. Ayrıca yüz yüze eğitime destek olarak dijital etkileşimli programları kullanmak suretiyle toparlanma daha hızlı bir şekilde gerçekleşebilecektir.

Ebeveynler, çocuğun eğitiminde ve sosyal hayatta okulun ne denli önemli olduğunu bu kapanma sürecinde bizzat yaşayarak öğrenmiş oldular.

Önümüzdeki hafta başlayacak olan yüz yüze eğitimin verimli bir şekilde yürümesi için; ebeveynlerin öğretmen ile işbirliği yapması, genel bir sorun olmaya başlayan ve çocuğun sağlığına zarar veren tablet ve bilgisayar gibi teknolojik aletlerin kullanımını kontrol altında tutması, okul- aile işbirliği yoluyla öğrencinin gelişimine destekte bulunması ve salgının yayılmaması için salgın kurallarına riayet etmesi gerekecektir.

Eğitim sisteminin bütün paydaşlarının temel amacı; toplumun değerlerine sahip, kendi kendine yetebilen, sorun çözen ve öğrenmeyi öğrenebilen bireyler yetiştirmektir. Son bir buçuk yılda salgın sebebiyle bu amaçların sekteye uğraması, okuldan, öğretmeninden ve arkadaşlarından uzak kalan öğrencilerde psikolojik ve sosyolojik bir travmaya sebep olmuş olabilir. Ortaya çıkan bu durumu düzeltmek için;

Bakanlığın en azından, durum tespiti için öğretmenlerden ve velilerden veri toplayıp hasar haritasını ortaya çıkarması gerekir. Elde edilen verilerle çözümler üretilip uygulamaya konulmalıdır.

Öğretmenler, veli ve yöneticiler işbirliği içerisinde çalışmalı, hatta gerektiğinde diğer kurumlardan da yardım almalıdır. Okullardaki Rehber Öğretmenler, aktif rol alarak toplu veya bireysel görüşmeler yoluyla öğrencilerin adaptasyon sorununa çözüm bulabilirler.

Sonuç olarak yaşanılan salgın süreci, bizleri toplumun geleceğini etkileyen büyük bir sorunla karşı karşıya getirdi. Bu sorunu çözmenin yolu da sağlam bir görev bilinci, güçlü bir aidiyet duygusu ve etkin bir işbirliğinden geçmektedir.

Selametle kalın.