Dünya şu anda kurtlar sofrasında paylaşılıyor ve sofraya uzaktan bakanların gözü önünde zenginlikleri peşkeş çekiliyor. Çare nedir diyecekseniz; çare aklımızı başımıza alıp okumak, okumak, okumak ve öğrenmek, öğrenmek, öğrenmek öğrenmek... Eğitim, eğitim, eğitim...

Ey Müslümanlar! Kitabınızın ilk emri “OKU”dur. Unutmayın hani o haklı olarak yere göğe sığdıramadığımız, en yüksek yere astığımız, maalesef sadece bakıp geçtiğimiz ama hiç açıp okuyarak bakalım bize ne söylüyor diye dokunmadığımız; o çok sevdiğimiz Kur’an var ya, işte onun ilk emri biz inananlara: “OKU”dur.

Günümüzde ülkemizdeki bilgisizlikten söz etsek binbir dert çıkıyor ortaya... Ülkemizde bilgisizliğinin kurbanı olan tonlarca insan var ve bu insanların; dolandırıcıların, üçkağıtçıların, hokkabazların, din istismarcılarının, üfürükçülerin, muskacıların, ipe un serenlerin tuzağına düşüp hayatlarının karardığını basın yayın organlarından dinliyor ve okuyoruz.

Ey ümmet-i Muhammed! İnsanları kandıranlar hangi kıyafetle gezerse gezsin, elinde hangi kitap olursa olsun, sömürgecidir ve zalimdir, zorbadır...

Ey inanan kardeşlerim! İslam’da halk arasında meşhur tanımıyla kendisine inanılacak “hoca” (!) diye bir kavram yoktur. Hacılar, namaz kılanlar ancak kendilerine düşen Allah’ın bir farzını yerine getiren inanan kardeşlerimizdir; ancak onların da nefis ve şeytan önlerindedir. Yani hacca gitmekle, namaz kılmakla insan değişmiyor... Elinde Kur’an da taşıyabilir; fakat her elinde Kur’an taşıyan iyidir, güvenilirdir, bir şeyler biliyor anlamına gelmez!

Değerli kardeşlerim! Ne olursunuz, lütfen, rica ediyorum... Ortada kitabımız var... Kur’an’ımız var... Allah Resulünün (s.a.v.) sahih yaşayışı var... Kim size bir şey söylüyorsa mutlaka kaynağını sorun, onu da en yakın cami imanına test ettirin! Doğru mu değil mi... Siz Kur’an’ı çok okuyup anlamak için çaba harcarsanız ve Resulüllah’ın (s.a.v.) yaşayışını öğrenirseniz zaten yanlış yapmaz, yaşamınızı karartmazsınız! Hem kötü örneklere bakıp İslam’dan da soğumamış olursunuz! Eğer birisi size; ”Sana bu söylediklerimi sakın kimseye anlatma, sonra gizemi, büyüsü, sırrı, etkisi bozulur, kalmaz!” derse sakın onun dediğini yapmayın ve en yakın müftülüğe, cami imamına gidin, durumu anlatın... Çok şükür müftülerimiz, imamlarımız var... Niye bu şarlatanların karşısında kendinizi yalnız ve çaresiz hissediyorsunuz... Hiç duydunuz mu bugüne kadar dolandırılıp tuzağa düşürülenlerden birinin cami görevlisine de danıştığı halde bu duruma düştüğünü... Kesinlikle resmi görevi olan görevli kardeşlerimiz böyle bir şey yapmaz...

Ey inanan kardeşlerim! Sakın inanmayın; İslam’a göre büyü ve büyücü, lanet, uğursuzluk diye bir şey yoktur. Bunların hepsi orta çağ karanlığından kalma köksüz inançlardır. Yani İslam’a ait değiller. Efsun yoktur, üfürükçülük yoktur, fala bakma yoktur. Ruhsal bir probleminiz varsa doktora gidin, manevi bir sıkıntınız varsa kendi içinizde; Kur’an okuyarak imanınızı güçlendirin, insanların hasedine (kıskançlığına/nazar) karşı korunmak için Felak ve Nas surelerini okuyun; başkasına ihtiyacınız kalmasın ki onlara gitmek durumunda kalmayın! Kur’an’ı açıp okursak: ”Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide: 90, DİB) emriyle karşılaşırız.

Allah sizi ve bütün inananları kötü niyetli şarlatanların kötülüğünden korusun! Allah’a emanet olun!