Allah’ın şanlı elçisi toplumuna sitem ettikten sonra Allah’a yalvararak yardım istiyor. Allah da elçisini teselli ederek: ”Böyle nankör bir toplum için değmez üzülmeye, ben onlara öyle bir “çöle sürgün” cezası vereceğim ki yaşadıkları sürece onlara bu ceza yeter de artar bile! Dolaşsınlar kırk yıl çölde aç susuz ve perişan ki akılları başlarına gelsin! Kutsal toprağın değerini bilmeyip onun için savaşmadıklarından onlara kutsal topraklar da yasak edilmiştir.” demiştir.
“Ey toplum, Allah’ın elçisiyiz; iyi bilirsiniz,
Neden hala bize durmadan eziyet edersiniz?
“Rabb’imiz, bizden ve kardeşimizden başkasına,
Geçmiyor sözümüz, yaydan çıkan ok olsa da!”
“Bizimle yoldan çıkmış bu toplumun arasını ayır!
Gelmemiş dünyaya böyle toplum bu denli nankör!”
”Söz geçiremeyince buduna, yardım istedik Allah’tan:
Attı Tih Çölü’ne, apışıp kaldılar aç, susuz ve perişan!
“Dolaşacaklar dedi Rabb’imiz, Tih’de şaşkın,
Yasak kırk yıl kutsal toprak onlara suçları için!”
Üzülme dedi Allah, yoldan çıkmışlar için!
Çeksin hak ettiği ezinci nankör kavmin!
Buna rağmen rahmet sahibi Allah’ın verdiği mucizelerle acımalı çilekeş elçi; çölde sıkıntılı bir hayat yaşamakta olan kavmini susuzluktan kurtarıyor ve çeşitli yiyeceklerle yardım ediyor!
“Yürüdük on iki oymağa ayrılan kavmimizle,
Susadı kavim verdik molamızı sitem edince!”
“Vurduk asayı, fışkırdı on iki pınar kayadan,
İçti budunun on iki kolu farklı pınarlardan!”
“Gölgelendirdi Rabb’imiz, bulutla kendilerini,
Kudret helvası ve bıldırcın eti indirip verdi!”
“Yiyin, temiz rızıklardan uyun emrimize dedi,
Uymayarak kavim emre, kendine haksızlık etti!”
Nankör, dönek ve kaypak kavim yine olmayacak isteklerine devam ediyor ve doymazlıklarının hadsizliğinde ileri gidiyorlar. Bu hadsizliklerinden ötürü Allah onlara yine ceza veriyor. Daha da ileri giderek Allah’ın ayetlerini inkar edip elçilerini öldürmeye kadar işi ileri götürüyorlar:
Size verilen nimetlere karşılık şunu demiştiniz:
“Taştı sabrımız, tek çeşit yemekle yetinemeyiz!”
“Yalvar Rabb’ine; yerin yetiştirdiği sebzeden,
Acurundan, sarımsağından, mercimeğinden,”
“Soğanından iyiliğiyle göndersin bize bol bol,
Yaşamak için ekmek elden, su gölden iyi yol!”
Değiştirmek istiyorsunuz dedik iyiyi kötüyle!
İnin, kuşkusuz istediklerinizin olduğu şehre!”
Vuruldu üzerlerine alçaklık, çaresizlik mührü,
Gönderdi Allah üzerlerine; çetin gazap belası!
“Gazabın nedeni Allah’ın ayetlerini inkarlarıdır,
Haksız yere Allah’ın elçilerini öldürmeleridir!”
“Başkaldırıya devam edip haddi aşmalarıdır!
Şımararak hakkı öteleyip kabul etmeyişleridir!”
Şükredin, sizi Firavun’dan kurtardı Rabb’imiz,
Artırır iyiliği, ona karşı nankörlük etmezseniz!
Aydınlık ve gerçekle öğüt verme yeteneğini;
Verdi Rabb’imiz, doğru yanlışı ayırabilmeyi!
Nihayet Allah’ın elçisi Hz. Musa, (a.s.) vahyi alıp gelecekle ilgili bir strateji belirlemek üzere kavmini kardeşine bırakıp Tur’a çıkıyor. Ancak inatçı ve nankör kavim yine bildik kaypaklığını göstererek bir faciaya daha imza atıyor:
Bıraktık inanan toplumu kardeşimize,
Toplumun başına geç dedik; yerimize!
Düzelt toplumu dedik, uymasınlar fesada!
Vahiy almak için, çekildik yeşil Sina’ya!
Sînâ’ya gittikten sonra toplumumuz sapıtmış:
Süsten yapılan boğuk sesli buzağıya tapmış!
Yoldan çıkarıp kandırmış onları Samiri!
İlahınız budur demiş, unuttu giderken elçi!
Çaresiz, başlarını ellerinin arasına aldılar,
Hata yaptıklarını anlayınca pişman oldular:
Rabb’imiz, acımaz da bizi bağışlamazsa,
Kaybeden oluruz, dediler her durumda!
Günümüzde Filistin’de, Gazze’de, Lübnan ve Orta Doğu’nun diğer ülkelerinde gerçekleştirilmekte olan soy ve insan kırımlarının nedeni; yukarıdan beri kaypaklık ve çıkarcılıklarını anlatmaya çalıştığımız bu toplumdur.
başakşehir escort ,ikitelli escort ,güneşli escort ,kayaşehir escort ,bağcılar escort ,esenler escort ,eyüp escort ,güneşli escort ,kumburgaz escort ,topkapı escort